Depremin üzerinden neredeyse 3 yıl geçti…
Bugünden geriye dönüp son 3 yılımıza baktığımızda deprem psikolojisinin gerçekten nasıl bir şey olduğunu yaşayarak öğrendik.
Depremin üçüncü yılını geride bırakmaya hazırlanırken nelerin iyi yapıldığını, nelerin eksik olduğunu hatırlamakta fayda var.
Özellikle son 3 yılın muhasebesini en iyi yapması gereken de AK Parti…
AK Parti depremde başarılı bir sınav verdi mi?
Nelerde eksiklikler yaşandı?
Bu iki soruya cevap vermeden önce dilerseniz ilk önce hemen hemen hepimizin karşılaştığı bir meseleyi ele alalım…
Manşet 23 ekibi zaman zaman sokak röportajları yapıyor. Zülfü Bal ve ekibi; kesmeden, biçmeden, sansürlemeden vatandaşın açıklamalarını yayınlıyor.
Bu röportajlarda konuşanlar ve karşılaştığım, bana derdini anlatmak isteyen hemşerilerimiz sürekli aynı şikâyeti dile getiriyor:
“Neden evlerimiz yıkılan binalarımızın yerine yapılmadı da bize başka yerde ev verdiler?”
“Allah var güzel soru!” Dediğinizi duyar gibiyim.
İşin aslına bir bakalım. Ondan sonra soru güzel mi, değil mi, karar veririz…
Depremden sonra hak sahibi olan kişilere evleri, yıkılan evlerinin yerinde yapılsaydı…
1-Sadece bir tane evleri olacaktı.
2-Mahalle aralarında tek bir bina için ihale yapılacaktı. Devlet deprem bölgeleri oluşturduğu için binlerce ev için ihaleye çıktı. Dolayısıyla maliyetler düştü. Her yıkılan evin yerine ihale yapılsaydı maliyetler çok yükselecekti. Sonuçta bu ödemeler de vatandaş tarafından yapılacaktı.
3-Evi yıkılanlara başkaca yerlerde ev verildiğinden arazileri kendilerine verildi. Yani hem bir deprem konutu sahibi oldu insanlar hem de yıkılan evinin arsası kendilerinin olduğu için istediği gibi kullanma imkânları doğdu. İsterlerse imkanı olanlar kendileri binalarını yapar, isterlerse de bir müteahhit ile anlaşıp ikinci bir daire sahibi olabilirler.
4-Deprem konutları 2 yıl sonra ödenmeye başlanıp, 20 yıl faizsiz ödenecek. Mevcut enflasyon durumu devam ederse zaten 2 yıl sonra taksitler çay parasına dönecek. Yani deprem konutu da bedavaya gelmiş gibi olacak.
(Kentsel dönüşüm meselesiyle riskli alan ilan edilen yerler bir başka yazının konusu olacak.)
Peki o zaman, bu izahtan sonra yıkılan binaların yerine konut yapılmaması iyi mi olmuş yoksa kötü mü olmuş?
Vatandaşın menfaatine olduğunu anladığınızı hissediyorum!
Mesele anlattığım gibiyken, neden halen daha millet bunu bilmiyor?
Neden ağzını açan AK Parti’ye, parti temsilcilerine sitem ediyor?
İşte AK Parti’nin bunun özeleştirisini yapması gerekiyor.
*****
Gelelim bir diğer konuya…
Şimdi size bir sorum olacak. Allah rızası için bir dakikalığına yazıya ara verin ve sorduğum soruyu bir düşünün. Sonra yazıya devam edersiniz.
“Afet bölgesi nedir?”
…………………………………!
Hakkınız helal edin. Kimseye saygısızlık yapmak gibi bir niyetim de, kastım da yok.
Aslında hiçbirimiz sorunun cevabını bilmiyoruz değil mi!?
Afet bölgesi hangi kanunda yazıyor?
İçeriğinde ne var?
Ne işe yarıyor?
Faydası ne?
Bakın “afet bölgesi” ilan edildi mi, edilmedi mi diye sormuyorum bile!
Bu şehrin bir vekili, Sayın Gürsel Erol bile afet bölgesi ilan edilip edilmediğini bilmiyorsa, ben hemşerilerime mi sitem edeceğim!
Neredeyse 3 yıldır halay çekip aynı türküyü söylüyoruz: Elazığ neden afet bölgesi ilan edilmedi?
Halay başımız da bir milletvekilimiz! Gürsel Erol.
*****
Gelelim meselenin özetine…
“Hakikatin hatırı, dostun hatırından üstündür.” Demiş Hz. Ali.
Peki, hakikat ne mi?
Eksiği oldu mu? Elbet oldu…
Ama devlet cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa bir afetten sonra Elazığ’da en büyük organizasyonu gösterdi.
Hakikat şu ki…
Sevgili dostlar,
Bunu anlatamadınız, anlatamıyorsunuz, anlatamayacaksınız…
Ve galiba bu durum çok fazla kişinin umurunda da değil!
Evet, sevgili dostlar!
“Hakikatin hatırı, dostun hatırından üstündür.”