CHP'li yöneticilerin ve taraftarlarının
"Bu devleti CHP kurdu" diye her fırsatta dile getirerek övünmektedirler.
Acaba gerçek böylemi?
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), İstanbul Meclisi'nin (Meclis-i Mebusan) 16 Mart 1920'de dağıtılmasından sonra 23 Nisan 1920 tarihinde kuruldu.
Meclisin büyük çoğunluğu İstanbul meclisinden gelenlerle oluştu.
İlk anayasanın kabul tarihi 20 ocak 1921.
İlk Meclis, 1 Nisan 1923'te seçim kararı aldı, 16 Nisan 1923'te çalışmalarına son verdi.
Haziran-Temmuz 1923'te ikinci dönem milletvekili seçimleri de iki dereceli, basit çoğunluk seçim sistemine göre yapıldı.
CHP ise 09 Eylül 1923 yılında kuruldu.
Bu kronolojik tarih sıralamasına baktığımızda CHP'nin kurucu parti olduğu iddiasının doğru olmamakla birlikte, bu yalanın yıllarca topluma empoze edildiğini görüyoruz.
CHP seçmeni ise söylenen bu tarihi yalan ile yıllarca övünerek partiye oy verdi.
Dünya hızla değişmekte ve dönüşmektedir. Buna göre bireyin ve toplumun ihtiyaçları da sürekli değişiklik göstermektedir.
İnsanlık tarihi süresince üretilen ve o günün şartları içerisinde mükemmel gibi görünen birçok ideolojik düşüncelerin bireyin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayamadığı için yok olduğu görülmektedir.
Hiçbir beşeri sistem mükemmel olmadığı gibi sonsuza kadarda insanlarin ihtiyaçlarına cevap verebileceğini düşünmek bağnazlıktır.
Özgür düşüncenin ve her şeyi konuşmanın mümkün olmadığı toplumların gelişmesi ve kalkınması mümkün değildir.
Fransız düşünürü Jean Jacques Rousseau'nun "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözü bizim tarafımızdan da kabul edilerek Cumhuriyetin temel esasını oluşturduğuna göre milletin üzerinde herhangi bir otoritenin dayatmaları Cumhuriyet ve demokrasi ilkeleri ile bağdaşmaz.
Bu nedenle değişen dünya şartları ve toplumsal ihtiyaçlara göre her düşünce konuşulabilmeli ve gerektiği taktirde mevcut yasalar değişebilmelidir.
Osmanlı Türkiyesi den, Cumhuriyet Türkiyesinin tarihi sürecine baktığımızda bu değişim ve dönüşüm dönemin aydınları tarafından her zaman tartışılmış ve yenilikler uygulamaya konulmuştur.
Yapılan değişikliklerin doğruluğu yada yanlışlığı ayrı bir konu olmakla birlikte bu her zaman var olmuştur.
Cumhuriyet döneminin incelediğimizde de bu değişim ve dönüşümü görürüz.
Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 yılında anayasada “devletin dini İslamdır” ibaresi vardır.
Yani Cumhuriyet 1923'te ilan edilirken Türkiye bir İslam devleti olduğu görülüyor.
Anayasanın 1.Maddesi:
"..Türkiye Devletinin şekli Hükümeti, Cumhuriyettir.
2. Madde: Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır."
1924 Anayasasında " Devletin dini islam'dır " maddesi kaldırılmış ama yerine bir başka madde konulmamıştı.
5 Şubat 1937'de yapılan değişiklikle,
“Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır.” ilkelerine devlet'in ana niteliği olarak anayasa'da yer verilmiştir.
Yani 09 Eylül 1923 te kurulan CHP'nin ilkeleri anayasaya 1937 yılında devletin temel ilkeleri olarak konulmuştur.
Tek parti döneminde anayasaya giren bu maddeleri 1950 seçimlerine giderken o günün CHP'si bile sorgulamıştır.
14 Mayıs 1950 yılı CHP'nin seçim beyannamesi aynen şöyledir.
"Milliyetçilik, halkçılık ,devletcilik ,laiklik, devrimcilik umdeleri partimizin ana prensipleridir. Yurdumuzun yükselip gelişmesinin bu düsturlar yolundan gerçekleşebileceğine inanmaktayız. Tek parti hayatı devrinin icabı sayılarak anayasaya sokulmuş olan bu altı umdeyi anayasadan çıkaracağız. Bununla beraber anayasa laik cumhuriyet rejiminin korunması için gerekli kayıtların konması lazım geldiği kanaatindeyiz."
1950 seçimlerini CHP kazanmış olsaydı kendi beyanları ile bu maddeler anayasadan çıkarılacaktı.
Sonuç olarak, değişen dünya gerçekleri paralelinde değişen bireyin ve toplumun ihtiyaçları vardır.
Bunların karşılanabilmesi için düşünce üretilmeli ve özgürce konuşulmalıdır.
Konuşma ve tartışma kültürünün olmadığı toplumlarda değişim ve dönüşüm mümkün değildir.
Kendisini yenilemeyen her toplum ve devletin önce gerilemesi sonrada yıkılması kaçınılmazdır.