Hanifi Yavaş

Sivil Toplum Örgütleri Ne Kadar Sivil?

Hanifi Yavaş

17.  ve 18.yüzyılda batıda gelişmekte birlikte 19. yüzyılda Mark ve Hegel tarafından eleştirilen bir kavram olan sivil toplum, Osmanlı İslam toplumunda yerleşik temelleri olan bir kavramdır. 

Sosyolojik anlamda kabul edilen tanımı ile "Hiçbir otoriteye bağlı olmadan, hiyerarşik bir yapısı bulunmayan, bireyin ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda bağımsız olarak hareket eden ve iktidar olma amacı bulunmayan topluluklardır."

Bireyin özgürlüğü ve toplumun menfatleri esasından hareket ederek, Osmanlı toplumundan bize miras kalan köklü bir STK kültürümüz olmakla birlikte, bu kültürü geliştirerek bugünlere taşıyabildiğimizi söylemek çok zor. 

Bu perspektif den baktığımızda, ülkemizde STK ile ilgili çok iç açıcı şeyler söylemek çokta mümkün değil. 

STK diye kabul edilen birçok kuruluşun belirli merkezlere ve otoritelere bağlı olarak kurulduğu ve bu şekilde faaliyet gösterdiğini söyleyebiliriz. 

Ülkemizde insanlar o kadar çok politize olmuşlar ki, her siyasi hareket, toplumsal tabanda güçlü olmak ve arka bahçelerini oluşturmak için kendilerine ait yan kuruluşlar oluşturmaktadırlar.

Çalışma hayatında önemli bir yeri olan işçi ve memur sendikaları, kadın ve gençlik kolları, iş adamları örgütleri vs. Bunların büyük bir çoğunluğu belirli otoriteler tarafından kurulan ve yönetilen kuruluşlardır. 
Bu kuruluşlar, siyasi otoriteler tarafından yönetildiği için, her zaman iktidara gelerek büyüme gibi stratejileri vardır. 

Sendikalardan örnek verecek olursak; bunların hiç biri bireysel ve toplumsal bir ihtiyaçtan dolayı, bireylerin kendi özgür iradeleri ile oluşmamıştır. Bunun en bariz örneği, sol bir parti iktidara geldiğinde KESK, Milliyetçi bir iktidar olduğunda KAMU-SEN, muhafazakar bir iktidar olduğunda ise MEMUR-SEN üye sayılarını hızla çoğalarak yetkili sendika olabilmektedir. 

İş adamları örgütlerine baktığımızda da, iktidara göre güçlenen ve zenginleşenler olduğunu apaçık görmekteyiz. 
Bu örgütlerde, bireyin ve toplumun ihtiyaçlarından değil, ya siyasi otoritelerin ekonomik olarak güçlü olabilmek yada pastadan daha fazla pay alabilmek için oluşmuştur.

STK tanımına daha yakın görünen insan hakları dernekleri, kadın hakları kuruluşları, meslek odaları ve hayvan haklarını savunan kuruluşlardada benzer sıkıntılar vardır. 
Bu kuruluşlar o kadar çok politize olmuşlar ki, taraftarı olduğu bir siyasi iktidarın ya da belediyenin bu konulardaki yanlışlarına tek kelime etmezken, muhalefet ettikleri bir iktidar ya da belediyenin bu tür yanlışları olduğunda kıyameti koparırlar. 

Kimi vakıf ve dernekler ile sosyal yardım kuruluşlarıda örneğini verdiğimiz kuruluşlardan pek farklı değiller. Ya siyasi otorite tarafından kurulmuş ve örgütlenmişlerdir ya da iktidar olma amacı güden yapılanmalardır.

Politize olmuş, iktidar olma hedefi olan, kar amacı güden, bireyin ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda özgürce oluşmayan hiç bir kuruluş STK olamaz.

Bu nedenle, ülkemizdeki STK'ların büyük bir çoğunluğunu gerçek anlamda STK olarak kabul etmek mümkün değildir.
 

Yazarın Diğer Yazıları