Her canlı ölümü tadacaktır, bu ilahi hüküm; her daim, boynumuzda asılı bir ferman gibi durmaktadır.
Her an görevli melek (Azrail) tarafından hayat sandalyemiz tekmelenebilir.
Hayat meşakkati, gözü karartan aşk ve sevgi gibi olgularla cüret bularak; ölümü unuturcasına hayata sarılırız.
Başımız hafifçe de olsa; bir yere çarptığımızda ve/veya buna benzer, rahatsızlık gibi ölümü hatırlatıcı nedenlerle aklımız başımıza korkuyla büzülerek toplanı verir hemen.
İbret isterseniz ölüm yeter diyen Kutlu Peygamberimiz; ayrıca, yarın ölecekmişsin gibi ahirete, hiç ölmeyecekmişsin gibi de dünyaya çalışacaksın düsturunu şiar edinmemizi istemektedir.
Şimdi gelelim ölüm vakasının şiirimizde nasıl su yüzüne çıktığına;
Hemen her şair ölüme yer veren bir şiir kaleme almıştır,
Ölüm teması dini ve inançsal mülahazalar hariç en kesif şekilde şiirlerde yer alır.
Öyle ki; şairin öykünmesi ile yaşamında paralellikte görürüz.
Mesela, bilinen şairlerimizden: ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN; 23 kez intihara kalkışmış; bu arada çok sayıda da ölüm temalı şiirler kaleme almıştır.
İnsan bir kere oluyor ne fena
Bu düzeni değiştirmeli
Bir kere yaşamalı
Çok çok ölmeli
En büyük kederler bizim içi
NECİP FAZIL KISAKÜREK’te ölüm daha başka bir ifade bulur.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun.
NAZIM HİKMET ölüm için şöyle seslenir.
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde
hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
DİDEM MADAK
Bir süredir kayıp
Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum
ATTİLA İLHAN’ın Ölüm Yasak, YAHYA KEMAL BEYATLI’nın Rindlerin Ölümü, MEHMET AKİF ERSOY ‘un Mezarlık. AHMET HAŞİM’in Ölmek Şiiri.
İSMET ÖZEL’in; Ölüm Kere Ölüm Ölüm Kare, yine ERDEM BEYAZIT’ın, Ölüm Risalesi; MELİH CEVDET ANDAY’ın Ölüm isimli, CAN YÜCEL Ölüm ve Oğlum,
RECAİZADE MAHMUT EKREM’in Oğlunun ölümünü işlediği Ah Nijat Şiir, SEZAİ KARAKOÇ’un, Galeri, FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA…Ölü, FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL’İin; Ölümü Hatırlatan Kadın, CEMAL SÜREYA ..Ölüm..hemen hemen tüm şairlerimiz bu minval üzere şiirleri kaleme almışlardır.
Biz de naçizane;
Çeker ömrü zaman gün perde perde
Şu tümsek alana düşen resmimden
Şimdi can evimden kim bilir nerde
Sönecek mum gibi yırtar gölgemden….. demiştik.
Edebiyatımızda iki şairi vardır ki; bunlar ölümü zıt yönde en etkili bir şekilde işleyen iki şairimizdir.
Birisi; CELALEDDİN-İ RUMİ (MEVLANA) diğeri ise CAHİT SITKI TARANCI’dır.
Sözünde durmadı mavi gökler;
Gün kararıyor gitgide ölüm.
Akşam yeli nedameti söyler;
Nedamet yer etti bende ölüm…
Derler ki; Şairimiz Tarancı’nın babası; şair henüz çocuk yaşta iken; korkutmak için yüksek bir pencereden yere sarkıtmış, bu olaydan sonra ölüm korkusu ile yaşamıştır.
Şiirlerinde ölümü çok ağır bir bedbinlik, yok oluş ve nedamet olarak işler ve şiirlerinde yer alır ve öyle de düşünür, öyle ki, hani denir ya; anasından doğduğuna bin pişman;
Otuzbeş Yaş Şairi Tarancı ayrıca ‘ÖLÜM ŞAİRİ’ olarak ta nitelendirilmş, ünlenmiştir.
Ölümü tamamen yok olmak olarak telakki ederek, aşırı karamsarlık içinde idrak etmiş, ömrünün son dokuz yılını yarı felç halde maalesef yatakta geçirmiştir bu şairimiz.
Öte yanda MEVLANA ise;
Bakın ne diyor:
Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile, gene aşk yolunu bilemez, şaşırır kalır.
Aşk Yolu. İşte bu yol.
Ölüm= Şebi aruz; kavuşma, düğün günü
İşte kurtuluş reçetesi bence bu.
Biraz şahsi yoruma izin verirseniz demek isterim ki; hayatta imrendiğim tek servet bu idedir işte.
Buluşma randevusu gibi heyecanla bekleme, ölümü, hayatla sevişerek karşılamak, güzel mi güzel olsa gerek.