Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Sanat yılının 50. yılında Esat Kabaklı...

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Göllübağ’dan sanatın zirvesine yürüyen bir Er Kişi…
Bir Harput Beyefendisi… Tevazuunun Kanatlanışı…
Çizgisinde hiçbir sapma olmayan…
Günümüzde, Musikimizin Aksaçlı Bilgesi, Esat KABAKLI…
Esat Kabaklı’nın, hayat hikâyesini okudunuz mu?
Elazığ Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisini bitiriyorlar…
O aslında, ‘gönülleri fethedecek’ Sosyal Mühendisliği seçecekler!
Kabaklı, 1986 tarihinde İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarını bitirecekler.
Gerçekte Esat Kabaklı, döneminde Türkiye’mizde, ‘markalaşan…’
Elazığ Musiki Cemiyetinde 1970’li yıllarda önemli görevler üstlendi…
O yıllarda, ‘Halk Müziği Topluluğunun başında’ gönülleri fethetti!
Esat Kabaklı’nın ‘gurbet yolculuğu’ 1982 yılında başladı…
TRT Erzurum Radyosu T.H.M. Ses Sanatçısı…
Erzurum’dan İstanbul Belediye Konservatuar T.H.M İcra Heyetinde;
Ses Sanatçısı…
1986 yılından itibaren TRT İstanbul Radyosunda 12 yıl devam edecek, Sanat Hayatı…
1998 yılında İ.Ü. Devlet Konservatuarı… 
Halen bu kurumda, ‘sanatçı öğretim görevlisi…’
Esat Kabaklı’nın insanıyla bütünleşen ‘tebessüm eden bir yüreği…’
Esat Kabaklı ’ya ithaf ettiğim “Vatanı Yar Ettin” Şiirinden;
“Göllübağ’ın gönlünü aldın gittin
Sazınla vatanı yar ettin bize
Harput’un Şehriyarı oldun gittin
Dede’m Korkut'ça nazar ettin bize

Şakıyan vatandır, yürekten dinle
Türkü yakar bize, Esat’tan dinle
Ses bayrağımızı, rüzgârla dinle
Kutlu sevdayı gülzar ettin bize…”

Bir mısramızda,  “Harput’un Şehriyar’ı oldun!” diyoruz!
Şehriyar’ı bizler Türkiye’de, “Heydar Baba’ya Selam” şiiriyle biliriz!
Şehriyar ’ın şiirini kalıcı kılan, “geleneksel kültürü ustalıkla işlemesidir”
Esat Kabaklı’nın, “Göllübağ’a Selam…” muhteşem bir eser!
“Kirve Memi”  ve “Yol Yemez!” mahalli kültürümüzü dantel misali işliyorlar.
Göllübağ’a Selam” Şiirinden;
“Yâd ellerde melül mahzun gezerken
Gökyüzünde bulutları süzerken
Gara guşlar hayalimi bezerken
Gönlüm düştü memleketin ağına
Hasret kaldım bizim gölün bağına”
Göllübağ’a Selam, Kirve Emmi, 

“KIRVE MEMİ ”den, 
“Göllü bağda gönlü gani birisi
Kirve meme ayran içer bel vurur, lele bel vurur
Çilelerle eker bağı bostanı
İlkbaharda dolu vurur sel vurur lele sel vurur”

“YOL YEMEZ ”den
“Yol yemez yol yemez
Elaziz’de bir dayı var yol yemez
Derdemez derdemez
Kendine dayı der nazmi yol yemez”

BU BAYRAK
“Zemini kan kırmızı ay yıldızı ak
O mübarek bayrak işte bu bayrak”
1970’lerden günümüze büyük zevkle, huzur içerisinde, 
Gönülden kopan fırtınalarla, Esat Kabaklı ’yı dinlerim…
Esat Kabaklı, ‘doğduğu Şehirle bütünleşen sanatçı…’
O hiçbir zaman, ‘Ata Yurdunu’ yani “Sıla-ı Rahmi…” terk etmedi!
Vefalı bir dost… Dostluğunda, ‘fedakârlığın zirvesinde’ oldular!
Şehrine dost, toprağına dost, insanına dost, bilumum değerlerine dost…
Öyle bir dostluk ki, ‘hiçbir çağrıyı kırmadı/ kıramadılar…’
4 Şubat 2017 tarihinde verdikleri konser hala hafızalarda…
F.Ü. Atatürk Kültür Merkezinde, “Elazığ Valiliği, Elazığ Belediyesi,
F.Ü. Rektörlüğü, ETSO’nun katkılarıyla;
EMKD, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği, 
Ve MANAS Gönülevi ’nin işbirliğiyle gerçekleştirilecekti…
Muhteşem bir konserdi…
 O konserde, “Harput’u ve Şehadeti…” derinliğine düşündüm!
Yağmur sonrası, topraktan öyle bir koku yayılır ki,
O koku içinize öylesine sindirmek istersiniz ki, “Harput, Vatandır…”
Harput, Çanakkale’de, Yemen’de, Sarıkamış’ta kıyamdadır…
Anaların seher duası, gözyaşlarında miski amberdir…
Bakara Suresi 154. Ayette şöyle buyrulur;
 “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin!
Bilakis  (onlar ) hayattadırlar, fakat (siz) anlayamazsınız” 
Nisa Suresi, 69 ayette de şöyle buyrulur;
“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, 
İşte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, 
Şehitler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!”

