15 Mart tarihinden itibaren tüketiciyi koruma haftası olarak kutlanıyor…
Sadece ülkemizde değil, yaşadığımız yer küresinde, Birleşmiş
Milletlerin, 1985 tarihinde “Tüketici Evrensel Bildirgesini ilan
ettiği tarih olan 15 Mart’tan itibaren Tüketiciyi Koruma Haftası
olarak kutlanmaktadır!”
Günümüzde, ‘üreticiden tüketiciye kadar…’ insan sağlığını da temel
esas alan, ‘koruyucu bir zincirin oluşması…’ elzemdir.
Artık, ‘gıda güvenliği…’ ve de ‘sağlıklı ve güvenilir gıda üretiminin
sağlanması…’ tüketiciye ulaşımın her aşamasında gerekli kontrollerin
yapılması elzemdir.
“Hormonlu yiyeceklerin zararları…” konumunda onlarca akademik
çalışmaların yapılmasına, toplumun uyarılmasına rağmen, maalesef insan
sağlığı ‘kazanç uğruna…’ hiçe alınıyor.
“Bizi aldatan, bizden değildir!” Hadisinde, ‘tüketiciyi koruma
zırhını…’ görmekteyiz.
Allah Resulü (sav) buyuruyorlar, “Bize silah çeken bizden değildir.
Bize hile yapıp aldatan da bizden değildir.”
Bir kimsenin, ‘sattığı ürüne fesat karıştırması…’ kesinlikle men edilmiştir.
Çarşıya, pazara, alış-veriş zihniyetine bir vatandaş olarak bakacağız…
Sağlıklı bir şekilde de, gözlemleyeceğiz.
Ticarette kullanılan, ‘ihtikâr’ kavramı üzerinde de durmalıyız.
“Piyasada bir mal üzerinde elde edilen her hangi bir haksız kazanç
şekli…” ihtikâr olarak nitelendirilmiştir.
İhtikâr kavramını biraz daha açacak olursanız, “karaborsacılık,
istifçilik, vurgunculuk, tekelcilik…” bu kapsam içerisinde yer alır.
Bizlerin en fazla, ‘üretimi, alın terini, göz nurunu, helal kazancı,
bilumum toplum menfaatini gözetmemiz…’ gerektiğine inancımı belirtmek
isterim.
Ülkemizde, 23 Şubat 1995 tarihinde, T.B.M.M’nde kabul edilen ve 8
Eylül 1995 tarihinde yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Kanunu… Bu kanunla birlikte, 15 Mart tarihinin Dünya Tüketici Hakları
Günü olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.
Tüketicini temel hakları nelerdir?
“Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı, seçme hakkı, sesini duyurma
(temsil edilme) hakkı, tazmin edilme hakkı, eğitilme hakkı, sağlıklı
bir çevreye sahip olma hakkı…”
Bizlerin asla kabul edemeyeceği, “bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinler…” mantığıdır.
Bir insanın sorumluluk çizgisi/ veya hak ve hukuk çizgisi, bir
başkasının hak ve hukukunu ihlal ediyorsa, ‘bu durum asla hoş
karşılanamaz…’
Birbirimize karşı, ‘saygılı olacağız…’ O saygıda, şüphesiz ki, hak ve
hukuk, adalet, eşitlik prensipleri gözetilmelidir…
Allah’ın Resulü (sav), buyuruyorlar; ”Alışveriş yapanlar
birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme
konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu)
açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve
yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider.”
Alışverişte samimi, dürüst, doğru, adil, haktan yana olacağız. Ticari
ahlakı korumak için azami gayret sarf edeceğiz.
Allah Resulü (sav.) şöyle buyururlar; “Satarken, satın alırken,
alacağını talep ederken hoşgörülü davranıp kolaylık gösteren kimseye
Allah (cc) rahmetiyle muamele etsin.”
Ticaret, apayrı bir sanattır. Mükemmel bir duruşu/ tavrı, insani
ölçüler içerisinde gösteren ticarette de kazanan kişi olur. İnancımız,
“rızkın onda dokuzu ticarettedir!” der. Sağlıklı, güvenli, istikrarlı
ticari bir anlayışla ülke ekonomileri gelişme gösterir.
Hz. Peygamber (sav.), “güvenilir, dürüst tâcir peygamberler, Sıddıklar
ve şehitlerle beraberdir.”
İnancımız, bilgilerini yüksek ticari ahlakı ile bütünleştiren ticaret
erbabını övmüştür.
Öncelikle, “15 Mart Tüketiciyi Koruma Gününde…” ülkemiz genelinde,
‘üretimden tüketime kadar...’ yüksek bir ahlak, yüksek bir ilim,
yüksek bir moralle ticari ahlakı bütün unsurlarıyla yaşamanın/
yaşatmanın azim ve gayreti içerisinde olmalıyız.
Çılgın tüketime karşı o kadar nezih atasözlerimiz var ki,
“Ak akçe kara gün içindir”
“Har vurup, harman savurma”
“Ekmek olmayınca, yemek olmaz”
“Güvenme varlığa, düşersin darlığa!”
“Ayağını yorganına göre uzat!”
Ölçüyü/ veya tartıyı korumak bir zihniyet meselesidir. Hayatı, insaf
çerçevesinde güzelleştirmekte bizim temel düsturlarımız arasında
olmalıdır.
Rahmetli Alparslan Türkeş’in, gençliğe olan bir çağrısını dile
getirmek isterim; “Gençleri üretici olarak yetiştirmek lazımdır.
Yetişen nesiller milli ekonomide tüketici değil üretici durumunda
olmalıdır!”
Nevzat Tarhan, “Modern yaşam tüketimi artırmak için rekabeti teşvik
etmiştir. Rekabet kıskançlığa, kıskançlık ise mutsuzluğa dönüşmüştür!”
Haksız ve adil olmayan rekabetin, tüketimi koruma açısından karşısında
olacağız. Milletçe, bir saf olacağız ve de ‘insafı kıyama
kaldıracağız’
“Gıda fiyatlarının enflasyonun üzerinde seyrettiği bir pazar
anlayışının, ‘insafsız, merhametsiz ve de acımasız olduğunu…’
söyleyebiliriz. Burada, üretici ile tüketici arasındaki bağı
güçlendirmeliyiz!
Aliya İzzetbegoviç, “Konfor ve ona bağlı tüketici zihniyet her yerde,
yalnız dine olan bağlılığı değil, herhangi bir değerler sistemine olan
bağlılığı da zayıflatıyor!”
Bu ifadenin altını, kalın çizgilerle daha belirgin hale getirelim… bu
ülkenin en büyük zorluğu, ‘Konfor ve ona bağlı tüketici zihniyettir…’
Maxime Chattam, “Aşırı tüketime gözleri körleşen bizler, gereken
yerlere ahlak duvarları çekmeyi bilemedik!”
Ellerini, vicdanına götürmeyenler, ‘ahlak duvarlarını da yıkanlardır’
“Tüketiciyi Korumak!” biraz da, Ahi Evran ruhunu tekrar yaşatmakla
mümkün olacağına inanıyorum.
Selam ve Muhabbetle