Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Tarihe Yön Verenler!.        

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

(15 yıl önce neler yazmışız…)
Farkında mısınız, sıcak gelişmeler yaşıyoruz!
Bu gelişmeleri daha iyi tahlil edebilmemiz için tarihe dönelim. 
Kabataslak şöyle bir analiz yapalım.
Tarihe şöyle bir göz attığımızda pek çok millet, devlet gelip geçmiştir. 
Bazıları iz bırakmış, bazıları sürekli olmuş, bazıları ise büyük güç haline gelebilmiş, dünyaya kendi nizamını vermişlerdir. 
Bu devletlere, ‘büyük devlet’ diyoruz. 
Kendi dillerini, kültürlerini, cazibe merkezi haline getirmişlerdir. 
Anglo -Saksonlar, (Amerika, İngiltere)
Germenler, (Almanya, Avusturya)
Slav Milleti,
Araplar, (Dört Halife, Emeviler, Abbasiler dönemi)
Türkler, (Asya, Orta Doğu, Avrupa ve hatta Afrika’da sayısını dahi bilemeyeceğimiz devlet kurmuşlardır. Asırlarca dünyaya nizam vermişlerdir) 
Prof. Dr. Bayram Kodaman; 
“Bir Anglo-Sakson Âlemi vardır, buna mukabil bir Yunan âlemi yoktur. 
Ermeni Devleti vardır, Ermeni Âlemi yoktur. 
Japon Devleti vardır, Japon Âlemi yoktur. Türkler potansiyel bir âlemdir.” 
Aynı düşünce perspektifinden tarihe yönelerek penceremizi biraz daha açalım;
“20. yy.a geldiğimizde Almanya büyük güç haline gelmiş, hak istemeye başlamıştır. 
1.Dünya harbi çıkmış ve neticede 4 imparatorluk yıkılmış, yeni dengeler oluşmuştur. 
İki kutup ortaya çıkıyor; Türk dünyası mağlup, Araplar darmadağın... 
Hitler, 1939’da yine dünyaya yön vermeye çalışıyor. 
2. Cihan harbi patlıyor; Germenler mağlup, Slavlar galip, Arap âlemi sömürge olmuştur…”
İki kutup görülür; Anglo –Sakson âlemi, Slav âlemi… 
Komünist ve liberal dünya…
1945’lerden sonra artık soğuk savaş dönemi başlamıştır. 
45 yıl sürecek bu dönemde diğer ülkeler figüran rolü oynamıştır. 
1950-1985 yılları arasında büyük bir mücadeleyi biz;
Ve bizden önceki nesiller görerek yaşadılar!. 
Hatırlarsınız, bu mücadelede Gorbaçov’la Slav âleminin gücü kaybolur... 
Moskova, artık emperyalist güç olmaktan vazgeçiyor(!) 
Bu gelişme, basit görülmemelidir. Dünya nüfusunun yarısı bu cephenin içindeydi… 
Süper bir gücün, devin yıkılması tarihte ilk defa harpsiz ve kansız oluyordu..
Yukarıda bahsettiğimiz, bu beş âlem; tarihte ve gelecekte potansiyel güçtür. 
Belirtmeye çalıştığımız gibi gelecekte de bu rolü oynayacaktır. 
Dengeler bu beş âlem üzerine oturacaktır. 
Dikkat ederseniz, Osmanlı’dan sonra Orta-Doğu’da istikrarlı dengeler kurulmamıştır. 
Küçük devletlerde istikrarsızlık başladığı zaman ‘dengeler aranır’ 
Yeni coğrafi bölgeler, dengeler aranır. Küçükler, ‘marjinal’ güçlerdir, iddiası yoktur. 
Yer aldığı güce göre önemi artar veya azalır! 
Yıllarca Orta-Doğu’da, Amerika’nın koruduğu bir denge vardı!
Hâlihazırda, Amerika’nın dışında kalan dört âlem için barış ve dengenin olduğu söylenemez! 
Dikkat ederseniz belli kavramlar zihinleri sürekli işgal etmiştir. 
Günümüzün slogan haline gelen iğreti kavramı ise, ‘insan hakları’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihi gelişmeler şunu göstermiştir; 
“Batı, sürekli insan haklarını değil, kendi çıkarlarını savunuyor.” 
Orta-Doğu’ya Türkiye’nin penceresinden baktığımızda belli senaryolar ve komplo teoriler kendisini derhal belli eder. 
Anglo- Saksonlar, üç bazı öne sürmüşlerdir; İsrail görüntüsündeki Ermeniler, küçük parçalara ayrılmış Araplar ve Rumlar…
Germenlerin, B teorisini gerçekleştirme gibi politikası, Türk âlemi ile menfaatlerinin devamlı çatıştığını göstermektedir. 
Berlin, Budapeşte, Boğazlar, Bağdat ve Basra yolu hâkimiyet rolündeki geleceğinin hesaplarını gösterir. 
Almanya, B teorisine göre PKK’ya sahip çıkıyor.
Araplar, büyük ve güçlü Türk dünyasını, bu coğrafyanın hâkimiyet sahası içerisinde olmasını istemezler!
Slavlar, Türkiye’nin cazibe merkezi olmasını istemez… 
Öyle ki, Türk âleminin oluşması; Eğe Adalarından Alma Ata’ya kadar uzanan bir coğrafyayı hafızalara getirir ki, buda bölgesel ve ekonomik bir Türk Dünyasını gündeme getirir. 
İran, Türkiye’nin güçlenmesini istememiştir. 
20 milyon Azeri vardır. Daha öncede belirttik; Yunan Devleti var, âlemi yoktur. 
Böyle bir âlemde, Rumların esemesi bile okunmaz. Ancak batı dünyasına üst olabilir!
Bölgedeki son gelişmelere bu perspektiften bakmalıyız. 
Fransa ile Almanya’nın birleşme yönünde attıkları adım dikkatle izlenmelidir. 
1864-1871 yılında Alman Birliğinin temelleri 39 küçük Alman Devletinin bir araya gelerek Bismarck’ın öncülüğünde atılıyordu  
Bu temeller atılırken, Batı Roma’nın tekrar ihyası düşünülmüştür!
AB’nin çekirdeğinde, gerçekte ‘Birleşik Almanya’ ideali yatar! 
1985 yılından sonra Alman ekonomisinin kıta Avrupa’sını giderek kuşatma altına aldığını görmekteyiz. 
Ve Doğu Almanya ile başlayan bu yolculuk bizlere,  Hitler döneminin Almanya’sını derhal hatırlattı! 
Yeni dengeler oluşmaya başladı…
Kıta Avrupa’sında böyle bir yapılanma meydana gelirken; 20. asrın başlarına kadar sömürge imparatorluğu olarak da bilinen İngiltere, AB’den kopacaktır! 
Bu kopma, yeni bir süreci başlatacaktır… 
Önümüzdeki günler, büyük değişmelere ve hadiselere gebe olarak görünüyor. 
Türkiye’nin Kuzey Irak, Suriye ve Kıbrıs da ‘kararlı bir politika’ takip etmesi gerektiğine özellikle vurgu yapmalıyım. 
Öyle ki, her iki coğrafyada bizim tarihten gelen tabii haklarımız ve bağlarımız vardır. 
Şüphesiz, Türkiye’nin kararlı ve istikrarlı politikasıyla bölgede, ‘güvenlik şeridi’ oluşabilir! Türkiyesiz bir adım veya düşünce, yıllarca onarılması güç olacak bir felaket getirir…

     
     


 

Yazarın Diğer Yazıları