"Determinist" felsefe anlayışına göre bireyin özgürlüğü, evrenin veya makinenin çalışmasına benzetilir. Bu görüş "Evrenin bir parçası olan insanın da kurallar içinde yaşaması gerektiğinden, insanın özgür iradesi yoktur" diye özgürlük tarifi yapar.
Temel insan haklarına aykırı olmamak kaydı ile insanların özgür yaşaması en doğal haklarıdır.
Bu özgürlükler hiç bir zaman ve yerde sınırsız değildir. Yazılı olmayan toplumsal kurallar ile devletin yasalarla koymuş olduğu kurallara uymak özgürlük kısıtlaması değildir.
Özgürlük adına inanılan değerler başkalarına zorla empoze edilemez.
Ve şiddet asla kabul edilemez.
Batılı devletler ve medyaları her ne kadar ülkemizdeki özgürlükleri kasıtlı olarak eleştirselerde, ülkemiz özgürlüklerin en güzel hatta çok fazla yaşandığı ender ülkelerden biridir.
"Platon'a" göre özgürlük, insanın kendi yapısını seçmesi; nasıl bir insan olacağına kendisinin karar vermesi olarak tanımlar.
Bu bağlamda ülkemizi değerlendirdiğimizde, geçmişe dönük olarak birçok hak ihlalleri yaşanmış olmasına rağmen özellikle son yirmi yıldır özgürlükler adına kayda değer bir sorun yaşanmamaktadır.
Bu ülkede hiç kimsenin özel hayatına müdahale edilmemektedir.
Ne kamusal alanda nede eğitim ve öğretimde nede sosyal ve çalışma hayatında hiç kimsenin kılık ve kıyafetine müdahale edilmemektedir.
Eğitim hayatında hiç kimsenin ideolojisine, etnik kimliğine yada mensup olduğu inanç yapısına bakılmaksızın fırsat eşitliği sunulmaktadır.
İş hayatında hiç kimsenin, kim ve nereye mensup olduguna bakılmaksızın ticari faaliyetler yürütülmektedir.
Hiç kimsenin yediğine içtiğine ve eğlencesine kısıtlama getirilmemiş, hayat tarzlarına dokunulmamıştır.
Sosyal hayat alabildiğine özgür olarak yasanmaktadır.
Basın yayın özgürlüğü konusunda hiçbir kısıtlama olmaksızın herkes kendi yayın organını çıkarabildigi gibi düşüncelerini rahatça ifade edebilmektedir.
Hakaret etmeden, bölücülük yapmadan ve teröre destek olmadan herşeyi konuşmak ve de eleştirebilme özgürlüğüne herkes sahiptir.
Ülkemizde etnik kimliğe sahip insanlar kendi dillerinde rahatça konuşabilmekte, yazılı ve görsel medya faaliyetleri yürütebilmekte, dillerini öğretebilmek için kurslar açabilmekte ve hatta devlet bu etnik dil ile yayıncılık yapmaktadır.
Dünya'nın hiç bir ülkesinde kendi devletini bölmek ve parçalamak için dernek yada vakıf bile kurulamaz ama bizim ülkemizde terör yandaşı parti bile kurulabiliyor ve devlet bu parti'ye mali yardım bile yapıyor.
Bu partiden seçilen milletvekilleri meclis çatısı altında diğer milletvekilleri gibi yüksek ücretler alarak istedikleri gibi konuşabilmektedir.
Terörün siyasi uzantısı olan sözde sivil toplum örgütleri kurularak faaliyet yapabilmektedirler.
Kırk yıldır binlerce masum insanın katili olan elebaşına özgürlük isteyenler bu ülkede barınabiliyor.
Parti kongrelerinde ve toplantılarında Türk bayrağı ve istiklal marşı ile sorunlu olanlar hala vatandaş kalmaya devam edebiliyor.Siyasi ideolojisinde milliyetçilik ve devletçilik ilkelerini bulunduran bazı siyasi partiler bu terörün siyasi uzantıları ile ittifaklar yapabiliyor.
Sahip oldukları basın yayın organları ile her türlü yalan ve algı ile kitleleri yönlendirebiliyorlar.
Devletin terör örgütüne yaptığı operasyonları rahatça eleştirebiliyorlar.
Ordumuza "kimyasal silah kullanma" iftirasını atabilmektedirler.
Kitlesel eylemlerde polise şiddet dahi uygulayabiliyorlar.Devletin üniter yapısı ile sorunlu olan bu terör örgütünün siyasi uzantıları belediye başkanı seçilerek kamusal alanda önemli bir yer işgal edebilmektedirler.
Devletin tanıdığı bu kadar toleransa rağmen bu insanların ağızlarında hala özgürlük sakızını çiğnemeleri gerçekten midemi bulandırıyor.