Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Yahudi Kavmini iyi tanıyalım!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bu yazıyı 19.07.2006 tarihinde/ günümüzden takriben 19 yıl önce kaleme
almışız… Her satırıyla sizlerin takdirlerine sunuyorum. Selam ve
Muhabbetle (BK)
Filistin’de, gün be gün çocuk, kadın, masum ve korumasız insan demeden
bütün insanlığın gözü önünde, dayanılması imkânsız, ‘en vahşi
cinayetler’ işleniyor! Sokaklar, ‘cinnet koğuşuna…’ dönmüş!
Tüten nice ocaklar sönmüş! Torpillenerek virane haline gelen
evlerin/barkların başına, ‘yarasalar konmuş…’ Buz kesmiş yürekler,
çaresiz; ‘akıllar donmuş!’ Filistin’de, ‘kan kusarken geceler…’
yıldızlar; kahpe gün üstüne sağanak halinde gözyaşı dökerken;
vicdansıza alkış tutan o alçak, o riya kokan yüzler, söylerim;
--şerefi yıkılan bir dünyanın adına mı kadeh kaldırırlar!
Filistin, belki tarihinde ilk defa bu kadar yalnız, bu kadar ürkek, bu
kadar bağrı yanık, bu kadar garip ve kimsesizleri oynuyor! Yahudilerin
yaptıkları, Batı dünyasındaki birçok haysiyetli insanı ayağa
kaldırmaya yetti; “—bunların yaptıkları katliam Nazi Almanya’sını
geçti!” sözleri ile isyanlarını haykırdılar!
Üç kıtada kümelenmiş ve petrol başta olmak üzere dünya enerji
kaynaklarını elinde bulunduran koca(!) İslam âlemi ne yapıyor?
Cetvelle sınırları çizilmiş, ‘sözde’ batıya mukallit durumda onlarca
devlet; savlette mi yoksa gaflette mi? Dua ve Yakarışta mı yoksa,
nefsine duçar düşmüş yarışta mı?
Bütün bu sorularla beynimiz zonklarken, Yahudi kavminin karakterine
şöyle bir bakıyoruz. Tabiatıyla Yüce Kitabımız, Kuran’ın ışığıyla…
Allah Resulü Medine’ye Hicret ettiklerinde, İlk defa bütün
mükemmelliği ile ‘şehir devletinin’ hukuki ve sosyal temellerini
atıyorlardı. Asrı Saadet döneminde, Medine’de; Beni Kaynuka, Beni
Kurayza ve Beni Nadir isimli Yahudi kabileler vardı.
Kuran buyuruyor; Allah Resulünün geleceğini ve niteliklerini, “kendi
öz çocuklarını tanıdıkları gibi bilirlerdi…”(Bakara Süresi, 146)
Yahudiler ne yaptılar? Kâh müşriklerle ittifak içerisinde girerek, kâh
münafıklarla işbirliği yaparak İslâm’a sürekli pusu kurmaya
çalıştılar!  Ama kurdukları her pusu/her plan kendi ayaklarına
dolandı. Kısa süre içerisinde Medine Şehri, --sürekli fitne ve fesat
tohumlarını şeytani bir şekilde ekmeye çalışan Yahudilerden Allah
Resulünün mükemmel siyaseti ile arınıyordu!
Peygamberlerin tevhit mücadelesinin en çetin sahnesinde, Yahudileri
görmekteyiz. Peygamber, gönüllerinin hoşlanmadığı bir şey
getirdiğinde, hemen karşı koymuşlar. Kibirleri sürekli imana galebe
çalmış; Peygamberlerin kimini yalanlamışlar, kimisini de öldürmekten
çekinmemişler!
Hz. Yusuf(as) ile ‘darlıktan’ ve ‘yoksulluktan’ kurtularak Mısır’a
yerleşen, Hz. Davut(as) ve Hz. Süleyman(as) ile büyük bir hükümranlık
dönemi geçiren Yahudiler, Hz. Musa (as) ile Filistin’e dönmüşler!
Peygamberlere karşı, ‘itaat’ ve ‘teslimiyet’ noktasında değil; sürekli
‘itiraz’ ‘ihtilaf’ ve ‘isyan’ noktasında birleşmişlerdir!
