MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında, terörün bir an önce son bulması gerektiğini belirtirken,
kamuoyuna yansıtıldığı ve muhaliflerin eleştiri yapmak için kullandıkları gibi Öcalan'ın affedilmesini değil ,eğer terör onun çağrısı ile sona erecek ise sadece "tecritin" kaldırılmasını öngörmektedir.
Bu asla bir af değildir.
Devlet Bahçeli'nin, "Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM'de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın."
Bu sözlere Cumhurbaşkanı ve Özgür Özel destek verdi.
Devlet Bahçeli'nin bu sözleri, bugünkü konjonktürde siyasal olarak büyük bir risk.
Terörün bitmesi devletin enerjisini başka alanlara kaydırarak, toplumsal barışın sağlanması için bu riskin alınması gerekiyordu ve alındı.
"Önce ülkem, sonra partim" diye önceliği olan deneyimli bir siyasetçinin bu sözlerinin doğru anlaşılması ve topluma aynı doğrulukla anlatılması gerekiyor.
Erdoğan'ın barış süreci ile ilgili terörün bitmesi için gerekirse "baldıran zehri içerim" diye aldığı risk topluma doğru anlatılamadığı ve sonrasında yapılan kimi hatalar neticesinde bugün hâlâ eleştirisi yapılmaktadır.
Bu nedenle, Devlet Bahçeli'nin açıklamaları iyi okunarak topluma doğru anlatılmalı ki, sadece siyasi hamaset uğruna sorumsuzca eleştiri yapanlara kurban etmemek gerek.
Devlet Bey'in yaptığı çağrının analizini doğru yapmak gerekiyor.
İbn-i Haldun'un da belirttiği üzere,
bir devletin varlığını sürdürebilmesi için toplumdaki insanların barış, huzur ve dayanışma içinde yaşaması çok önemlidir.
Emperyalist siyonist güçler, toplumu ayrıştırmak, devletimizi bölmek ve yıkmak için 40 yıldır terörü başımıza bela etmişlerdir.
Bugüne kadar terörle mücadele için yaklaşık 4 Trilyon TL harcandığı ve binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz bilinmektedir.
Çok fazla detaya inmeden görüldüğü üzere terörle mücadelede kaybedilen değerler ile Türkiye bugün çok daha kalkınmış, gelişmiş ve halkı daha refah içinde yaşayan bir ülke olabilirdi.
Bu nedenle terörün ülkemizin gündeminden çıkması çok önemlidir.
Öncelikle terör sorununun ülkemiz gündeminden çıkması, terörü başımıza bela eden, onların iplerini ellerinde tutan emperyalist güçlerin hedeflerini gerçekleştirmesine engel olacaktır.
Devlet Bey'in yaptığı devletin bu çağrısı ile öncelikle terör örgütüne destek olan ABD ve AB'ni zor durumda bırakmıştır. Her fırsatta "Kürt seviciliği" yaparak terör örgütü yandaşlarını ülkelerinde besleyen bu ülkelerin kara propaganda malzemesini ellerinden almıştır.
Devletin, Kürt kökenli vatandaşların düşmanı olmadığını bir kez daha Bahçeli'nin sözleri ile tescil edilerek, Batı'nın kara propagandasının gerçek yüzünü göstermiştir.
Silahlı mücadelenin bitmesi için bir diğer önemli faktör de toplumumuzun bu talebe sahip çıkarak konuşması gerekmektedir.
Toplumun tüm kesimleri terör ve silah ile hiçbir yere varılamayacağını kabul ederek bu mücadele yolunu eleştirirse, toplumsal taban bulamayan terör örgütü silah bırakmaktan başka çaresi olmadığını kabul edecektir.
Siyasal ve kültürel haklar gerekçesiyle bu ülkelerin desteğine önem veren insanlar artık eskisi gibi onlara sempati ile bakmayacaklardır.
Ortadoğu'da büyüyen savaş sınırlarımıza dayanmış durumdadır. Ülkemize karşı düşmanlık edenlere karşı böylesi önemli zamanlarda toplumun birlik ve beraberlik içerisinde olması çok önemlidir.
Terör örgütü Kürt halkı üzerinde algı operasyonları yaparak, devleti düşman gibi göstermeye çalışmaktadır. Bir kısım insanlar ne yazık ki bu yalan propagandanın etkisi altında kalmaktadırlar. Bu algının etkisiz hale getirilmesi için yapılan bu çağrı önemlidir.
Eski Türkiye'de yapılan kimi ırkçı, inkarcı ve asimilasyoncu poltikaların hiçbir öneminin kalmadığı yeni Türkiye'nin demokratik ve özgürlükçü bir ülke olduğu bir kez daha deklare edilmiştir.
