Cemil TURGUT

Bir 28 Şubat Yazısı

Cemil TURGUT

Adına post modern darbe de denilse 28 Şubat darbesi bu millete zulmü
iliklerine kadar yaşatmıştır. Özellikle başörtüsü konusunda hem
çalışanlar hem de üniversite öğrencileri olmadık manevi işkencelere
maruz bırakıldılar. Birçok kişi kıyafeti veya düşüncesinden dolayı
işten çıkarılmışlardı.

Biz de son anda televizyon spikeri Ahmet Hakan sayesinde paçayı
kurtarmıştık. Dönemin cumhurbaşkanının elinde imzalaması için
atılacaklar listesi varmış. Ahmet Hakan konuyu kamuoyunun gündemine
taşıyınca doğuracağı sonuçlardan dolayı imzalamaktan vaz geçmişti.
Öyle olunca biz de atılmaktan kurtulmuştuk.

Darbe sürecinin bir kısmına bizzat şahit olarak tabiri caizse darbenin
etkisini iliklerine kadar yaşayanlardanım.  O sıralarda Fırat
Üniversitesi’ne bağlı Bingöl Meslek Yüksek Okulunda idareciydim.
Öğrencilerimiz başörtüsü yasağından dolayı derslere giremiyor, biz de
dahil personel namaz kılamıyor ya da bodrumlarda kaçak vaziyette
kılıyordu.

Hiç unutmuyorum Yüksekokulumuzda bir etkinlik için bulunan Fırat
Üniversitesinden Prof. Dr. ünvanlı bazı akademisyenler, nerede namaz
kılacaklarını sormuşlardı da onları içesinde bir tahta seccade bulunan
bodrumdaki bir odaya yönlendirmiştik. Onlar da adeta saklanarak
namazlarını kılmışlardı.

Yine o günlerde bir hafta sonu açık öğretim sınavı yapıyoruz.  Bir
sınıfta öğrencinin biri, vakti geçmesin diye sıranın üstüne çıkıp
namaz kılmaya başlamış. Gözetmen bayan da kıyameti koparmış bağırıp
çağırıyor. Biz ne olduğunu anladık ve öğrenciye isterse göstereceğiz
yerde namaz kılabileceğini söyledik. Bayan sustu ve görevine döndü.
Sınav bitti, evrakların kutularını mühürledik. Çok geçmeden bir manga
asker başlarında bir binbaşıyla içeri girdi. Binbaşı olan hiddetiyle
“hocam burada az önce Hizbullah eylem yapmış, onların isimlerini
vereceksiniz” dedi.  Meğer o gözetmen bayan binbaşının eşiymiş.
Kocasına orada olanı abartarak anlatmış. O dönem okul müdürü bir
yerlerle görüştü de mesele kapandı.

Eşlerimiz hasta sevki almak için bağlı bulunduğumuz üniversitenin
kampüsünden bizzat şahidim geçemezlerdi.  Eşim sevk almak için
kampüsten geçmeye kalkışmıştı da güvenlik görevlisi koşarak engel
olmuş ve kampus dışına çıkarılmıştı. İşin acı yanı başörtülülere izin
vermeyen rektör, dayısı sayesinde ikinci defa rektör olarak atanmıştı.

Yüksek Okula geçici kadro ile aldığımız bir bayan sekreter başını
öylesine örttüğü halde, bizi başörtülü eleman çalıştırıyor diye
şikayet ettiler. Neyse ki 28 Şubat bin yıl sürmedi de biz de işten
atılmadık.

O günlerde ülkemizde de iyi şeyler olmuyordu. Kız çocukları gözyaşları
içinde üniversite kapılarında saatlerce bekletilerek heder
ediliyorlardı. Başörtülü çalışan bayanların ve kız öğrencilerin bir
kısmı peruk garabeti ile dolaşmaya başladılar. İkna odaları mı
dersiniz, zindan mı dersiniz bilmem ama başörtülü çocukları odalarda
hapsedip örtülerini çıkarmaya çalışan zalimler oldu. Ne yazık ki
onların büyük bir kısmına da dokunulmadı.

Velhasıl çok acılar çekildi. Babalar anneler işsiz kaldı. Birçok
öğrenci okulunu bitiremedi. Askerlik, polislik, akademisyenlik gibi
sevdikleri mesleklerden atıldılar.  Denebilir ki 28 Şubat bin yıl
sürmedi ama birçoğumuzun ruhunda derin yaralar bıraktı.

Yazarın Diğer Yazıları