Günden güne artan benlikle, hayatlarımız; aynı yerde olsak ta ayrı ayrı yerlerde dönmektedir.
En kalabalık yer ve zamanlarda bile yalnızlığımız tepemize çıkmaktadır.
Çok erken savrulur olduk; hayatın o anonim efkarını sanki elimizden aldılar.
Maddiyatla donatılan hayat; mekanik aksana dönmektedir.
Daha önce torun kalkar; dede veya ninenin dizinin dibinde oturur:; onun anlattıklarını dinler, ruhu yıkanırdı bir nevi.
İç dünyamız o ne kadar steril haldeydi ki; şimdi dede kalkıp torundan nazla nuzla bir şeyler öğrenmeye çalışıyor.
Örneğin diyor; bak hele yavrum; bu benim telefonum yine açılmıyor ne oldu buna.
Torun da dede kaç kez gösterdim sana, şu düğmeye basmayacaksın.
Ne diyelim demek ki tecelli böyle; işte bu yalnızlıkları senkronize eden en güçlü argüman bir şiir kaldı elimizde.
Bari ara ara; şiirle senkronize olalım. Bu bağlamda son şiirimi takdim ediyorum; siz değerli, insan sever, memleket sever, şiir sever dostlarıma..
*
Aşk nimeti
ılık bir nehir gibi upuzun saçların
bekledim ıssız gölün eski suyu gibi
bazen arasından akarsın bulutların
Züleyha’lı derya olur o kuyu dibi
kum gibi sürükler köpüklü sularında
bir gemi batıran rüzgar gibisin bazen
bazen de esiyorsun ayrılık şarkısında
ben kayboldum ha var ha yokum zaten
ezik yüreğimde eski bir şiir gövermiş
bir damla aşk demlenirken gülüşünde
bulutlar ağlarken çiçekler de gülermiş
belki de sensin eski zamanların kuğusu
senin dizin üstünde duruyor aşk nimetin
ben başımı koyacak yer arıyorum doğrusu…