Akşamları büyük bir parça et yemek demek, yatakta sağa sola dönerek uyuyamamak anlamına gelir. Uykuya dalınsa bile yeteri kadar dinlenmek mümkün olmaz, çünkü akşam yemeğinde alınan yüksek yağ oranı sadece uykuya dalma sürecini değil, bütün gece boyunca dinlenmeyi zorlaştırır. Bu durumun ne kadar hızlı uykuya etki ettiği, küçük bir çalışma yapan araştırmacıları bile şaşırtmıştır. Çalışmaya katılanlar 30 ile 40 yaşları arasında, normal kiloda ve her gece 7-9 saat uyuyan sağlıklı bireylerdi. Çalışmanın başında katılımcılar, lif açısından zengin gıdalar ve az doymuş yağ asitleri içeren yiyeceklerle beslendi. Bu süreçte, uykuya dalmaları ortalama 17 dakika sürdü. Ancak, son gün katılımcılara canlarının istediğini yeme izni verildiğinde, lif oranı azalırken yağ ve tatlı oranı arttı. Sonuç olarak, uykuya dalma süresi 29 dakikaya yükseldi ve beyinin dinlenmesi için gerekli olan yavaş dalga uykusu olumsuz etkilendi.
Bu yalnızca yemek düzeniyle sınırlı bir durum değil. Uyku kalitemiz yalnızca yediğimiz şeylerden etkilenmez, aynı zamanda nasıl uyuduğumuz da yeme alışkanlıklarımızı etkiler. Yeterince uyuyamamak, iştahı kontrol etmeyi zorlaştırır ve açlık hissini tetikler. Uyku araştırmacısı Jürgen Zulley, bu durumu şu şekilde açıklar: "Leptin hormonu uyku sırasında salgılanır ve vücuda tok olduğu sinyalini verir. Yeterli uyku alınmadığında ise leptinin karşıtı olan ghrelin hormonu devreye girer ve açlık hissine yol açar." Yani uyku eksikliği, yalnızca yorgunluğa değil, aynı zamanda aşırı yeme isteğine de sebep olur. Bu nedenle, uyku ve beslenme arasında dengeli bir ilişki kurmak, hem beden hem de zihin sağlığımız açısından büyük önem taşır.