Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Paşa Demirbağ'ı yad ediyoruz...

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

18 Aralık 2024 Çarşamba Günü, Saat 11.50 sularında, inşallah nasip
olursa TRT Diyarbakır GAP Radyoda
Hayatın İçinden Programı Duydunuz mu, Gördünüz mü köşesinin canlı
konuğu olacağım. Her 15 günde bir, Çarşamba Günleri canlı olarak
katıldığımız bu hafta ki programda inşallah rahmet mekan Paşa
Demirbağ’ı yad edeceğiz.
Harput Musikisinin, ‘ak saçlı ve bilge kişisi…’ Paşa Demirbağ (1932-
03 Aralık 2016) aramızdan ayrılışlarını 8.nci yılında rahmetle
anıyoruz. Paşa Demirbağ’ın vefatlarında yazdığımız bir dörtlükte şöyle
diyorduk; “Vakit akşam, hüzünlü bir ses gelir/ Sükûtun çığlığı;
“Paşa’m gitti” der/ Aramıza “âli bir makam!” gelir/ Aç gözlerini, “bir
nefes gitti” der”
Paşa Demirbağ ile Manas Yayınevi’nde,  Devlet Kitaplarında, Elâzığ
Musiki Konservatuvarı Derneğinde, birlikteliğimiz oldu. Tabi ki, bu
birliktelikte; “Paşa Demirbağ’ı ve kendilerinin musiki dünyasını daha
yakından tanıma fırsatını bulduk!”
Onun sevdasında iki isim vardı; “Fuzuli ve Celal Güzelses…” Paşa
Demirbağ’ın, “ince, latif, insana huzur veren kadife gibi yumuşak bir
sesi vardır!” Kendileri, derin bir musiki kültürüne sahiptiler. Harput
ve Harput Musikisine aşinaydı… Hafızasında, bütün makamlar saklıydı.
Musikimizin, ‘kendilerine danışılan bilge kişisiydi’
Şunu söyleyebilirim, bildiklerine asla cimri olmadılar! Ve en güzeli
de, ‘kibirlenmediler’ Kendilerinden sonra ‘bir neslin yetişmesi’
arzusunu sürekli taşıdılar. O, musikimizi yaşatma azmindeki, ‘bir
muallimiydi’ Günışığı Gazetesi’ndeki köşe yazılarında, ‘Musiki
Bilgilerini…’ paylaştılar. Burada ki, ‘paylaşma kültürü’ Paşa
Demirbağ’ın hayat felsefesi olmuştur. Elâzığ Halk Eğitim Müdürlüğü
marifetiyle, Elâzığ’da birçok okulumuzda, ‘Harput Musikisinin
Öğreticisi…’ olmuşlardır. İlerleyen yaşına rağmen Elâzığ
Belediyesi’nde de, “Harput Musiki Topluluğunun Yetişmesinde…” azim,
gayret ve emeklerine şahit oluyoruz. Dönemin Elâzığ Valisi Lütfullah
Bilgin’in önemli katkılarıyla 2 Cilt olarak hazırlanan, “Notalarla
Harput Musikisi…” eserinde ‘kaynak kişi olarak…’ görevler
üstlenmiştir.
Elâzığ MANAS Yayınevi, “Doğumunun 80. Yılında Paşa Demirbağ” anısına;
2011 Nisan’ında muhteşem bir gece düzenledi… O gecenin anısına,
eğitimci-yazar -şair Hadi Önal’ın kaleme aldığı, “Paşa Demirbağ!”
eseri okuyucu ile buluşuyordu. Paşa Demirbağ, Manas Yayınevi’nin
faaliyetlerine aktif olarak görev aldılar. Şunu ifade edebilirim, Paşa
ve Enver Demirbağ isimleri Musiki Hizmetlerine şehrin, ‘zirvesinde
olan bir isim…’ olarak hafızalarda yer alır.
