Ülkemizde bir kitlenin çok ilginç bir kafa yapısı var.
Terör ve siyasi uzantıları ile birlikte politik tavırlar sergileyen, CHP'yi eleştirince, suçluluk psikolojisi ile çok ilginç ve biribiri ile alakası olmayan argumanlara sarılıyorlar.
Osman Öcalan'ın TRT'ye çıkarılması, barış süreci, terör elebaşının mektubunun okutulması gibi...
Ve hatta daha ileri giderek sınırlarımızdaki mayınların temizlenmesini vatana ihanet olarak suçlamalarda bulunacak kadar akıl tutulmaları yaşıyorlar.
Sanki teröristlerin ve kaçak göçmenlerin ülkemize sızmalarının tek nedeni sınırda mayınların temizlenmesi olarak gösteriliyor.
Bu propaganda tamamen, kimileri tarafından kasıtlı ve bilgisizce ortaya atılan bir iftira ve algı çalışmasının ürünüdür.
Sınırlardan mayınlardan temizlenme olayı ve gerekçesi nedir?
Bu olayın temel nedeni, askeri amaçla kullanılan mayınların, sivil insanlara olumsuz etkisiyle gündeme gelmiş uluslararası bir sorundur.
Bugün dünyanın birçok ülkesine döşenmiş 100 milyon civarında patlamamış mayın bulunduğu kabul edilmektedir.
Bu mayınlardan zarar görenlerin yüzde 80 civarında zarar gören ise sivillerdir.
Yapılan araştırmalarda barış sürecinde bu mayınların öldürdüğü ya da sakat bıraktığı sivil insanların sayısı, savaşlarda ölen ya da yaralanan asker sayısından çok daha fazladır.
Sınırlarımıza mayın döşeme işlemi 1956 yılında başlanmış 1961 yılına kadar devam etmiştir.
Bu mayınlarla döşenmiş alanlarda siviller zarar görmekte, bölgede tarım ve hayvancılık ile doğal tabiat parkı statüsünde olan alanlara zarar vermekte ve en önemlisi bu bölgelerde doğalgaz ve petrol aranmasına engel teşkil etmektedir.
Sınırlarımızdaki mayınların temizlenmesi
girişimi, 160'dan fazla ülkenin imza attığı
"Ottava Sözleşmesi" kapsamında yapılan bir işlemdir.
Bu ülkeler arasında, Afganistan, Avustralya, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, Irak, İrlanda, İtalya, Japonya, Norveç, Filistin, Polonya, Portekiz, Katar, Romanya, İspanya, İsveç, İsviçre, Ukrayna, Birleşik Krallık yer alıyor.
Ottova sözleşmesi, 4 Aralık 1997 tarihinde Ottawa'da (Kanada) imzaya açıldı, 1 Mart 1999'da yürürlüğe girdi.
Sözleşme Türkiye açısından ise 1 Mart 2004'te yürürlüğe girdi.
Bunun amacı "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası"nı amaçlamaktadır.
Türkiye, bu sözleşme kapsamında, sınırlarındaki mayınlı alanları 01 Mart 2014 tarihine kadar temizlemeyi kabul etmiştir.
2009 yılında, Türkiye İle Suriye arasında mayın temizliği projesi oluşturulmuştur. İki ülkede kendi bölgesindeki mayınları karşılıklı olarak temizleyecekti ama bölge coğrafyasında meydana gelen siyasi istikrarsızlık nedeniyle mevcut proje 17 Haziran 2013 tarihinde iptal edilmiştir.
Türkiye-Suriye sınır hattında 1956-1961 yılları arasında tesis edilen mayınlı alanların tamamı askeri yasak bölge statüsünde ve halen aktif olarak tehlike oluşturmaktadır.
Sınırlarımızda bir milyondan fazla mayın vardı. Yapılan temizlik ile 200-250 bin mayın imha edilmiştir. Hala 800 bin civarında mayınlı alanlar mevcuttur.
Yukarıda bahsedildiği gibi Türkiye-Suriye sınırında mayınlı olan alanlar bulunmaya devam etmektedir. Mayın temizliği yapılan bölgeler ilgili bakanlıklar tarafından kullanılmaktadır ve milli menfaatlerimize aykırı hiçbir oluşuma müsade edilmemiştir.
Türkiye’nin sözleşemeye 2014 yılına kadar kara mayınlarını temizleyeceği taahhüdünde bulundu ancak, Türkiye’nin 2013 yılında bu taahhüdü yerine getiremeyeceğini belirterek 8 yıllık bir ek süre istedi.
Yani 2022’ye kadar. 2022’de de bölgenin mevcut durumu nedeniyle taahhüdünü yerine getiremeyeceği görülünce, geçtiğimiz yıl yeniden Ottawa Sözleşmesi Başkanlığına başvurarak ayrıca bir üç yıllık ek süre istedi.
Hemen şunu belirtelim ki Türkiye Suriye sınırı 910 km ve bu sınırın her yerinde mayın yoktur.
Suriye'de iç savaş başladıktan sonra Türkiye sınırlarını korumak, yasa dışı geçişleri ve terör örgütünün sızmalarını önlemek amacı ile 837 km'lik alana duvar örülmüştür. Suriye sınırındaki duvarlar, Çin Seddi ve ABD-Meksika sınır duvarından sonra dünyanın en uzun üçüncü duvarıdır.
Ayrıca 534 km olan Türkiye-İran sınırına
bugüne kadar 173 kilometrelik beton duvarı tamamlanmış olup kalan kısımlarda da çalışmaya devam etmektedir.
Beton blokların oluşturduğu duvarların her biri 7 ton ağırlığında, 2 metre genişliğinde, 3 metresi beton ve 1 metresi tel örgü olmak üzere 4 metre yüksekliğindedir. Duvar ile birlikte gözetleme kulesi, devriye yolu, güçlendirilmiş kafes tel, aydınlatma sistemleri, etkin hudut birlikleri, balon, İHA ve mobil zırhlı araçlar ile hava ve karadan gözetleme, akustik sensörler, uzaktan kumandalı silah sistemleri, lazer imha edici silah, otomatik algılama yazılımları ve daha birçok teknolojik bileşenden bulunmaktadır. Ayrıca, keşif ve gözetleme sistemleri entegre edilecek şekilde insansız ve insanlı kuleler ve bu insanlı kulelerde bütün insani ihtiyacını karşılayacak tüm yaşam üniteleri bulunmaktadır.
Yüz yıllık Cumhuriyet döneminde yapılmayanı yaparak sınır güvenliğini sağlayan Ak Parti yönetimine, "mayınlar neden temizlendi, mayınlar temizlenmezse idi yasa dışı geçişler olmazdı" diye saçma sapan eleştiride bulunmak politik kötülükten yada sınırlarımızın güvenli hale gelmesinden rahatsız olanların tavrından başka bir şey değildir.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri sınır güvenliği için en büyük yatırımlar bu dönemde yapılmıştır.
Ve sınırlarımız bugün için hiç olmadığı kadar güvendedir.