Medine hayatında; Allah Resulünü çekemeyeceklerdi; O’na bile bile
düşmanlık edeceklerdi! (Bakara Süresi, 89–90, 97–103)
Kuran nefis bir şekilde tasvir ediyor; Çünkü onlar, ‘katı
yürekliydiler’ (a.g.e,72) ‘inatçı idiler’ (a.g.e,60) ‘Vefasızdılar’
(a.g.e, 83) ‘yalancıydılar’ (El Maide, 41–42) ‘Haindiler’ (a.g.e,13)
‘Mütecavizdiler’ (Nisa, 153–162) ‘Nankördüler’ (Bakara, 47-59)
İslam ile birlikte aynı kaynaktan beslenen tevhit inancına sahip
olmalarına rağmen gerektiğinde, hiç çekinmeden ‘müşrikleri dost
edinmişlerdir’ Müslümanlara karşı en büyük düşmanlığı, tarih boyunca;
Yahudiler yapmışlardır!
Dünyaya olan aşırı sevdalarını, ‘haris bir kavga’ haline getirmişler!
Ahirete, dünya ziynetiyle; şan ve şöhretiyle, zevk ve debdebesi ile
bakmışlar… Ahiret inancını bile, dünyevi bir gözle o kadar
basitleştirmişlerdir ki, “Biz yansak bile ancak “bir-kaç gün yanarız”
demekteydiler(Bakara, 80-81)
Böyle bir yazıyı niye kaleme alıyorsun diyebilirsiniz! O’nlar
sevgisiz, O’nlar ikiyüzlüdürler… “Siz onları seversiniz. Onlar ise
sizi sevmezler. Siz kitabın bütününe inanırsınız. Onlarsa, sizinle
karşılaştıkları zaman “inandık” derler, fakat baş başa kaldıkları
zaman, size karşı duydukları hırslarının şiddetinden parmaklarının
uçlarını ısırırlar” (Ali İmran, 119)
Münafıklarla işbirliği içerisinde olmuşlar; Günahı, kötülüğü,
Peygambere düşmanlığı fırsat buldukça yaymışlardır. Allah’a karşı bile
bile yalan söylemekten çekinmezlerdi!
“Allah’ın selamından başka selamla selam verirlerdi”(El Mücadele, 8)
Peygambere hakaret olsun diye iki manaya gelen kelimeler isti’mal
ederlerdi (Bakara, 104)
Günümüzde de; bir gizli ittifakın şer yürüyüşünü ürküntü veren
manzaralarıyla şahit oluyoruz! Maalesef, saflarını sıklaştırmayan;
ittifak içerisinde olamayan, bölünerek ufalanan/ parçalanan bir İslam
âlemi! Ve, o âlemin üzerine rahatlıkla çöken ve çöreklenen bir kabus!
İşte Filistin! İşte, Kafkaslar; Karabağ ve Çeçenistan! İşte Irak!
İslam, insana nasıl bir gözle bakıyor? “Yaratılanların en şereflisi”
olarak, ‘Kâinat sarayının efendisi’ olarak, ‘Yüce Yaratanın yeryüzünde
halifesi’ olarak ve de, “Bir insanın öldürülmesini bütün insanlığın
öldürülmesi” veya “Bir insanın kurtarılmasını bütün insanlığı
kurtarma” gibi manevi ihtişamı büyük bir anlayış…
Bu anlayışta şüphesiz ki, tevhit inancının bizlere sürekli aşıladığı
şefkat vardır, merhamet vardır, duygu yüklü bir bakış vardır. Bu
bakışa, ‘ihanet’ eden bütün halisane duygulardan tamamen uzak, hasmane
bir tavrı, --Yahudi zihniyetinde görüyoruz! Dine, ‘milli’ bir kimlik
giydiren; ihtirasına, ‘bütün insanlığı kendisine köle’ bir sıfat
getiren Yahudi mantığı dün olduğu gibi bugünde, ‘vahşet dekorunu’
seçmiştir!
G-8’ler ne yapıyor?
--Kanlı fırçayı, sırça köşklerinden hayranlıkla sadece seyrediyorlar!
Birleşmiş Milletler mi?
--Beş devletin hakkı olmayan vetosu ile zaten kilitlenmiş! O kilidi
çözmeye, ahdetmiş bir Orta Kuşağın Uyanışı en büyük hasretimiz!
O hasrete bir defa değil, bin defa eğil; bütün aklınla sarıl!
O hasrete, ihlasla eğil; bütün sırrınla sarıl!
O hasrete, imanla çağrıl; Yakarışınla sarıl!

NOT, G-8’ler; “Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere, ABD,
Kanada ve Rusya Federasyonu’ndan oluşuyor. G-8’ler, dünya nüfusunun
yüzde 14’lerini teşkil ediyor. Bu yüzde 14 nüfus potansiyeli dünya
ekonomisinin yüzde 65’lerine hükmediyor…

Yazarın Diğer Yazıları