Paşa Demirbağ ile birlikte Musiki Ustalarını düşünürüm; Hamamizade
Dede İsmail Efendileri, Hacı Arif Beyleri, Itrileri, Tamburi Osman
Beyleri… Bu ülke onlarla bir ahenge boyanmıştı.  Dr. Selahattin
İçliler, Erdoğan Berkerler, Sadettin Kaynaklar, Selahattin Pınarlar,
Sadi Hoşsesler, Avni Anıllar, Yıldırım Gürsesler, Coşkun Sabahlar, Dr.
Alaattin Yavaşçalar, Zekai Tuncalar vs. simaların yerlerini
aratmayacak bir nesil musikimize altın bir çağ yaşatmışlardı.  Paşa
Demirbağ’ı bu isimlerle anmamın sebebi var elbet!
Paşa Demirbağ 1932 yılında Palu’nun Çarşıbaşı Mahallesinde dünyaya
gelmişler. Babası Palu’nun ileri gelen ailelerinden İbrahim Hakkı
Bey’dir. Annesi, Duriye Hanım, Saray Beylerinden Sait Bey’in kızıdır.
Paşa Demirbağ daha küçük yaşta iken babasını kaybedecekler.
Paşa Demirbağ, ilk ve Orta tahsilini Palu’da yaptılar. Merhum
Demirbağ, ikinci sınıfta iken 1941 yılında Palu’da büyük yıkımlara ve
göçlere sebep olacak yangın felaketinde evleri de yanacaktır. Bu
tarihi afette Palu’dan dışarıya önemli göçler olacaktı. Palu İlçesi
Çarşıbaşı’ndan/ Zeve’den bugünkü ilçe merkezine taşınacaktı… O büyük
yangın sonrasında, Paşa Demirbağ ve kardeşi Enver Demirbağ dayıları
Sekratlı Ali Bey’in konağına taşınacaklardı. Yangından önce varlıklı
bir aile olan Demirbağlar her türlü müziğe meraklıydı. Paşa Demirbağ,
Harput Musikisi ile birlikte, “Türk Sanat Musikisine hâkim olan bir
şahsiyetti!” Paşa Demirbağ bizlere geçmiş yılları anlatırlardı.
Evlerinde kırmızı gramofon sürekli başucundaymış. “daha küçük yaşlarda
taş plakları dinleyerek musiki kültürüne aşina olmuşlar!”.
Hafız Osman Öge, Hocasıdır… Hafız Mustafa Efendi’den feyz almışlar.
Paşa Demirbağ 70’e yakın plak doldurmuşlar. TRT Radyo arşivi için
birçok eser okuyarak kaynak kişi unvanını kazanmıştır.
Demirbağ, bir bey kızı olan hanedan sahibi annesinin şefkat nazarları
altında büyür. Hayatla bütünleşeceği iki önemli unsur vardır.
Birincisi, ‘sesinin güzelliği’ Yakın çevresinin bu güzelliğe aşina
olması!
İkincisi, hastalık derecesine varacak derecede kitap okuna hevesidir!
O yıllarda, ‘gramofon’ yaygındır.
Demirbağ daha küçük yaşlarda içinde parlayan büyük bir hevesle, ‘plak
arşivine’ gider.
O dönemin önde gelen seslerine hayranlığı dikkate şayandır. O
yaşlarda, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Mediha Demirkıran, Müzeyyen
Senar, Celal Güzelses gibi kendilerini en çok etkilendiği sanatçılar
olmuştur Daha küçük yaşlarda evinde, Türk Sanat Müziği arşivi
oluşmuştur. Kulağı o dönemin bütün usta isimlerine aşinadır. Öyle ki,
Palu’da, “Bir İstanbul Beyefendisi” olarak anılmaya başlar.
Paşa Demirbağ’ın dayısı Sekratlı Ali Bey, Musiki ile haşır neşirdir.
