İlhami BULUT

Şair eşine şiir yazar mı?

İlhami BULUT

Niye yazsın ki;

Niye yazmasın ki;

Hayda; hem nala, hem mıha mı vuracağız ? Değil, tabi ki, sabırla bu satırlar takip edilirse; nereye vuracağınız size kalır.

Eş nedir, eş kimdir.

Milletlerin:; olmazsa olmazı, aile kurumunun; karşı cinsten iki üyesi; öyle bir kurum ve üyelik ki; düşünün bu kurum patates değil, çocuk,nesil üretir. Bunun üstünde toplumsal bir değer olur mu? Katiyetle hayır.

Biraz yeri gelmişken; azıcık değinme gereği duydum. Eş kelime anlamı olarak: bir işin eşit olarak yapılmasını ifade eder. Okey oyunun da eş olur, birçok oyunlar eşli oynanır hatta. Aile statüsünde taşınan eş sıfatı; hayat oyunudur ki; çok ciddi bir meseledir.

Tedavülden kaldırılan karı koca ne anlama gelirdi.

Koca kelimesi ucadan geliyor, uca, yüce dağ anlamında, kar ise yağan kar var ya, işte o. Bu yüce dağı saran kar anlamındadır.

Karı olmayan dağ olur mu, höllük gibi dağılır gider. İşte o kar onu yeşillendirir, ormanlaştırır. Bilmem anlatabiliyor muyuz!

Atalarımız böyle sıfat eklerken ezbere mi nitelendirildiğini sanıyoruz biz.

Ruhsal derinlik ve sevgi umdeleri basitleştirilmektedir. Turgut Uyar diyor ya; yok ama her şey plastik.

Sabah kalktın; günaydın eşim ile günaydın karıcığım veya kocacığım aynı şey midir. Çağrışım zenginliği aynı tonda mıdır? Var hesabını yap.

Neyse bu misafir konuyu burada uğurlayalım.

Ara başlıklarımızdan biri neydi;

Eş eşine niye şiir yazsın ki:

Bakın şu terimde tamamen ifadesini bulur; mutluluğun havuzu olur mu? Olmaz. Ne demek bu. Mutluluğu yaşarsın zaten çoğu özeldir, su gibi akar gider, mutluluk birikmez yani.

Peki; hicran, hasret böyle mi; birikir değil mi; işte birikince o şiir gibi olur.

Şiir belgesel değil ki, hayatın tümünü çeksin.

İstisnası olmayan hiçbir şey yoktur yeter ki Nedim gibi zevk şiiri yazabilesin; o zaman yazarsın. Kime ne.

Şimdi sen karın ela gözlerine hasret şiiri yazarsan, akla gelmez mi; gözün kör mü, bak sende. Şiiri yaşa işte mübarek.

Bu bağlamda eşe şiir yazmak; çocuğa oyuncak almaya benzer. Ya olur mu; bence böyle canım, sen de tersini savun, şimdi kağıt kaleme de gerek yok durma yaz.

İstisnaları; eşin emeği için yazılır, yazdık işte bizde ‘emeğin adına Emine dedik’ dedik. Boşanma hariç; fevkalade bir ayrılık olursa; vefat, ağır hastalık, mecburi gurbet gibi hallerde.  Yaz yaza bildiğin kadar.

İkinci ara başlığımız olan; eş eşine niye şiir yazmasın ki; bahsi de yeterince işlendi bence.

Şimdi Türk Şiirindeki eş şiirinin durumuna bir göz atalım.

Ben derim, ebeveyn sevgisi Tanrı tarafından set halinde verilir.  Alman’da, İngiliz’de Türk’de anneyi sever nüans farkı olabilir.

Aşkı Allah yaratmıştır ama senin iç dünyan onu oluşturacak; işte anne, baba, kardeş vs. dışındaki; insan sevgisi aşkta dahil kişinin iç dünyası velhasıl yapısı ile orantılıdır.

Türk şiirini boydan boya okudum diyebilirim; ben bir saraydan, yattan bahsetmiyor ki, ne böbürleniyorsun diyesin, okudum diyorum. Gururla okudum.

Hemen her şair mutlaka bir tane ‘anne’ şiiri yazmıştır. Baba için bu orana nispetle az, eş için hemen hemen hiç yazılmamıştır.

Aklınızdan bazı örnekler geçebilir şu anda; merak etmeyin değineceğiz; en büyük eş şiiri,  ‘makber’ nasıl yazıldığını anlatacağız.

Eş şiiri için Cahit Zarifoğlu merhum şairimiz bir örnektir.

Şairin merhume eşi bir gün; Cahit, Cahit yazmadığın şiir kalmadı hiç değilse bir tane de bana yaz deyince hemen kağıt, kalemi alır oracıkta, şu yazdığını şiir diye tutuşturur eline. Hanımı da yani şimdi bu şiir mi oldu der. Burada şairden yana olamıyorum; şimdi şiir mi bu.

/

"Ey Berat Hanım dersen ki

‘Bu ne zalim adam

Hâlimi bilmez hâlden anlamaz

Küçük bir şeyi mesele yapar’

- Ne büyük yalan -

Doğrusu var hakkın

N'etsem n'apsam

Kollarını bilezik

Boynunu kordon

Ayağına hal hal donatsam

Yine hakkın kalır".....C.Zarifoğlu..

/

Biliyorsunuz Ev Şairi diye ünlenen Behçet Necatigil’ın hanımı bir gün der; yeter hayalet gibi döndün Behçet gel de uyu uyu,  el cevap; hanım sen şiirden sonra geliyorsun, herkes yerini bilsin. Niye böyle demiş olabilir; kendi elinde değil, illa dönecek o.

Gel gelelim; ‘makber’ e şair-i azam ünüyle maruf merhum Abdulhak Hamid Tarhan; bu şairimizin hayatına 4 kadın 5 nikah sığmıştır.

Büyükelçidir; eşi Fatma Hanım Beyrut’ta vefat edince orada defneder; bu teessürle ‘Makber’ i Beyrut’a 40 günde yazar.

Bu eşinin yası sürecinde Hariciye Vekili,  bu şairimizin yolluğunu ödeyerek Paris’e tebdil-i hava için tatile gönderir.

Bu tatil sırasında Sezai isimli arkadaşı ile karşılaştıklarında:  Sezai’ye yanındaki zenci bayanı göstererek Sezai’ciğim; burada biz de teessürümüzü böyle ifade ediyoruz diyerek tam şairce bir söz sanatı icra etmiştir (kynk..Y.Akengin)

İkinci evliliğini 5 yıl sonra yapmış olan şairimizi ve adı geçenleri rahmetle anarken; bu şairimizin aşklarını anlatan ‘Şair Aşkları. Abdulhak Hamit Tarhan” isimli çalışmamızla geniş malumata erişmek mümkündür. (Bu şairimizin hayatında ikisi yabancı olmak üzere:; 4 kadın, 5 nikah yer almıştır.)

Şair; elindekini değil, gönlündekini yazar; şair gönlündekinin kim olduğunu ne olduğunu çoğu zaman kendisi de bilmez buna inan. Hayat aşk, hasret, hicran ile donanmıştır.

Şu kadar ki; iftihar etme vesilemiz çok güçlü o da: TÜRK AİLESİ her yönüyle cidden dünyada bir numaradır.

Yaşasın ailelerimiz.

Yazarın Diğer Yazıları