Yaşadığımız dünyada insanlar yanlız başına yaşayan bir varlık değildir.
Yaratılış itibarı ile yaşadığımız dünyayı başka canlılar ile paylaşmaktayız.
Bu yaşamı diğer canlılar ile birlikte sürdürürken doğal olarak sosyal bir yaşam alanı oluşmaktadır. İnsanla birlikte diğer canlılarla sosyal bir yaşam sürdürmekteyiz.
Bu sosual yaşam içerisinde doğal olarakta bazı sorunlar yaşabilmekteyiz.
Bu sorunlar insanlar arasında yaşanabildiği gibi insanlar ile diğer canlılar arasında da yaşanabilmektedir. İşte bu sorunlardan biride tarihi süreç içerisinde sıkça yaşanan başıboş sokak köpekleri meselesidir.
Bu mesele bir kez daha ülkemizin gündemine gelmiş olup toplum tarafından tartışılmaktadır.
Aynı sorun tüm dünyada yaşanmaktadır. Dünyada her yıl 30-40 bin insanın başıboş köpek saldırıları sonucu hayatını kaybettiği ve bu rakamdan daha fazla insanında kuduz hastalığı neticesinde öldüğü dünya sağlık örgütü tarafından rapor edilmektedir.
Başıboş sokak köpeklerinin daha çok parklarda konuşlandığı bilinmektedir. Köpek dışkılarınında insan sağlığına, özelliklerde parklarda oynayan çocuklar içinde ciddi bir tehlike oluşturduğu sağlık kuruluşlarının raporlarına yansımaktadır.
Bu sorun yeni değildir. Ülkemizin tarihine baktığımızda bu konuda birçok uygulamalara şahit olmaktayız.
1910 yılında başıboş köpekleri insanlardan uzaklaştırmak için Sivriada’ya nakledildiği kaydedilmektedir.
Yine 1912 yılında başıboş köpeklerden 30 bin tanesi itlaf edilmiştir.
Cumhuriyet döneminde de başıboş sokak köpekleri itlaf edilmeye devam edilmiştir. 1927’de kuduzla mücadele altında belediyelerin başıboş sokak köpeklerini toplu olarak itlaf edildiği bilinmektedir.
1930’larda ve 1940’larda da dokuz binden fazla başıboş köpek itlaf edilmiştir.
13 Haziran 1932 tarihinde Resmi Gazete’de başıboş sokak köpeklerinin itlafı için genelge çıkarılmıştır.
1960’lardan 1980’lere kadar da belediyelerin itlafları bulunmaktadır.
Bu insan hayatı için çok ciddi bir sorundur.
Benim çocukluk yıllarımda belediyelerin görevlendirmeleri ile başıboş sokak köpeklerinin tüfek ile vurularak itlaf edildiğine defalarca şahit olmuştumdur.
Sorunu hayvan sevgisi veya karşıtlığı boyutunda tartışıldığında çözüm odaklı olmayacağı gibi gerçekçi olmayacağıda açıktır.
Ülkemizin her yerinde, başıboş sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayan çocuk, yaşlı, kadın ve engelliler var ise bu ciddi bir sorundur ve bu bağlamda tartışılması ve çözüm yollarının aranması gerekmektedir.
Sosyal medya ve haber siteleri takip edildiğinde bazı kesimlerin bunu toplumu kutuplaştırmak, siyasi rant ve oy devşirme malzemesi olarak kullandığını görüyoruz.
Ülkemizde ilk defa 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çıkaran ve daha sonra 2021 yılında çeşitli düzenlemeler yapan ve ceza kanunlarında yapılan değişiklikler ile hayvanlara eziyet etmenin cezasını artıran Ak Parti iktidarının, başıboş sokak köpekleri sorununu çözmek için yaptığı çalışmalar daha netleşmeden yaygara kopararak bunu siyaset malzemesi yaparak, toplumu kutuplaştırmaya çalışanlar iyi niyetli değillerdir. Bunların hayvan yada köpek severliği samimi değildir.
Bu sorunun çözümü tartışılırken her konuda olduğu gibi toplumu kutuplaştırmadan, bizim medeniyet anlayışımız çerçevesi esas alınarak, toplumun her kesiminin görüşleri ve dünyada ki örnekleri incelenerek çözüm yolu aranmalıdır.
Konunun önemli ve uzun bir değerlendirme gerektirdiği ve bir köşe yazısının sınırlarını aştığı için "başıboş köpek sorunları ve çözüm yolları" ile ilgili bir başka yazı ile konuya devam edeceğim.