Sekrat’ta, birçok devlet büyüğünün de kaldığı Sekratlı Ali Beyin
konağı bir sanat, bir kültür, bir edebiyat, bir musiki ocağı olmuştur.
Bir irfan meclisi oluşmuştur.  Elâzığ’dan ve çevreden asrın yaşayan
büyük şairleri burada bir araya gelirler.
Ali Bey sevgili yeğenlerine, Paşa ve Enver Demirbağ kardeşlere kucak
açtı. Sizler diyordu, ‘heybeti ve azameti’ ile birlikte sanki
gürlüyordu. O gürleyişte bile yıldırımların ışık saçtığı bir sadakat
vardı. Yemine, yedi emine dönüşebilecek bir sadakat!
Evet, Ali Bey sevgili yeğenleri Paşa ve Enver Demirbağ’a; “sizler,
eksiğinizi tarihi Harput Musikisiyle ancak telafi edebilirsiniz.”
Köklü müziğimiz, sizlerle birlikte asırlara olan yolculuğuna devam
ettirmeli!  Ve Ali Bey, o dönemin usta isimlerinden, Kövengli Hafız
Mustafa Süer’i Sekrat’a, getirecekti. Muallim ve talebe birlikte artık
yol alacaklardı.  Zamana kulaç atılacaktı. Paşa Demirbağ’ın ilk gıyabi
muallimi Celal Güzelses’ti. Sonra, Harput havası kendilerini
büyüleyecekti. Demirbağ bizlerle konuşurken gözleri bir an dalıp
ötelere gidiyor.
Gençlik yıllarına. Sekrat’ta, ustaların huzurunda, “Bağrıma taş
basaydım” şarkısını okuduğunda, ‘maşallah’ sedasıyla bir gönül hoşluğu
sesin sedasıyla yüreğine kadar iner. Bir an kendisinin titrediğini
hisseder. Bir şey var ki, tarihe kaydı mutlaka geçilsin; “Harput’u
Sekrat’a taşıyan bir büyük kahraman Koroğlu Şevki Bey’dir.” Şevki Bey
ve Palu, tarihi bir dönemin özelliklede musikimizde milat tarihidir.
Paşa Demirbağ, Harput Musikisinden söz ederken, “Halkın benimsediği
makamlar ”der. Ne kadar, yüksek bir irfan kültürüne sahiptir Harput!
Bu döneme yolculuk yapıyoruz; Harputi Ömer Naimi Efendi, Harputi Âşık
Cefaiyi, Meluli, Luzumi, Zarif Rahmi Efendi, Hacı Hayri Bey,
Abdülhamit Nazmi (kambalakzade) Kemalettin Efendi, Rahmi Hoca, Bedri
Yücesi, Hacı Abdülkerim Efendi Sunguroğlu, Çeri başı Ali Bey (Halk
Şairi), Çeribaşı Mustafa Asım Bey (H.Şairi), Ahmet Hamdi Harputi,
Rahmi Harputi, Bedri Çarsancaklı, Ali Haydar Bey, Mustafa Sabri
Karacaoğlu, Hacı Raşit Efendi, Şair Veysi, Muallim Sadi (şirin
zade),İzzet Dede vs. Ve bunun gibi onlarca isimler!.. Eserleri
bestelenen ve günümüzde de okunan Harput’un divan şairleri.
Harput’ta, ‘Nedim’in izleri’ vardır. Harput’ta, ‘Fuzuli’nin aşk
ritmini’ bulursunuz!
13 makamda bestelenmiş, 100’ün üzerinde eser! Bu eserler, bütünüyle
Paşa Demirbağ’ın hafızasında yazılı!
Ne derler, “yokuşta akmayan ter, çukurda gözyaşına dönüşür” Bilmez
misiniz, “Ölüm cisim çiçeğini soldurur, mana çiçeğini asla”  Harput
Musikisinde bu şehrin kimliği vardır. Öyle bir kimlik ki,
Kâh Rast Makamı ile İnsana sefa vermiş;  Kâh Neva Makamıyla gönüller
ferahlanmış!
