İlhami BULUT

Söz ve Şiir

İlhami BULUT

Adem topraktan doğrulur doğrulmaz; Allahım sana teşekkür ederim anlamına gelebilecek olan; Elhamdülillah Rabbil alemin diyerek sözün kontağını açtığını biliyoruz.

Söz skalasına baktığımız zaman da.

En üst dilimde Allahın sözü yer alır ki buna ayet diyoruz, Allahın bildirdiği her kelam en üst değerde ve herkesi (inanlar için) bağlayıcıdır.

Yukarıdan aşağı bu skalanın ikinci kısmında ise, Peygamber sözü yer alır.

Ona da bilindiği gibi hadis diyoruz. Peygamberin her söylediği söz hadis midir? Değildir elbet. Aişe bana bir su verir misin demiş olmalı peygamberimiz; bu hadis mi, hayır, ama ‘komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ hadistir. Bunun gibi.

İşte bu skalanın üçüncü kısımda ise şiir yer alır, yani ayet ve hadisten sonra şiir gelir. Şiirin önemini şimdi daha da iyi anlamış oluyoruz.

Şiir olması için ne gerekli; şair sözü olması gerek; her şair sözü şiir midir? Değildir elbet.

Merhum şairlerimiz; M.Akif Ersoy ve Neyzen Tevfik çok samimi iki dost, Akif, Tevfik; bize biraz ney üfler misin demiş midir! Demiştir. Bu şiir midir? Elbet değil. Ama Akif;

*

‘Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin, Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin? ‘

Dediği zaman işte bu şiir oluyor.

Neyzen Tevfik; Akif le sohbet sırasında ;ne olacak bu dünyanın hali demiş midir? Demiştir muhtemelen, bu şiir midir? Hayır. Ama

*

Hicran destanını kendinden oku, Mecnun'dan duyup da rivayet etme. Aşkın Leyla'sını gördünse söyle. Söz temsili bulup hikayet etme.

*

Derse şiir olur.

Şiir mısra ile yazılır, cümle ile yazılamaz, cümle yazılırsa ne olur bir edebi metindir belki ama şiir değildir.

Şiirden sonra söz gelir, sıfır ölçekli söz; şiir dışındaki tüm edebi sanatların aracıdır, roman, hikaye, anı, biyografi, fıkra, tiyatro, makale vs.

Peki şiirin kaynağı söz değil mi? Dedik ya, şiir; sözün üstünde bir değer taşımalıdır.

Bu değeri mısra ile taşır.

Nasıl olmalı ki, mısra olmalı, işte o şairin bileceği bir iş.

Pencereden bir kuş uçtu. Durum bildiren bir cümle, devamında ; Kuşun kanatları güneşle buluştu, diye geçiyorsa bir şiir içinde mısra olur o zaman.

Sanırım şu şekilde örnekleyebiliriz; söze, nominal değer yüklenmeli, nasıl olur bu!

Düşünün; 200 Tl. banknotun kağıt değeri mal oluşu diyelim 10 Tl. olsun, ama para vasfını kazanınca, 200 TlL. gücünde tesir icra ediyor. Şiir de buna benzer.

Sözden sonra gelen ‘laf’

Söz çöplüğü de diyebiliriz bence, gel bir iki lafın belini kıralım, çay içer miyiz moralin nasıl, bu gün, iyi misin? Gibi, en özel sohbetlerde bile hepimize gerekli olur bu söz biçimi ki, laf diyoruz buna da.

Laf’ta sonra gelen; hakaret; karşıdakinin kabul edemeyeceği, hitaplar da yine lafla yapılır, sözle değil, ulan çekil şuradan, eşek beyinli seni, cehennem ol git, canımı sıkma benim gibi.

Taşlama, hiciv tarzı şiirlerde yerindeliği ile kullanılırsa hakaret olmaktan çıkar, şiir sayesinde sözün üstünde bir değere kavuşabilir.

Örnekleyelim;

Mesela; Tevfik Fikret’in

‘Yiyin efendiler, yiyin, bu han-ı can-feza sizin;

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!’

*

Burada geçen çatlayıncaya kadar yiyin diye bir laf sarf edilirse bu hakaret sayılır ama şair nezih bir oturtma ile bazılarının içini soğutacak sözden de üstün şiir değeri taşıyor, Bunun örnekleri çok tabi

Hakaretten sonra gelen küfür.

Bunu hepimiz iyi bildiğimiz için örnekleme gereği ortadan kalkıyor. Şu kadar ki, dünya kültüründe bu bahisteki yerimiz nedir diye biraz değinecek olursak.

Mesela; Endonezya’da hiç küfür yok, iki kişinin kavga ettiğini düşünün; sessiz bir film sahnesi gibi.

Bu bapta biraz namımız yok değil, ağzımıza kadar dolmuşuz ondan mı olsa gerek, bilmiyoruz. Neyse o psikososyolojinin alanına giriyor.

Derler ki; bir Türk ile İngiliz kavga ederlerken, bizim ki her boydan gidince, İngiliz sormuş bu ne söylüyor böyle, İngilizcesini öğrenince ne ahmaklık demiş hiç olmayacak şeylerden bahsediyor, annemin onay vermesi asla mümkün değil diyerek; objektif olarak küfürde mantık aramaya kalkmıştır.

En son bölüm ise.Lakap

En çirkin kısım, insanın fiziki yapısıyla alay etmek. Bu, bu kadar yeter. Hiç bir sanatta hiçbir zaman yeri yoktur.

Biraz hülasa edecek olursak; görüldüğü gibi söz skalasında şiir; ayet ve hadisten sonra gelmektedir.

Şiirin; dilimizden eksik olmaması dileğimle.

Yazarın Diğer Yazıları