Liseliyiz, 70’li yıllar. Her nasılsa hasbelkader, rahmetli babamın pancar parasını alma tarihine denk gelmiş olmalı ki; (kapandı reklam endişesi yok Özcan Kebap Salonu) lokantada yemek yiyorum.
Hesap masasında bir gürültü koptu; o tarihte, şimdiki biz yaşlarda; şalvarlı, şapkalı bir dayı ciddi ciddi bağırıyor ‘sen benim burada olduğumu görmedin mi, sen nasıl askerden hesap alırsın, gözün, vicdanın kör mü senin’
Hıdır Dayı; kalabalıktı, kusura bakma görmedim, diyor o hesap alan kişi. Bir asker, bir hesap lafı geçiyor, anlamıyoruz tabi, Lokanta çalışanlarından biri ok gibi fırladı gitti, iki askerle geri döndü.
Hani biz de serde gençlik var ki bol bol dinlediğimiz masalların etkisiyle, haksızlığa karşı çıkmak için bahaneye bakıyoruz.
Sakince konuyu anlamaya çalıştık, meğer yemek yiyen iki askerden, lokantacı para almış, hesaplar geri ödendi askerlerimize, bir sigara parası da ilave edildi.
Askerler ne olduğunu anlamadılar; Türk askerinin alışılmış vakuru ile dolan gözlerini zor saklayıp; kışlanın yolunu tuttular.
Bir ay insanlık seminerine katılsaydım asla bu kadar etkilenmezdim. Çok etkilendim çok.
Ben o anda bu ülkenin tapusu cebimde sandım. Gururlandım. Çok farklı bir şey bu, insan, insanlığından inanılmaz gurur duyuyor.
Lokantadan çıktım, bir asker görsem illa bir şey ikram edeceğim o moda girmişim, demek ki sözle değil, icraatla inandırıcı olur insan.
Yurdun birçok yöresinde iş gereği kaldım, Elazığ’da askerliğini yapan ne kadar insan gördümse; samimi diyorum; hep sırtımı sıvazlamışlardır.
Sırtımı sıvazlayan lokantadaki o Hıdır Dayı idi onu hissediyordum.
O gün bu gün riya olmasın, hesap meselesi biraz gürültülü olur bizde.
Geçen gün; Yusuf ve Sabri isimli iki eski arkadaşla bir yerde sohbete koyulduk.
Ayrılma zamanı geldi; hemen egale ettiler beni. Yerime oturdum, bunlar; ceplerindeki olanca parayı, atılacak bir şey gibi ellerine alarak; ikisi de ayakta bir nevi tartışıyorlar
Hıdır Dayı geldi gözüm önüne.
İtiş, kalkış, çok sert bir manevra izliyorum. ‘Vallahi olmaz, asla daha konuşmam vs.’ bu arada bir bardak masaya devrildi, çıkan ses üzerine; işletmeci telaşla geldi kavga mı var diye.
Geldi anlamaya çalışıyor;
Dedim, hesaba itiraz ediyorlar.
Konuyu anladı, o arkadaş.
Ya sizden hesap mı alınır, gözleri doldu. Biz bu kavgalara hasret kalmışız be ağabey dedi. Hani insan çok susarda soğuk bir bardak suyu içerek yüzüne kan gelir ya; o arkadaş o esnaf çok duygulu anlar yaşadı o anda.
Almak istemedi, hesabı masayı bırakıp kaçtık tabi.
O zaman dedim.
/
Anadolu çocuğuyuz biz
Atalarımız el kiri demiş paraya
Kendi cebimizde yıkar elimizi
Alman malman usulü bilmeyiz biz...
Hesap ödeme sırasında bir itiş kakış varsa onların nereli olduğunu sorma gereği ortadan kalkar.