Kalem, kelamın sır küpü
Kelam, gönüllere nakış,
Asırlara küpe!
Sevdamızı onunla yazdık,
Hafızalara!
Onunla yürüdük, Uzak iklimlere...
Onunla fethettik, gönüller, kaleler!
Yiğit nağmeleriyle inledi, yer ve gök
Adsız kahramanlarla büyüdü
Sevda dolu ülküler
İçimizi mısralara döktük;
Beyinlere, kurşun döker gibi!
Yüreğimizde olanları söyledik,
Zamanın divanelerine!
İçimiz kaynar bir kazan,
Gibi fokurdarken gördükçe,
Nur ikliminden ayrılan yüzleri...
Hayat bu mu diye, haykırasımız geliyor.
ANNE VE BABAYA
(Sevgili Anne ve rahmetli Babama…)
Anne sesinde en gizemli şefkat
Kolları usulca sarar merhamet
Öğretir dudakları; "gönül sabret"
Sabırla, yüce dileğe selam et
Baba sesinde uhrevi bir beste
On üç makam dökülür bir nefeste
Sözler gül gibi açar; deste deste
Gül kokulu rayiha da kelam et
SEVGİ DERTLERİN DERMANI
“Dışı içine esir
İçi dışına hâkim”
Korku vicdana tesir
Sevgi illete hekim
Şiirden taşan nesir
Mısralar asıl rakım
Payda da ortak kesir
Ortak gayeye hâkim
Gölgeler mi bize sır
Aynaya düşmüş resim.
HANI BEKLER
Kızaran ufuklar, semalara taç
Şafaktan ötelere, TAN’ ı bekler
Gönül âlemi hoş sedalara aç
Türklüğe şevk olacak anı bekler.
Kale, kale burçlara nişan söğüt
Fetih sırları asrımıza öğüt
Yarab! İmanla bu nesli büyüt
Bize isim olacak şanı bekler.
Yollar, uzanıp giden yollar sağır!.
Alçalıp küçülen gölgeler, bağır!.
Zirveler, hani o zirveler, Çağır!.
Tuna, Nil öksüz! Fırat canı bekler.
İpek ki, kendi sahibine ölüm
Yumak! Hayata kement düğüm, düğüm
Kalem, kâinata ilahi çözüm
Sırlara aşikâr, o anı bekler.
Çatlayan toprak, bahara işaret
Maya olmuş ona, gönül şahadet
Hasrettir, o dolu rüzgâr ibadet
Ona baş koyan toprak, kanı bekler.
Obalı, otağlı hani kervanlar
Yesevi duasını yurt sayanlar
Göçtüler şarktan garba nice canlar
Gebedir, Türk’e zaman Hanı bekler.