Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

'Tefrika Girmeden Bir Millete…'

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Tefrika, bir diğer adıyla ‘Nifak…’
Sözlükte, “Ayrılık, bozuşma, sürekli anlaşmazlık” anlamlarına geliyor…
Ali İmran Suresi 103 ayette şöyle buyrulur,
 “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın, 
Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; 
Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti 
Ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. 
Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. 
İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” 
Siyaset, toplumun bütün fertlerini ‘birleştirici’ rol oynayacak…
Siyasetin tarifini yaptığımızda;
 “İdare etme sanatı, Birleştirme, Uzlaştırma, Kaynaştırma Sanatı” gibi bir kavram karşımıza çıkar!
Sorarım sizlere, “O kavramın neresindeyiz…”
İnancımız, bizlere emrediyor; “bölünmeyiniz, parçalanmayınız…” 
Bölünürseniz ne olur?
“Devlet kudretiniz elinizden kayar gider…”
Ali İmran Suresi 104 ayette şöyle buyrulur,
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. 
İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” 
Toplumun ‘akil kişilerini’ onların belirli özelliklerini bu ayetle görmemiz mümkündür.
Onlar, toplumun ‘güvenilir’ kişileridirler!
Onlar, kendilerini kötülüklerden koruyan ‘takva sahipleridir’
Ali İmran Suresi 105 ayette şöyle buyrulur,
 “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. 
İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” 
Lütfen! İslam coğrafyasının 21. Asırdaki fotoğrafına bakınız!
Hani nerede, kendi içerisinde ki, o müthiş ‘kardeşlik ruhu…’
Hani nerede, kendi içerisindeki, o sağlam ‘ittifak…’
Akif şiirinde ne diyorlar; 
“Tefrika girmeden bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”
İster adına, ‘tefrika’ isterseniz, ‘nifak’ deyiniz…
İster adına, ‘fitne’ isterseniz ‘fesat’ deyiniz…
Hadis, “Âlim olan kişi fitneyi gelirken anlar.
Cahillerde dönüp giden fitneyi anlar.”
Âlim bir kişi, ‘teşhisi hastalığın başında koyar!’
Hastalık millete bulaşmadan, ‘tedavi önlemini…’ alır!
Yıllarca bu ülkede, ‘fesat tohumları’ ekildi…
İnancımız, “fitneyi uyandırmayınız” diyor!
Her ne surette olursa olsun; 
“İkilik, bu millete en büyük düşmanlıktır…”    
İkilik, ‘zehirdir…’
İkilik, ‘katrandır…’
İslam ne diyor; “Müslümanın Müslümana kanı, malı, canı, ırzı vs. haramdır”
İslam ne diyor, “Müslüman, bir binanın tuğlaları gibidir”
Hani nerede bu ülkede, “Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi…”
Hani nerede, bu ülkede, “Nizam-ı Âlem Davası…”
Günümüzün adıyla, “Büyük Türkiye İdeali…”
Bir şiirimizde ne diyoruz;
“Kapanmaz!
Dil yarası, kapanmaz
Açma tefrikaya kapı
Aralarsan kapanmaz”


Harput’tayım! 
Harput, “Bir açık hava müzesi…”
Tarihi tefekkür için, paha biçilmez mekânlara sahip!
Düşündüm, “Resulün izinden yürüyen Veliler…”
Burayı kendilerine konak tutmuşlar…
Fatihler, Alpler, Erenler, Âlimler, Şehitler, Gaziler…
Bizlere Hacı Bektaşi Veli kadar,
Yunus kadar sıcak geliyorlar…
O sıcaklığı, bugünde ‘yaşamak…’ istiyorum!

Beyler, Efendiler!
Medeniyet içinden, ‘harsı/ kültürü…’ alınız…
Geriye ne kalır?
“Sadece enkaz kalır…”
Bu coğrafyayı, ‘himayesiz/ korumasız’ bırakmak isteyenler;
Bu coğrafya insanının, ‘kimliğiyle/ irfanıyla’ oynarlar!

 “Bir zamanlar üç kıtaya hâkimdik!
Ah! Nerede kaldı, o eski kimlik?
Çekildik, ama nelerden çekildik!
Bizleri dimdik ayakta tutacak;
Cihattan, şecaatten, fütuhattan
Bizi bizden koparacak hamiyetten…”

21. asrın, Yunuslarını aramaktayım…
21. asrın Mevlanalarını aramaktayım…
O ulu dilleri, derviş gönülleri…
“Bir gönül yapmaya geldim
‘Bin ah!’ işittim
 Binlerin ahıyla,
Taht kuranların,
Masumların Yurduyum”
Diyebilecek, memleket sevdalılarını özlüyorum!
Öfkesini yenebilen,
‘Benliklerini’ ayakları altına alabilecek kahramanları özlüyorum!
Bizim inancımız;
Bütünüyle zarafet, incelik, sadelik, yüksek ahlak ve moral dinidir!
Şeyh Edebali’nin, Osman Gazi Han’a ‘nasihati…’
O nasihatte, ‘devleti geleceğe taşımanın manevi zırhı’ var.
Geçmişe, sadece ‘mazi’ demeyelim…
Şüphesiz ki, ‘geleceğe ayna tutar…’

Yazarın Diğer Yazıları