Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Yeni Yılda Kar Sevinci

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Gün ve gün ne kadar değişken…
31 Aralık gecesini hatırlayalım!
“Ayaza çekmiş geceyle, ‘Yeni Yıla’ 
Merhaba derken, ‘üşümesin ülkem’ diyorduk, efendim.
Yeni Yılda, ne ışıklar ve ne de ‘umutlar üşümesin’ inşallah!
 02 Aralık Pazar Sabahı… Gökçe bir huzura merhaba diyorduk!
Dışarıda, ‘kara teneliyordu’ Rahmet esintileri ruhumuzu derinden etkiliyordu.
Bu günün sıcaklığında, ‘ilham rüzgârları…’ gönüllere düşüyordu;
“Rahmet yağar üstümüze semadan,
Görmeyen göz bigânedir hevadan
Kalpten kalbe sevgi konsun dilerim;
Geçsin bir ömür sulh ile nevadan”

Sevgiyi, sulhu, mutluluğu, huzuru sürekli birlikte telaffuz ederiz. 
Sevginin imandan bir cüz olduğunu biliriz. 
İnsanoğlunun, şefkatle, merhametle, insafla gıdalandığında, 
‘hayata bağlılığının bir anlam kazanacağını da…’ söylemek isterim.
Yürekten gelen bir aşkla sesleniriz;
“Kul, kulluğunu bilse âhiri,
Gülistan olur, sulh ile zahiri
Hakk’a esaretle besler ruhunu,
Hamiyetle geçer, aşılmaz nehri!”
Bakınız, 31 Aralık gecesi, ‘ayaza çekmişti’ 
Soğuk bir uğultu bıçak gibi kesiyordu sanki…

Sadece bir gün sonra, ‘mikropları kırılıyordu havanın’
“Kar yağar, usul usul yüreğime;
Bir bahar bereketini muştular
Lâtif bir bulut iner üzerime;
Zahir, canlar kanatlanıp uçtular!”
İnsanız elbet, ‘günah da bizim için sevap da…’ 
İnsanız elbet, ‘çorak topraklarda bizim, gözyaşı da…’
Hayatı, bir ders olarak anlayabildik mi?
Bir yürek sevdasıyla, ‘insana…’ yönelebildik mi?
Maksat nedir, hayata tevazu ile bakabilmektir!
Eğriyi de, yanlışı da, içten gelen duygularla yorumlayabilmek…
Şu günlerde, 80 milyon insanımızın gündeminde, “ZAMLAR!”
“Ne gam, ne keder, zamla uyanırız!
Ne ölçer, ne biçer; tartıda tanırız
Söz söylemekten edeple kaçar,
Ne riba, nema der, helal sanırız!”

Bizleri asıl ürküten nedir, ‘alın terinden…’ uzaklaşmak!
Helali ve haramı birbirine karıştırmaktır…
Hayat yolculuğunda, her birimiz roller üstlenmişiz!
Belki bizleri korkularımızdan en fazla arındıran da, ‘Sabırdı’
“Sabır, sabır yüklü gemi olmalı
Azimle taşıyan bir kaptan, veli…
Akıl, şuur yüklü gemi olmalı
Dağlara tırmanan bir evveli…”

Öfkelerimizi bir kenara bırakacağız! 
Sinir harbiyle bir şeyleri öğütemezsiniz!
Bir zamanlar, âleme millet nedir, devlet nedir, öğretmişiz!
“Sabır yayındır, sır okundur
Sabır cihadın, sır; atındır
Sükût içindeki nağmendir
Nağmesi, gönül dilinde okunur!”
Zor günlerden, çalkantılı bir dönemden geçiyoruz!
Bu dönemde en fazla dikkatimi çeken, 
“Anadolu insanının tahammülüdür!”
Anadolu, ‘cihan devletinin kökleri üzerindedir’
O kökler, gün gelecek elbette tekrar, ‘sürgün verecektir’
Allah Resul’ünün (sav), “8 asır öncesinden İstanbul’u işaret etmeleri!”
Malazgirt’te, Alparslan’ın; İstanbul’un fethini düşünmesi!
Bizim dilimizde, gönlümüzde, ‘fetih şuuru’ veya ‘Kızılelma Türküsü’ vardır.
Milletler, ‘idealleriyle birlikte yaşarlar’

Bir şiirimizde şöyle sesleniriz;
“Seyreyle aşk nehrini,
Bozkırlara can verir.
Hayreyle mar zehrini,
Dertlere derman verir.
Sabreyle dünya kahrını,
Deryası mercan verir.
Azmeyle Belkıs Şehrini,
Mührünü Süleyman verir.
Keşfeyle gönül fahrini,
Fermanı burhan verir.
Şükreyle emanet mihrini,
Ecrini rahman verir.”


 

Yazarın Diğer Yazıları