 “Şehitlere Saygı Gecesinde” Esat Kabaklıyı can kulağıyla dinlemiştim!
Şunu tekrar ifade etmeliyim; “Esat Kabaklı, Elazığ’ın “Şehriyarıdır…”
Öyle ki, “Gönül tellerini titreten…” sesi, sedası, sözü, muhabbetidir!
Halkın dili, “Türk’ü söyleyen…” türkülerdir!
O türküler; “tarihim, destanım, efsanelerim, feryadım, çığlığım…”
O türküler,  “asırların söz ilmiği…”  
O türküler,  “acılarım, sevinçlerim,  ağıtlarım…”
O türküler,  “hayatın özü, özeti…”  “nasihat…” vardır
O türkülerde,  “dualar, yakarışlar…” vardır
O türkülerde,  “hikmetli- bilge sözler…” vardır
O türkülerde,  “edep, adap, erkân…” vardır

Esat Kabaklı için kalbi hisle şunu ifade edebilirim;
“Şehitlerimiz… Gazilerimiz için; “BİR NEFES OLUYORLAR!”
O ses içten içe ne diyordu?
“Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim!”
O ses içten içe ne diyordu?
“Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!”
O yakarış kâh,  “babanın evlada nasihati…”oluyor;
“BİL OĞLUM…” diye sesleniyordu!
O yakarış kâh,  “tarihin zor meydanlarına…” bizleri götürüyor;
O meydanlar ki,  “şehadetler dinin temeli…” diyordu!
O yakarış kâh,  “Yemen’de, Sarıkamış’ta…” bizleri soluklandırıyor;
O soluklar ki, “en içli romanını…” yazdırıyordu!
Türk Milleti kadar, tarihinde acılar yaşayan;  “başka bir millet…” yoktur!
Şairimiz o kadar içli bir yakarıştadır ki;
"Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi.
Senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarda müeyyed namın,
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın."
Mehmet Akif Ersoy’un, İstiklal Marşı’ndaki ilk sözü, “KORKMA!”
O nida, Sevr Mağarasında Allah Resulün ’den yükselen bir nidadır!
ALLAHUEKBER… O nidayla başlar, “bizim ezeli marşımız…”
O nida, “hürriyetin…” kendisidir!
O sedayla, yürekler hep bir ağızdan;
“TÜRKİYE’M…”türküsünü terennüm ettiler
O mısralar, “gönül çeşmelerini…”
O çeşmelerin gözelerini dolduruyordu!
Ağla! Ey gönül, bugün sana “ağlamak…” yaraşır!
Ağla ki,  gönüller durulsun!
Ağla ki, vicdanlar; içindeki sızıyı duysun;
O nağmeye, “ses versin!” O ses bizim sesimiz…
O sevda dolu yürekler, bizim yüreğimiz…
O seste, ‘bütünleşmek’ bir yürek sedasına dönüşmek…
Şairimiz, “şiirinde oğul diye seslenecek!”
“Gün gidende ay gelende gel oğlum
Cihan yanar sen gülende gül oğlum
Bir yol vardır Hakk yoludur bul oğlum
Yeri bilmek göğü bilmek bil oğlum
Çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
Çakal gezen şu dağlarda gez oğlum
Çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum” 

Allah Resulü, “Şiirde, hikmet var…” buyuruyorlar
Ahmet Yesevi ’de, Yunus’ta, Mevlana’da…
Hak Erenlerinin sözlüğünde şiir,  “Bilgeler Sözü!”
Öyle bir söz söyle ki, ‘nesiller boyu iz bıraksın’
Rabbim hidayet etti gönlüm ışığa boyandı!
Işığa kanatlandı kelimeler, varlığa uyandı!
Uyanabilmek… Varlığa uyanmak…
Bir şair sözüyle seslenmek isterim,
“Çığlığım olmasaydı ne yapardım!”
Nefesin, aşk solumasaydı!
Söyleyin dünya çekilir miydi?
“O halde hayırlı işlerde yarışın” (Bakara, 148)
 “Öyle ise beni (ibadetle) zikredin ki, ben de sizi (rahmetimle) yâd edeyim;
Bana şükredin ve bana nankörlük etmeyin!” (Bakara, 152)
Şiir, şairin sadece iç dünyasından yansımalar değil,
Karakterinin de şifreleridir!
Çanakkale, “bugün toz ile duman!”
Çanakkale, “Yeni bir devrin doğduğu yerdir!”
Şehadet, “bu milletin kıyam halidir!”
O hali yaşamak, ‘deryada damla olma hali…’
Yunus’un deyişiyle; “Ete kemiğe büründüm!” 
Esat Kabaklı, milletin gönlünde Hak ettiği yeri almıştır…
O yüreğiyle daha nice eserlere inşallah imzalarını atacaklar!
Selam ve Dua ile…
 

Yazarın Diğer Yazıları