Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Varsa yoksa güzel ahlak

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Dünde, bugünde, yarında muhtaç olduğumuz kavramlar vardır;

Bu kavramlar nelerdir?

Hak, Hukuk, Adalet, Doğruluk ve Güzel Ahlak…

Hz. Ebubekir (ra)’nin lakabı, “sıddıktır…”

“Sadakatin/ doğruluğun abide şahsiyeti…”

Hz. Ömer (ra)’ın lakabı, “faruk…”

Faruk, “Hak ile batılı ayıran…” anlamına geliyor!

Sahabe ’nin her biri, Yüksek bir ilim ve ahlak sahibi insanlar!

Ahlak sözlükte, “Huy, karakter, mizaç, karakter, tabiat” anlamlarına gelmektedir.

A.F. Başgil Hoca ne diyor, “Herkesçe beğenilen asıl güzellik ahlak güzelliğidir; çünkü ahlakı güzel insan her yaşta güzeldir.” (Gençlerle Başbaşa)

Allah’ın Resulü buyuruyorlar; “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.”

İşte, her birimizin imrenerek istediğimiz ahlak budur!

Güzel ahlak sahibi olmak; “olmazsa olmazımızdır…”

Böyle bir ahlaki çerçevede; ‘bizleri biz yapacak…’

Bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı mükemmel değerler vardır!

Bu milletin ihtişamlı tarihinde, ‘o değerleri…’ kendi cemiyet hayatı içerisinde bina edişi,

Onunla hayatını şekillendirişi vardır…

Müslüman tarif edildiğinde, “Kendisinden emin olunan/ güvenilir kişi…” bir tarif karşımıza çıkar…

“Ne zulüm ediniz, ne de zulme uğrayınız…”

Mükemmel bir çerçeve!

İnsana, onun hak ve hukukuna saygılı bir bakış…

Bu bakışta, Öfke, kin, nefret, haset gibi insanı içten içe kemiren o katı hasletler yok!

Bir şiirimizde ne diyoruz;

“Dışı içine esir

İçi dışına hâkim”

Korku vicdana tesir

Sevgi illete hekim

Şiirden taşan nesir

Mısralar asıl rakım

Payda da ortak kesir

Ortak gayeye hâkim

Gölgeler mi bize sır

Aynaya düşmüş resim .”

Hz. Mevlana ne diyorlar; “Testinin içinde ne varsa, dışına da o sızar”

Sosyal bir kirlenme ile karşı karşıya bulunuyoruz!

Yoksa bu toplumun rağbetleri mi değişti diyoruz!

İnsan ve insan ilişkilerinde,

İnsan ve çevre ilişkilerinde,

İnsan ve cemiyet ilişkilerinde,

Yaşadığımız sıkıntılar, bunların kaynakları nelerdir?

Yanlışları, ‘dışımızda/ dışarıda…’ aramayacağız!

Kendi içimizde arayacağız!

Kendimize, ‘ayar…’ vereceğiz!

Bir Müslüman’ın hayatı/ hayat kapısı;

Bütün, ‘kötülüklere/ veya fenalıklara kilitlidir…’

Bütün mesele nedir?

O kilidin nasıl kırıldığıdır?

Lokman Hekimin evladına,

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatini, dinlediniz mi?

Derviş Yunus’un; Taptuk ’un kapısında ki, ‘edebini…’

Bütün bunlar, hayatın kendisidir!

Kur’an ne diyor; “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin!”

“Ve O’nu sabah-akşam (beş vakit namazda) tesbih edin!”

“O sizi karanlıklardan nura çıkarmak için üzerinize rahmet edendir;

Melekleri de (sizin için mağfiret diler)!

Çünkü (O,) mü’minlere karşı çok merhametlidir.” (Ahzab, 41.42.43)

Bir söz vardır; “Halk içerisinde, Hak’la birlikte olmak…”

Ahzab Suresi 72 ayette şöyle buyrulur; “Muhakkak ki biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de (onlar) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; insan ise onu yükleniverdi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir”

Bu ayeti, ‘tefekkür etmek…’ İnsana, ‘varlık sebebini…’ hatırlatıyor!

Bir çağrı var; “yaratılışın gayesini bil…” Ve “Kendin ol…”

Konumuzla ilgili birkaç dörtlüğümüz;

“İki kavram; Özenmek ve kıskanmak

Birinde güzeli hayırla anmak

Dağlar gibi sabit, içinde ahenk

Diğerinde nefsini sultan sanmak…”


“İnsan, insanın kurdudur” denildi

Öfke, şeytanın yurdudur denildi

Nefsine hâkim, öfkesini yenen;

Zafer kazanmış ordudur denildi! ..


Yükselmek, ne dalsız ne budaksız olur

Yükselmek, ne kolsuz ne kanatsız olur

Ümitler fışkırır dalgalar kadar sert

Yükselmek, ne alsız, ne yüreksiz olur


Geciken adalet’ adaletsizliğin kendisi

Cürmü meçhul cinayet, sahipsizliğin kendisi

Ayak sesleri soluklarıyla uzaklaşmada;

Gel gör ki kaldırımlar takipsizliğin kendisi…”


Medeniyet içinden harsı alın

Sadece enkaz kalır, himayesiz! ..

Asrımız adalet çehresine bakın

Kuvvete esir düşmüş, çaresiz…


“Alnın açık, başın dik olmalı..” bütün ömrün

Hakk’a eğik, halka tevazu içinde görün

Ne makamdır, ne mevki insana değer veren;

Güzel ahlak elbisen olsun, takvayla örtün… ”


Yahya Kemal Beyatlı,

“Eski cemiyetin ruhu aşktı;

Şairleri aşka ve aşkın tecellileri olan şevke ve hasrete tad verdiler.”

O ruh, hayatı güzelleştirmiştir.

O ruh, eşyaya ve onun tecellilerine bir asli gaye ile bakmıştır.

“Dil, dürüst olunca; vücudun bütün azaları da dürüst olur”

Düsturu hayatı mükemmelleştirmiştir.

Yunus’un, “Yaratılanı severi, Yaratandan ötürü” sözünde;

“yetmiş iki millete aynı gözle bakan” sevgi derinliği vardır.

Yazarın Diğer Yazıları