İki gündür aklımda bir cümle var:
“… Öyle zannediyorum ki müftü beyin ardı arkası gelmeyen veda yemekleri bitince şehri yönetenler bu konuyla ilgilenecektir…”
Fırat Gazetesinde yayınlanan “Arka Sokaklar” başlıklı yazısının girişinde artan asayiş olaylarını eleştirdikten sonra alıntı yaptığım cümleyi yazan sevgili dostum Mehmet Ali Baysal’dan bahsediyorum.
Yerel kanallarımıza yıllarca kalite katan Baysal artık Fırat Gazetesinde kaleminin de hünerli olduğunu gösteriyor.
Biliyorsunuz, kırıp dökmeden, meseleleri şahsileştirmeden, “Parça Tesirli” yazıların ve yazarların meftunuyum!
Hele de yavanlıktan uzak mizaha hayranımdır…
“… Öyle zannediyorum ki müftü beyin ardı arkası gelmeyen veda yemekleri bitince şehri yönetenler bu konuyla ilgilenecektir…”
Küçük taşramızın, adı gibi “Aziz” gök kubbesinde hoş bir sada bırakan kıymetli il müftümüzü özleyeceğiz. En son 15 Temmuz töreninde 22 dakika süren duası aklımda kalmıştı!
Müftü beyin, zaman zaman taşra seçkinciliği oynadığımız bu güzel şehrimizde, tanınan simaların cenaze namazlarını kıldırdıktan sonra taziye sahibi gibi ciğerinin en derinliklerinden okuduğu o uzun duaları unutmak mümkün mü?
Bu çağda öleceksen şeklin olacak!
İmamın, “Aziz cemaat, safları sıkı tutalım” demediği bir fakirliğin uzun nutuklu dualara elbette hakkı olamaz!
Allah’tan bu şehrin “Aziz cemaati” halen daha asaletini yaşattığı için taziyelerimiz bir statü gösterisine dönmüyor.
“… Öyle zannediyorum ki müftü beyin ardı arkası gelmeyen veda yemekleri bitince şehri yönetenler bu konuyla ilgilenecektir…”
Peki Sayın Baysal,
Veda yemekleri bitince ne değişecek?
Bu şehrin sorunlarını son yüz yılda konuşan bir zihniyetin, aslında şekvacısı olduğumuz meselelerin nedenleri olduğunu ne zaman anlayacağız?
Yerel kanallarımızda kim bilir kaç bin kere şu soruyu duydunuz:
“Elazığ’ın en büyük sorunu nedir?”
Bu kadim soruya cevap verirken, yeni stadın trafik sorunu yaratacağını söyleyen, eğitimini İngiltere’de tamamlamış bir profesörümüzü mü hüküm sahibi olarak kabul edeceğiz yoksa başkalarını mı?
Elazığ’ın en büyük sorununu açıklayayım mı?
Elazığ’ın en büyük sorunu, bu soruyu soranlardır,
Bu soruya cevap verenlerdir,
Bu şehirde yeni söz söylenmesinin önünde engel olanlardır,
Değişen dünyanın geldiği seviyeyi bilmediği gibi değişimin önünde “milli” birer kahraman edasıyla duranlardır…
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti, cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
*****
“… Öyle zannediyorum ki müftü beyin ardı arkası gelmeyen veda yemekleri bitince şehri yönetenler bu konuyla ilgilenecektir…”
Afiyet olsun!