Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Sanatın Zirve İsmi, Hüsamettin Septioğlu

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

1992 tarihinde ilki yapılan Uluslararası Hazar Şiir Akşamları,
Elazığ’daki sanat ve edebiyat camiasını bir araya getirmekle kalmadı;
Bu tarihlerden itibaren, ‘edebi mahfillerde…’ oluşmaya başladı.
Şehir, ‘kendi kimliği’ ile buluşuyor. Bir bakıma ‘değerlerine merhaba’ diyordu!
1990’lı yıllardan itibaren, ‘okuyan, araştıran, soruşturan bir şehir…’
Son iki asır içerisinde bu şehrin bağrından çıkardığı edebi şahsiyetlerin eserleri basılıyor.
Bu eserler üzerinde edebi eleştiriler yapılıyor. Tanıtım toplantıları düzenleniyordu.
O dönemlerde; şiir, sanat, edebiyat ve musikiye, güzel sanatlara olan ilgi de artıyordu.
“Şiir ve sanatı edebi muhit besler!” Bir şehir için ‘edebi muhitler...’ çok önemlidir.
2005 tarihinde, Sanat ve Edebiyat Camiası bir araya gelerek, “MANAS YAYINEVİ”Nİ kuracaklardı.
Şener Bulut’un koordinatörlüğünde, son 15 yıl içerisinde yüzlerde faaliyet gerçekleştirilecektir!
Özellikle de, “MANAS ŞİİR VE MUSİKİ GÜNLERİ!” bizlere rahmetli Şeyhü’l Muharririn Ahmet Kabaklı’nın Türk Edebiyat Vakfında gerçekleştirdiği, “ÇARŞAMBA SOHBETLERİNİ!” hatırlatacaktır. Bu sohbetler, ‘anma programlarıyla…’  veya  ‘konulu sohbetlerle’ giderek daha da zenginleşecektir. Bu sohbetler, bu şehrin geleneksel, “Kürsübaşı Sohbetlerini!” hatırlatacaktır.
Bu sohbetlerde, ‘Edebi Şahsiyetlerin…’ eserlerinin tanıtımı, edebi eleştiriler, bestelenen eserlerin icrası ve şairlerimizin şiirlerinin yorumları kürsülerde dinlenecekti…
Her bakımdan bu verimli sohbetlerde o kadar güzel insanlarla tanış olduk ki, bu tanışlık bir gönül hareketine dönüşüverdi. 
Manas Yayınevi’ni, bizler artık; “Manas Gönül Evi” olarak tanımlamaya başladık. Buradaki faaliyetler, ‘bir atölye çalışmasına dönüştü’ Zaman içerisinde, ‘edebiyatımızın birçok dalında eserler yayınlanmaya başladı’ Şiir, roman, hikâye, tiyatro, araştırma-inceleme dalında verilen eserler şehrin iklimini de giderek etkilemeye başladı.
Bu isimler arasında, Eski Baro Başkanımız Rüstem Kadri Septioğlu’nun muhterem babaları, “Hüsamettin Septioğlu (1939-2010) edebiyatımızın müstesna ismidir. Yakın zamanda aramızdan ayrılan; “Erhan Saraçoğlu, Ziya Çarsancaklı, Hüsamettin Septioğlu…” baba dostlarıdır. 
Hüsamettin Septioğlu, yaşadıkları asrın büyük velilerinden Şeyh Ali Septi Hazretlerinin torunlarındandır.  Rahmetli Hüsamettin Septioğlu’nu, “aksaçlı bir bilge kişi…” olarak gördük. 
Septioğlu, dönemlerinde, ‘medrese tahsili görmüşler’ Fıkıh, Arap ve Fars edebiyatını özel hocalardan dersler almışlar’ 
Hüsamettin Septioğlu’nun, “Gönül Bağı Nakşi’den Şiirler” isimli kitabını dikkatle okuduk. 
Muhterem Septioğlu kâh divan şiiri, kâh halk şiiri tarzında şiirler kaleme almışlar. Özellikle de, şehrin önemli bestekârlarından Doğan Sever, Septioğlu’nun birçok şirini; “sanat müziği, Türk halk müziği, ilahi tarzında bestelemişler.” 
Paşa Demirbağ’da olsun, Erhan Saraçoğlu’nda, Ziya Çarsancaklı ’da, “Fuzuli hayranlığı…” söz konusu. Fuzuli’nin birçok eserlerinin, Harput’ta icra edildiğini bu vesileyle de söylemek isterim. Sn. Septioğlu’nda, “Ömer Hayyam, Nesimi, Fuzuli, Yunus Emre, Hafız-ı Şirazi” etkilerini söyleyebiliriz. O bir, ‘Hoşgörü insanıdır’ Eserlerinde, “Allah ve Peygamber sevgisini, memleket ve vatan sevgisini, tasavvufi derinlikte olan verimliliği…” hisseder, yaşarsınız.
Rahmetli babam, Hüsamettin Septioğlu’nun rahmetli babaları Şeyh Abdulkadir Efendi için, “bir bilge insandı…” derlerdi. Her zaman verimli sohbetlerinin olduğunu bizlere ifade ederlerdi. 
Hüsamettin Septioğlu’nun şiirlerini, “Nurhak Gazetesi’nde yıllarca okuduk!”  O mekânda kendileriyle sohbetlerde de bulunduk. Çok zarif belagati güçlü bir insandı. Bizim Külliye Dergisi başta olmak üzere birçok edebi dergilerde şiirleri yayınlanmıştır. Özellikle de, doğup büyüdüğü Palu Kültürüne tamamen hâkim bir insandı. Palu’daki aileleri lakaplarıyla birlikte bilirlerdi. Yaşadığı yörenin ayaklı tarihi, hafızasıydı. 
Manas Gönül Evi, şehrimizin şairlerini, yazarlarını, ediplerini, mütefekkirlerini bir araya getiren gönül meclisiydi. Orada, edebi tartışmalar yapılır. Özellikle şairlerimiz eserlerini okuma, yorumlama imkânı bulurdu. Rahmet Mekân Hüsamettin Septioğlu’nun eserlerini kendilerinin yorumlarıyla dinleme fırsatını bulduk. Kendileri Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına da, Elazığ’dan katılan şairlerimiz arasında yerlerini almıştır. 
Bizim de Atatürk Lisesinden hocamız M. Naci Onur beyefendinin Türk Edebiyatına kazandırdığı, “Harputlu Divan Şairleri” isimli mufassal eserinde rahmetli Hüsamettin Septioğlu’nun Divan Şiiri tarzında yazılmış 4 eseri yer almıştır. 
Bizler kendilerini, “Nakşi” mahlasıyla tanıdık, gelecek nesillerde kendilerinin ifadeleriyle; “mahlas olmuş bana Nakşi gönlümdedir, yüce aşkı makamıdır. Kalbin başı ismi kalbe yazılmaz mı?” 
Bu muhterem insanın eserinin ismi de, “Gönül Bağı…”  Gönül insanına yakışanı da budur…
“Gönül Bağlar” isimli şiirimizde ne diyoruz;
Huzur dolu hayata, ‘gönül bağlar’
Gönülsüz hayat, ‘çorak toprak gibi’
Rahmet bulutlarıyla, gönül çağlar
Çağlar, ‘fetihler dolu bayrak gibi’
Dalgalan, gök kubbe de, ‘gönül gibi’
O sözler, “gök kubbede dalgalanacak…” 

