TÜSİAD başkanı yaptığı açıklamalar ile iktidarı hedef aldı.
Kendi asıl işini bırakıp başka birçok konuda açıklamalar ile iktidara resmen bırakın gidin dedi.
Hükümetlere yönelik eleştirileriyle geçmişten bugüne kadar sıkça gündeme gelen ve milli iradeye karşı mesafeli duruşuyla bilinen TÜSİAD denilince aklıma çokta güzel anılar gelmiyor.
Arşivleri biraz karıştırdığınız da, IMF Ecevit hükümetinin 4. Beş yıllık kalkınma planını yeterli bulamayıp eleştirdikten sonra TÜSİAD, 1979 yılında Bülent Ecevit iktidarını devirmek için gazetelere ilan verdiğini kayıtlarda mevcut.
Bu olay üzerine Bülent Ecevit TÜSİAD hakkında yargıya başvurarak suç duyurusunda bulundu.
Bu davranışı ile TÜSİAD hakkında suç duyurusunda bulunan ilk siyasetçi oldu.
Ecevit, 15 Mayıs 1979 tarihinde TÜSİAD için şu açıklamayı yaptı.
"Büyük sermaye çevrelerinin paralı, tehditli ve uyarı muhtıralı duyuruları ile Türkiye'de hükümet öldürülemez. Öldürülebilse bile, böyle bir hükümetin cenazesini kimse taşıyamaz."
TÜSİAD'ın dediği oldu ve hükümet yıkıldı.
TÜSİAD denilince aklıma bu kez 12 Eylül darbesi geldi.
Bu dönemde işçi sendikaları dahil 23 bin 677 dernek darbeciler tarafından kapatılmıştı ama TÜSİAD açık kaldı. Dahası, TÜSİAD, 12 Eylül döneminde, 16 Haziran 1981 tarihli bakanlar kurulu kararı uyarınca "Kamu yararına çalışan dernek" statüsü kazandı.
Yani 12 Eylül ile birlikte patronlar ne istiyorsa o olmuştu.
TÜSİAD denince aklıma gelen bir başka olay ise post modern bir darbe olan 28 Şubat'ın TÜSİAD ürünü olduğunu hatırlıyorum.
Devleti hortumlayan operasyonda beşli çetenin başını çeken TÜSİAD idi.
Refahyol iktidarından neden rahatsız oldu TÜSİAD?
Refah-yol iktidarının denk bütçe yaparak,
Memura % 130,
İşçiye % 102 zam yaptı.
Çiftçiye % 312'lik destek sağladı,
Faizler % 120'den, % 90'a indi,
Esnafa verdiği kredi 57 trilyondan 80 trilyona çıkarıldı.
Refah-Yol döneminde emek sahibi işçiye, köylüye, memura verilen zamların kaynağı daha önce TÜSİAD'a giden ranttı. Bu rantların kesilmesi ülkenin ballı kaymağını yiyen zenginler kulübünü rahatsız etti.
TÜSİAD'ın desteklediği medya ve STK'lar her gün asılsız haberler yayarak topluma korku pompaladılar.
Başbakan Necmettin Erbakan, 21 ocak 1997 günü partisinin meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada bu durumu çok net açıkladı.
“Bir kısım medya ve rantiyenin suni gündem oluşturarak rahatsızlığını dile getirmelerinin altında yatan gerçeğin para musluklarının kesilmesidir."
Türkiye'de sermaye tekelini kırmak için bir araya gelen MÜSİAD üyelerinede 28 Şubat sürecinde TÜSİAD aracılığı ile çok baskı yapıldı.
Yeşil sermaye denilerek ötekileştirildi. Birçok ihalelere sokulmadığı gibi ürünlerine ambargo uygulandı ve MÜSİAD baskılar sonucu yüzde 20 küçülmek zorunda kaldı.
TÜSİAD'ın öncülük ettiği 28 Şubat post modern darbesinin Türkiye'ye zararı 350 milyar doları aştı.
Yıllardır bu ülkenin ekonomisine yön veren TÜSİAD bir tek marka üretmedi. Sürekli montaj sanayi ve ithalatçı mantığı ile çalıştılar.
Türkiye'nin ihtiyacı olan en zor şartlarda, ekonomik üretimdeki yeri çok yeni olan Bayraktar'ın şirketi bile vergi rekortmeni olurken, 100 yıldır devletin her türlü imkanından istifade ettiği gibi bir elinide devletin kasasından çekmeyen TÜSİAD hadsiz bir şekilde iktidara ayar vermeye çalışıyorlar.
TÜSİAD denilince aklıma gelen bir başka olayda dönemin başbakanı olan Mesut Yılmaz'ı Türk devlet geleneğine ve misafir karşılama adabına uymadan şort ile karşılayan Aydın Doğan oldu.
Ak Parti milletvekili ve sosyalog gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun açıklamalarıda dikkat çekici.
"Fahiş zam yapan şirketlerin çoğu TÜSİAD üyesi. Niye gündem etmiyorsunuz? Tabi etmezsiniz.
Ederseniz ipin ucunun CHP'ye geldiğini göreceksiniz." sözleri TÜSİAD'ın siyasi duruşunu ve ülkeye yaptığı ekonomik operasyonu çok güzel anlatıyor.
İş dünyasının, siyaseti siyaset dışı kurallarla belirleme girişimleri önceden de oldu ve herkes seyirci kaldı.
Rahmetli Deniz Baykal'ın kızı Aslı Baykal'ın anlattıkları, TÜSİAD'ın paranın gücü ile siyaseti kontrol altında tutma girişiminin en güzel örneği.
"2010'da Koç Holding üyesi İnan Kıraç Deniz Baykalı ziyaret ederek partinin çok iyi gittiğini söyledi, üç isim verdi ve bu kişileri yaklaşan kurultayda listeye almamasını istedi.
Baykal bu teklifi reddetti,
3 ay sonra kaset komplosu oldu.
Yerine getirilen Kılıçdaroğlu'nun listesinde bu üç isimin olmayışı nasıl bir planlama yapıldığını göstermesi bakımından önemlidir."
TÜSİAD'ın bozuk sicili yazmakla bitmez. Bu ülkede çokça kazanan ama hiç bir zaman demokrasinin ve milli iradenin yanında olmayan bir kuruluştur.
Her zaman sömürü düzeninden ve kendilerine çıkar sağlayan güç odaklarının yanında ve arkasında durmuşlardır.
Eski Türkiye'nin eski alışkanlıkları ile davranmaya çalışan TÜSİAD bu defa Erdoğan adında sert bir kayaya çarparak sendelemeye başladı.
Rahmetli Necip Hablemitoğlu, "Türkiye'de kapatılması gereken ilk kurumun TÜSİAD" olduğunu söylemekte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha görmüş olduk.