Bu konuda İspanya ETA örneği oldukça önemlidir.
İspanya'nın Bask özerk bölgesinin bağımsızlığı için 58 yıl savaşan ETA örgütü, toplumsal baskınında etkisi ile silahlı mücadeleden vazgeçerek
devlet ile barış konusunda anlaşarak silahları resmen teslim etmiştir.
Benzer bir uygulamanın ülkemizde gerçekleşmesi toplumun her kesiminin Devlet Bahçeli'nin yapmış olduğu ve ısrar ettiği bu tarihi çağrıyı sahiplenmesi ile gerçekleşebilir.
Terör örgütü ve siyasal uzantısı bu çağrıya olumlu cevap vermediği taktirde, barış içinde terörden uzak yaşamak isteyen DEM parti seçmenleri kendilerine empoze edilmek istenen devlet düşmanlığına itibar etmeyeceklerdir.
Dem Partili yetkililer ve kandil baronları her fırsatta, terörün bitmesi ve barış için "çözümün adresi İmralı'dır" diyerek adres göstermektedirler.
Devlet Bey'in, devletinde düşüncesi olan bu çağrı ile terör örgütü ve Dem Parti'nin bu konuda ne kadar samimi olduğunun testide yapılmış olacaktır. Dem Parti ve terör örgütü bu çağrıya olumlu cevap vermediği taktirde toplumsal tabanlarında oluşacak çözülmelere engel olamayarak güç kaybedeceklerdir.
Toplum bu kez kendi partisine dönerek "bugüne kadar İmralı'yı adres göstererek, barışın önündeki engelin devlet olduğunu söylüyordunuz. Devlet istediğiniz çağrıyı yaptı ama siz olumlu adım atmadınız" diyerek oy verdikleri Partiyi eleştirerek gerçek yüzünü görmüş olacaklardır.
Aynı zamanda kandilin emrindeki teröristler ve sempatizanlar da, devletin bu çağrısına olumlu cevap verilmediği taktirde kendi içlerinde tartışmaya ve hesaplaşmaya gideceklerdir.
Bir diğer husus ise Türk milliyetçisi bir liderin bu çağrıyı yapmış olmasıdır.
MHP yetkililerinin ırkçılık yapmadıklarını, Kürt ve Türklerin bin yıldır bu coğrafyada kardeşçe yaşadığını ve bunun devam etmesi gerektiğini söylemesine rağmen, terör örgütü ve Dem Parti, yalan ve yanlış algılar ile Kürt halkını ırkçı parti diye MHP'ye karşı kışkırtmaktadır.
Devlet Bey'in bu çağrısı toplumsal kırılmalara neden olan bu algıların da çökmesine neden olacaktır.
Devlet Bey'in bu çağrısının ardından yaptığı,
"Türkler ile Kürtler bugün ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısındalar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. “
açıklaması bütün ezberleri bozmuştur.
Bu çağrı ile birlikte bir kısım Kürt halkının iradesini, Dem Parti aracılığıyla sömüren CHP'nin de kullandığı kozlarda elinden alınmış oldu.
CHP oportünist bir yaklaşım ile her seçimde "Demirtaş'a özgürlük" gibi sloganlar ve "kayyum atamalarını" eleştirerek Dem Parti ile yaptığı "seçim ittifakları" ve "kent uzlaşısı" uygulamaları ile seçmenlerinin oyunu CHP'ye peşkeş çekiyordu.
Devlet yaptığı bu çağrı ile el yükselterek sorunu kökten çözmek için bir adım atarak, siyasetteki kirli uzlaşıları da zora sokmuştur.
Bu çağrı daha önce yapılan ve terör örgütünün iplerini elinde tutan ülkelerin sabote ettiği "barış süreci" gibi bir adım yada Öcalan'ın Diyarbakır'da okunan mektubu gibi bir girişim değildir. Tüm toplumun bunu iyi anlaması gerekiyor.
Siyasi körlükleri ve ucuz polemikler ile yapılan bu çağrıyı anlamayanlara anlatmak çok zordur.
Bu çağrı ile yapılan en önemli hususta şudur.
Ortadoğu'da haritaların kanla çizildiği bir süreçte barış iklimi oluşturulduğu taktirde haritaları akılla çizen ve bundan kazançlı çıkan gelişen, büyüyen, kalkınan ve güçlenen ülke Türkiye olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Bey'i şöyle tarif ediyor.
"Devlet bey tavır, konuşma söylem ve siyaseti, feraseti ve tecrübesi ile cesur çıkışları, akıl dolu cümleleri ile tarihe not düşen, tarihe istikamet çizen bir liderdir."
Devlet Bey'i anlayabilmek vatanı, milleti ve devleti anlayabilmektir.