Şairimiz, “Buhtan Ola” şiirinde şöyle seslenecektir;
“Güzelce bir bağım olur
Suyu veren dilber olsa
Hafız gibi gülüm olur
Rengi veren kanım olsa 
Bağrım yanar kimse duymaz
Duyar canan nerde olsa 
Kim demiş ki güzel sevmez
Nakşîyâ bu bühtan olsa”
Harput denilince, “Maniler, Hoyratlar…” ilk akla gelir.
Sn. Septioğlu’nun cinaslı Mani türünde yazdıkları dörtlüğünden;
“Yaz duvara yaz duvara
Yazın varsa yaz duvara
Gün gelir ki kıymet bulur
Nakşî yazın yaz duvara

Gül bağında gül bağında
Gül açılır gül bağında
Nakş-î olmuş murg-i seher
Nağme tutar gül bağında 

Dalda gör dalda gör
Nakşî gülü dalda gör
Vurgun nedir bilmezsen
Bir denize dal da gör...

Tarih yazar tarih yazar
Yazın varsa tarih yazar
Nakşî gönül boş olursa
Boş gönülde olmaz Pazar” 

O gerçek bir mü’mindir. Eserlerinde de, ‘hurafelerin karşısında’ olmuştur.
“Usandım” isimli şiiri mana bakımından da oldukça derindir;
“Taş öpmekten şifa bekler kimi bilmez cahiller
Ne hazindir şirke yakın hurâfeden usandım
Usanmadan kapısında Nakşî, bekler kul gibi
Kul olmadan erdim diyen sofulardan usandım”
Şiirin güzelliğinde, ‘hikmet…’ vardır. Bilgelerin, ‘kalbe inen nasihatleri’ vardır.
Harput ikliminde de, ‘edep sofraları…’ kurulur. 
Aksaçlıların, ilim ve irfan kültürüyle dolup taşan meclisleri…
O meclislerin güzel insanlarını bir daha rahmetle anıyoruz. 

Yazarın Diğer Yazıları