Küreselleşen dünyada yatırımın, sermayenin, üretimin ve ticaretin dini, dili, rengi, ırkı, milleti olmaz.
Türkiye çok ilginç bir ülke.
Ne zaman ülkenin hayrına bir şey yapılsa içeriden birileri yalan ve algı operasyonları ile toplumu kışkırtarak engel olmaya çalışırlar.
Ülkemizdeki kafatascı ırkçılar ile batının uşaklığını yapanlar, ülkeler arasında ayrım yaparak bazı ülkelerin Türkiye'deki yatırımlarına hiç bir itiraz etmezken bazı ülkelerden gelen sermayeyi ise sakıncalı görerek sermaye ırkçılığı yaparlar.
Yapılan operasyonun gerçek yüzünü bilmeden algılara kapılanlar, toplumu huzursuz eden ve ülkemizi sıkıntıya sokacak davranışlarda bulunmaktadırlar.
Bu bazen sokakta yürüyen yada toplu taşımada seyahat eden Arap turiste sözlü ve fiili saldırı şeklinde bazen de bir restaurantta yemek yemekte olan, Türkiye'ye yatırım için gelen işadamlarına elinde bıçak ile tehdit ederek sözlü eylemler ile gerçekleşmektedir.
Bu ırkçılık özellikle Arap ve Körfez sermayesine karşı yapılmaktadır.
Tarihsel dönem içinde yaşanan bazı olumsuzlukları bugüne taşıyarak Arap düşmanlığı yapanların asıl amacı ülkemizi bu coğrafyada yanlız bırakmak, birlik ve beraberliğe engel olarak onlardan gelecek olan sermayenin önünü kesmektir.
Her gün yeni bir yalan haber ile toplumda Araplara karşı kin ve nefret algısı oluşturan bu alçaklar daha yüz yıl öncesinde ülkemizi işgal eden ve binlerce insanımızın ölümüne neden olan Yunanistan, Fransa, İtalya ve İngiltere gibi ülkelere tek laf etmedikleri gibi hayranlıklarını bu ülkelere tatile giderek ve yatırım yaparak gösterirler.
Ülkemize gelen yabancı yatırımların ülkelere göre, dağılımına bakıldığında, bu ırkçı ve batı uşaklarının iddia ettiği gibi "Arap sermayesinin Türkiye'yi ele geçiriyor" gibi iddiaların safsatadan ibaret olduğu görülecektir.
2019-2023 tarihleri arasında ilk sırada,
Hollanda 4 milyar 438 milyon dolar,
İngiltere 3 milyar 463 milyon dolar,
Almanya'dan 2 milyar 892 milyon dolar,
İspanya'dan 2 milyar 49 milyon dolar,
Azerbaycan 2,7 milyar dolar,
İspanya 2,2 milyar dolar,
ABD 2,1 milyar dolar,
Arap ve Körfez ülkeleri bu sıralamanın çok altında kalmaktadır.
Ülkemize gelen yabancı turist sıralamasına bakıldığında,
Rusya, Almanya, İngiltere, İran, Bulgaristan, Polonya, Gürcistan, Hollanda, Fransa, Azerbaycan, Ukrayna, Irak, İsveç, Danimarka, Norveç, Finlandiya gibi ülkeler gelmektedir.
Yukarıdaki bu veriler, yapılan yalan ve algıların asılsız olduğunu göstermektedir.
Bu rakamlarda görüldüğü gibi Türkiye'de sermaye yatırımlarında ve turizm gelirlerinde Arap ve Körfez sermayesi çok gerilerde olmasına rağmen, Türkiye'de Arap ırkçılığı yapan bir kesim bu ülkelerin sermayesinin ülkemize gelmemesi için her türlü kötülüğü yapmaktadırlar.
Daha önce özellikle 28 Şubat post modern darbesi sonrasında yeşil sermaye yakıştırması adı altında yapılan operasyonlar ile birçok sermaye gurubu çökertilerek devre dışı bırakılmış veya ülkeden kaçışı sağlanmıştır.
Yine bu dönemde sermayeyi rengine göre kategorize eden kafatascı ve İslam düşmanı anlayış neticesinde Arap ve Körfez sermayesi ülkemizden kaçırılmıştır.
Son yıllarda siyasi iktidarın, Arap ve Körfez sermayesinin doğrudan yatırımlar ve turizm yolu ile ülkemize kazandırılması için büyük çabalar gösterdikce bu yatırımların ülkemize girişini engellemek isteyen ırkçı kesimler yalan haberler ve algılar ile engelemeye çalışmaktadırlar.
Türkiye'ye yeterince gelmeyen bu Arap ve Körfez sermayesi maalesef batı ülkelerine kaymaktadır.
Başkan Erdoğan'ın Körfez turundaki rekor anlaşmaları hazmedemeyen muhalif ve ırkçı gruplar yine "Ülke Araplara satılıyor" yaygarasına başvururken, aynı çevreler Arap sermayesinin Avrupa ve ABD'ye inanılmaz yatırımlar yaptığı gerçeğini ustalıkla gizliyorlar.
Arap sermayedarları, bugüne kadar Avrupa ülkelerine spordan gayrimenkule, finanstan sanayiye, turizmden perakendeye kadar birçok alanda dudak uçuklatan rakamlarda para akışı sağladı. Batı’da on yıllardır süregelen Arap sermayesi yatırımları devasa boyutlara ulaştı.
Katar’ın dünya çapındaki yatırım miktarı toplamda 400 milyar dolar. Türkiye’ye çekilen Katar sermayesi ise 33,2 milyar dolar.
Yine Arap ve Körfez sermayesinin,
Londra Borsası'na ortak oldugunu, Barcleys bankasının sermayedarları arasında yer aldığını,
Wolkswagen'in 5'te 1'lik hissesini elinde bulundurdugunu,
Shell ve Siemens gibi markalarda söz sahibi oldugunu,
Fransa'da medya sektöründe dahi varlığı sürdürdüğünü,
ABD'de gayrimenkul yatırımlarının devasa boyutlarda olduğunu,
Sporda, PSG gibi Fransız kulüplerini futbolda dünya devi haline getirdigini, Manchester City'i küllerinden doğuran yatırımlara imza attığını,
Arsenal'e ev sahipliği yapan Emiretes Stadyumun ana sponsorluğunu üstlendigini biliyoruz.
Bu ülkelerin halkları hiçbir zaman sermaye düşmanlığı yaparak gelecek olan yatırımları engellemedikleri gibi Arap ve Körfez sermayesinin gelmesi için yapılan teşviklerden memnun olmaktadırlar.
Ülkemizde ise sözde Türkiye sevdalısı ama özünde batıya uşaklık yaparak, Türkiye düşmanlığı yapan kesimler var. Bunlar, ekonomik sıkıntıların artması, halkın iktidardan uzaklaşması ve dolayısı ile Türkiye'nin kalkınmaması için Arap ve Körfez sermayesi ırkçılığı yapmaktadırlar.
Dışarıdaki Türkiye düşmanları ile mücadele etmek çok zor değil. Asıl içeride bizden gibi görünerek beşinci kol faaliyetleri yapan hainleri temizlemektir.
İç cepheyi sağlam tutmadan dışarıya karşı mücadele etmek çok gerçekten çok zordur.