İlhami BULUT

Anladım Ki! 

İlhami BULUT

Bu şiirimi; Diriliş Şairi Merhum Sezai Karakoç’a ithaf ediyorum.. 
*
Anladım ki

Anladım ki 
Karanlıklara sorduğum;
Karanlık içindeki mumla elenen ışık
Ten gibi yapışır kömür gibi bir iskelet kalmış olan karanlığa
Kalem gibi ışık yazan bir mum dibinden
Ayakaltındaki ekmek gibi çekip aldım cevabı
Ayaklarıma dolanan gölgemin ışık kökünden nasıl ve niye koptuğunu
Krizalit kabuğa kanat takan bir tırtılın,
Nasıl uçtuğunu
Ecelin göbeğine nasıl
Nasıl alevden bir hale çizdiğini
Bir kelebek bir nehrin suyundan niye gider
Niye gören olmamıştır nehirden aşağı giden bir kelebek ölüsünü
Çünkü balık gibi dalar ateş denizine
Kanat olur bir sürüngene yeni bir kader çizer 

Anladım ki
Gönderici okumuştur da alıcı nasıl okur ki kayıp bir mektubu
Kim bilir hangi limandadır, saçların götüren rüzgâr
Zarfın içinde kaldı, yalnızlığımın sabırsız uğultusu;
Cevap yazacağım ama ne isim ne de bir adres var 

Anladım ki
Üstümde durmayan başım, taşarken dağlara
Nutkumun girdabında dönerim ve dilim dönmez olur
Şose yol döşesen neye yarar pusulasız vapurlara
Döner dolaşır çareyi yine deryada bulur 

Anladım ki
İlk kulaçta biter deniz sevenin dalga şikâyeti
Yağmur tadıyla yağdın bana
Her gün her gün bilhassa akşamüstü
Güneşi alkışlar tanyeri düşlerim
Hüznümün arması oldu bu aşkın öyküsü 

Anladım ki
Bir yanım sen bir yanım ben
Hangisi daha yakın bana
Bir can sıkıntısı olamazsın sen
Geçemeyiz birbirimizden
Hediyelik dükkân önünden geçer gibi
Biz bu yolu seçtik, merdiven dayanmaz, uzanmaz bu yola
Belki aşktan daha uzun bir pişmanlık; aşka basamak olur bir gün
Kalbin mezarı yok çünkü
Aşk; yolda durmayan haber gibidir, mola vermez yolda;
Ayak seslerimizden önce
Eski bir hurma dalı gibi kıvrılır ay,
Taptaze bir şefkat yayar, suya düşen titrek üşümelere
Bir kaya üstünde kalır yaktığım ateş
Tüter gider gafletim 

Anladım ki
Zengin kafiyeli bir şiir, içine giren bir şair
İçinde altın olan türküleri, sevgiyle dizer gerdana
Acının doruğunda; üzüm gözlü bir çocuk resmi de
Bir duvar saati gibi tam vaktinde vurmalı yanağına
Varsa; bana da vermeli, göğsünde ufalanan kederden
Yürek yalayan ey rüzgâr bakışlı yar
Sözüme değil, yüzüme bak benim
Aşk gelişir
Yolumuzu kesen korkuya,
Kafa tutmalısın gönülden;
Ki belki o zaman bergüzar olur şiir, bir işe yarar 

Anladım ki
Hicazkâr bir şarkı; demlenirken tam bu demde
Damarımda akan sensin; işte o elbet senin kederin
Mendil gibi sallar beni, durmadan sallar beni, bütün kurumuş ağaçlar
Biraz büyükçe bir akvaryum değil midir ki bu deniz
Balıklar sevişirken, gördüm aklıma düştün sen
Hiç bir şey anlamadım, eşikteki ayaküstü öpüşten 

Anladım ki
Bu ayrılıkların bir celladı var. 

Anladım ki
Seni hatırladıkça uzuyor ömrüm,
Fazla vakit yok gerçi hayatı öğrenmeye
Her şey bizim için miydi bilmiyorum!!!
Bizim için mi; ispinoz kuşlarının sesindeki renkler
Aşk için miydi, köpük alınlı atların, yüzünden sıyrılan savaşl 

 
Kimin aşkıyla kaçıyor acep bu kaçan kızlar, kaçıran oğlanlar
İstediğin zaman başlar mı ki aşk
Güvertede savrulan şarkıları
Acep nasıl topluyor; albatros martıları
Aşk mı yağıyor gökyüzü mü yırtıldı
Konuşmak istiyorum seninle, aşkla ilgili olan her şeyi
Ama her şeyi işte böyle
Açıkça ve çıplak bir biçimde 

Anladım ki
Yoksunum, yoksulum, garibim
Niye saldırıyor bu geceler üstüme bilmiyorum
Ben şair de değilim
Gün gün toprağa döktün yapraklarımı ey sevgilim hayat
Umurumdan çıkacaksın bir gün
Sel, bir sevdiğimizi boğmak için sürükleyince
Her gün kandığımız su bile, acı bir çığlık olur
Ekmek pişiren ateşin sudan farkı ne ;
Aniden yalım yalım çarpar yüzüne
Karman çorman bir hayat işte;
Bulut bile bekçilik yapamaz yağmura
Yağacağı varsa
Elin ateşten çeksen ne olur
Yüreğin yanacak
Yanacağı varsa 

Anladım ki
Gökyüzünde benim hazinelerim
Dalgın olarak bakmışım bu hayata
Sen çıksan da aradan ey Leyla mizaçlı yar
Ömrüm çıkar çıkmaz kınından
Hüznün arkasından dolaşıp karışacağım hayata 

Anladım ki
Benim bir hayatım daha var
İnanmıyor musun? Benim iki hayatım var
Bunu anlatmaya yetmez şairlerin kuvveti
Ama inan benim bir hayatım daha var
Yedeği elimde şimdi
Müjde olarak bildirmek istedim sana
Bu aşk ölmez; bunu anla, anla mutlaka 

Anladım ki;
Ben
Ben doğmadan önce görüştük biz 

Anladım ki
Sana söz vermişim
Sözlüyüz biz 

Anladım ki
Biletsiz bir yolcuyum ben
Nasıl çekeceğim; bu yolu, nasıl
Yokuşlara yeter mi acep, hörgücümdeki anne sütü, bu yol azığım
Yakın mı, uzak mı bu yolu ilk defa gideceğim
Ne Mekke’ye ne de Paris’e gitmeye benzer bu
Ayağa çekilmez ki bu yol
Atlı mı, yaya mı, yoksa vasıtasız mı nedir, nerede bu adres
Ya;
Güneş dürülüp kararınca
Yıldızlar dökülüp sönünce
Dağlar çivilendiği yerden sökülünce
Denizler kaynayınca
Gökyüzü sıyrılıp açılınca
Bilen varsa söylesin
Ne yapacağım ben
Söylesin Allah aşkına
İcat edilmiş mi!
Söz geçireceğim, ateş geçirmeyen güvenli bir ser-puş
Niye söylemiyorsun
Niye
Bilmiyor musun
Bilmiyorsan
De ki;
Lahavlevelakuvvette 

Anladım ki
Sen söylemiyorsun ama
Benim bir hayatım daha var
Ne bu kalbim ne de bir şiir olacak içinde
Yıldızlardan en yukarıda enen yüksek huzurda
Huzurunda olacağım
Sahipsizim
Ey aşkın sahibi
Ey bütün düşmüşlere dest-gir
Ey şanı en yüce sevgili 

Anladım ki
Senin için ölüyorum ben 


 

Yazarın Diğer Yazıları