Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Yerli mali haftası

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

“Toprağın kokusu siner içime
Üzümü, elması, narı, ayvası…
Bizim bağındır, bahçenin mahsulü
Yerli Malı ancak siner içime
Coğrafyamın işaretini taşır
Kars’tan Edirne’ye suyu, havası
Kâh markadır, kâh patentini taşır
Yerli Malında bir ülke davası…”
12-18 Aralık tarihlerini, “Yerli Malı Haftası!” olarak idrak edeceğiz.
Yerli Malı Haftası her yıl, “Tutum, Yatırım ve Türk Malları…” haftası
olarak kutlanıyor.
Yerli Malı Haftası bizleri geleneğin de ötesinde, ‘bilumum
değerlerimizle...’ buluşturuyor.
Yerli Malı Haftasını ilk olarak, “1946 tarihinde yerli tüketimi
artırmak tutumlu olmak, birlikte yatırımlar yapmak amacıyla…”
kutlanmaya başlanır.
Artık günümüzde teknolojinin getirdiği önemli yenilikleri de görmekteyiz.
Artık günümüzde, “Barkot…” diye bir kavram vardır.
Barkot, “Ürünlerin tanımlanması ve takibi için kullanılan bir
teknolojik sistemdir!”
Artık Ulusal/ veya Uluslararası ölçekte, kendi ürününüzü tanımlayan X
GS1 sistemine göre ülkemizin dünya standartlarında belli bir kodu var
(868 ve 869) Ürünlerin üzerinde dikkat ederseniz, “15 rakamdan oluşan
bir numara görürsünüz!” Bu numaralar bizlere, “ülke kodu, firma kodu,
ürün kodu ve kontrol kodu…” bizlere, bu ülkeye ait bir ürünün
kimliğini anlatır.
Şunu ifade edelim, “satışa çıkacak her ürünün kimliği niteliğinde bir
Barkot numarası olması zaruridir!”
Artık günümüzde, kendi ürünümüzü/ kendi markamızı tanıyoruz.
İçerisinde yaşadığımız Şehrimizi bir bütün olarak İlçelerimizle
birlikte yorumlayabiliyoruz.
Bir ürünün, iç ve dış pazardaki durumunu izleme imkânlarımızda var.
Yerli Üretimin, ‘coğrafi işaretlerdeki yerini…’ görebiliyoruz. Marka
Değerlerimiz, o değerlerin şehrimiz için nasıl bir katma değer
sağladığını da gözlemleyebiliyoruz.
Artık günümüzde, özellikle de eğitimcilerimizin ilköğretimden
itibaren, “Yerli Malı Haftasını!” milli bir şuur çerçevesinde
anlatmaları… Bu anlatımla, ‘toprakla bütünleşen insanımızın alın
terini/ şehrimizin ve ülkemizin kazanımlarını…’ dile getirmeleri de
vicdani bir sorumluluktur.
Yunus Emre, “Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz!” der.
Yunus Emre, “Kapımız açıktır girene, lokmamız helaldir yiyene!”
Daha ilkokul sıralarında, geleceğimiz evlatlarımıza; ‘paylaşmanın
ibadet olduğu…’ şuurunu verelim.
Tabiatıyla, “el emeği ve göz nurunun…” ortaya çıkardığı eserin
kıymetini de birlikte anlatalım.
12-18 Aralık tarihleri okullarımızda; “Yerli Malı Haftası” olarak kutlanır.
Bu hafta eskilerin diliyle,  “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası”
tanımlanırdı.
Bu hafta vesilesiyle okullarımızda,   “Milli Ekonomi Şuuru…” uyandırılırdı!
Bu millet, İstiklal Savaşının hemen akabinde; 1923 tarihinde, “İzmir
İktisat Kongresi” yapacaktır.
Bu millet tarafından benimsenen felsefe nedir?
“Ekonomik Bağımsızlık olmadan, siyasi bağımsızlık olamaz!”
Acaba,  yaşadığımız şehirde;  “yerli tüketime…” ne kadar önem veriyoruz?
Veya bu şehir olarak, “tükettiklerimizin…” ne kadarı yerli?
İçerisinde yaşadığımız şehrin patent veya ,  “Markaları…” nelerdir?
Veya bu şehir olarak,  “ürettiklerimizle”  birlikte ne kadar kendi
kabımızdan taşıyoruz?
Şöyle şehrin en merkezi yerlerinde, gözlerinizi ısıran nedir?
Ürpererek ifade etmek isterim?
Tekstilden Beyaz Eşyaya kadar, “Yabancı Markalar…”
Bunun adı nedir,  “Uluslararası Ekonomik Savaş…”
Bu köşemde sıklıkla kaleme almışımdır?
“Şehrimizin ihracat ve ithalat kalemleri…”
Bu şehirde, “kişi başına düşen GSMH…”
Bu şehirde,  “ürettiklerimizin katma değeri…” ne kadar?
“Bilge insanların…”
“Alperen ruhuna sahip insanların…”
“Fazilet mücadelesi veren insanların…”
Yaşadığı bir şehirde, “onurlu bir mücadele…”
İnancımız söylüyor,  “Her Peygamberin bir mesleği…” olduğunu!
En kutsal kazancın,  “alın teri- emeğin…” kazancı olduğunu!
Bu hafta bizlere,  “onurlu bir duruşu…” öğretiyor, değil mi?
Ataletin diğer adı da, insanımıza asla yakışmayan bir kavram,  “tembellik…”
Şu hafta içerisinde geliniz samimi ve dürüst olarak,
Nerelerde olmamız gerektiğini geliniz birlikte sorgulayalım
Selam ve Muhabbetle…

Yazarın Diğer Yazıları