Dinlerken Hüseyni Makamını, sulhu salah bulursunuz. Uşşak Makamı ile
gülmüş, neşelenmişsinizdir.
Saba Makamı’yla, şecaatiniz artmış;  Farabilerle, sözün çığlığı
büyümüş. Dede Efendilerle, Itrilerle; Çığlık çığlığa nağmeler yürümüş.
Paşa Demirbağ’ı dostlar meclisinde yaptığı o eşsiz musiki
sohbetlerinde dinlerken bizim musikimizi bir daha düşündüm.  Bizim
musikimiz, her makamda, bir ayrı hoyrattır; her makamda, dertli
gönlüme hayrattır!
Bu millet, ‘ezan-ı ruhuyla boyamıştır’ Her vakit ezana hürmeten bir
makam vermiştir.
Sabah ezanını düşündüm! Milleti şah damarından teslim alan o efsunkâr havayı!
Sabah Ezanı genellikle, ‘Saba’ makamında ecdadımız okumuşlar.
Saba makamının insana; ‘cesaret ve kuvvet verdiğini’ düşündünüz mü?
Evet! Öğle ezanını; ‘Uşşak’  İkindi ezanını; ‘Hicaz’ Akşam ezanını,
‘Segâh’ ve yatsı namazını, ‘Rast’ makamında okumuşlardır. Bir günün
yorgunluğunu ‘Rast Makamının’ insana, neşe ve huzur veren gönül
rahatlığı ile dinleriz!  Yürek sözü nedir biliyor musunuz? Damıtılmış
su gibidir!
Duru ve saf Anadolu insanının sizlere huşu ve huzur veren; ışıl ışıl
yanan bakışları gibidir!
O bakışlar süzüldü, Paşa Demirbağ’ın ıslanmış gözyaşlarından; bir ömür
yolculuğu yüzlerindeki çizgilerden okunuyordu. 84 yılın verdiği yorgun
ve yorucu bir yolculuğun büyük eserler bıraktığını birlikte
paylaşıyoruz.  Harput musikisinin kaynak kişisi, yumuşak ve kadife
sesli dokunaklı yüreği…
Sekratlı Ali Bey’in Konağı, döneminin kültür, sanat ve edebiyat
mahfilidir. Ali Bey, varlıklı bir kişi olmasının yanında çok kültürlü
ve musikişinas bir şahsiyettir. Türkiye’nin yakından tanıdığı birçok
sanatçıyı konağında ağırlamış ve misafir etmişlerdir. Elâzığ’a gelen
sanatçılar mutlaka Sekratlı Ali Bey’in konağını ziyaret ederlerdi.
Safiye Ayla ve çağdaşı birçok ses sanatçısını görebiliyoruz. Bu
ziyaretlerde mutlaka Paşa ve Enver Demirbağ’da hazır bulunurlar, o
meşhur insanların eserlerinden feyz alırlardı.
Paşa ve Enver Demirbağ yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, dönemin ünlü
mahalli sanatçılarından; Mustafa SUER, Koruklu Şevki Bey, Osman ÖGE
gibi üstatları dinlemişler ve onlardan ders almışlardır.
1964 yılında Palu’dan Elâzığ’a gelerek yerleşen Demirbağlar; müzik
kariyerlerine burada devam edecekler.
Ve yüzlerce öğrenci yetiştireceklerdir. Bunlar arasında, Muzaffer
Ertürk, Hasan Öztürk, Zülfü Demirtaş, Ali Öner, Fethi Açıkgöz gibi
günümüzün artık önemli ses sanatçıları ve kaynak isimlerini
söyleyebiliriz.
Paşa ve Enver Demirbağ kardeşler, bu şehre bir ömrü verdiler… Sanatın
zirvesinde oldular…
Mekânları cennet olsun âmin.

Yazarın Diğer Yazıları