Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Öncelikle Adalet

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Nisa Suresi 135 ayeti dikkatle okuyalım;
“Ey iman edenler! Haktan yana olup, adaleti sapasağlam ayakta tutun.
Allah için şahitler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın aleyhine olsun (adaletten şaşmayın). İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun…
Allah onları (korumada) sizden herhalde öndedir.
Artık hak ve adalette (kendi) heves(iniz)e uymayın.
Eğer dilinizi (hak ve adaleti yerine getirmede) büker veya yüz çevirirseniz (bilmiş olun ki), 
Allah yaptıklarınızdan haberlidir.”
“Adalet” isimli dörtlüğümüzde şöyle diyoruz,
“Adalet üç hece, yedi harf
Dinlesin yedi iklim mizanı
Gönül, adalete kutlu zarf
Hak, hükmeder akıl ve iz ’anı!” 
Her akıl ve iz’an sahibi, ‘hak, hukuk ve adalet…’ der.
Hadis, “bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır!”
Bizler anlatacağız. Sözümüzü söyleyeceğiz. Birbirimize nasihat edeceğiz!
“Din Nasihattir!” isimli şiirimizde;
“Sohbetimiz özge, ‘din nasihattir’
Selâm ve kelâm iki kanadımız
Selâmı kesmek, hakk’a ihanettir
Sevgiyle dünyada kalsın adımız!”
İnsan anıldığı zaman, ‘güzel vasıflarıyla…’ anılmalı/ yâd edilmelidir.
En kötüsü de, bir insanın; ‘haksızlıkla anılmasıdır’
Mevlana, “Adalet nedir? Ağaçları sulamak… Zulüm nedir? Dikenlere su vermek…”
Birinde, “rahmet ve merhamet”  diğerinde ise, ‘zulüm ve insanlığa kötülük…’ 
Hz. Ömer (r.a), “Adalet mülkün temelidir” derler.
Adaletin olmadığı yerde; ‘haksızlık, hukuksuzluk, bilumum fenalıklar…’ vardır.
Allah Resulü (sav.), “Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır!”
Bizim inancımız, “Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak gibidir!”
İlla ki, ‘adalet’ illa ki, ‘hak ve hukuk’ illa ki, ‘insan hak ve hukukunun korunması’
“Düğündür Bize” şiirimizde şöyle sesleniriz;
“Doğum düğündür bize, ölüm düğün
Hayatı kördüğüm etme, yazıktır
Gönül gözüyle dünyayı gördüğün;
Hakk’ın bizlere (Âdem’e)  ikramı, azıktır!”
Bizler, hayatı ‘adaletle’ yaşatacağız; insanı, ‘adalet zırhıyla’ koruyacağız.
Adaletin yaşatılması demek; “huzurdur, güvendir, barıştır, esenliktir…”
Bir dörtlüğümüzde şöyle ifade ediyoruz,
“Haksızlık, milletin başındaki ur
İnsanı çileden çıkarır gurur
Hadis; “kimin hakkı varsa, gelsin alsın” der
Hak yiyen azap içinde boğulur!”
 İnsanlar, ‘empati’ yapamıyorlar!
‘Kul hakkı’ ve de ‘kamu hakkı’ üzerinde düşünmüyorlar!
Nefsinin, hırsının, gururunun, öfkesinin peşine takılıp gidenler…
Ne diyoruz bir başka dörtlüğümüzde,
“Hakkı, hak bilip tutmayan utansın
Sözü sohbet bilip uymayan utansın
Dil gönlün aynası, aklın terazisi;
Kalemi sır bilip susmayan utansın!”
“Edep yahu!” diyebilen utanır. “İzzet-i nefsi!” olan utanır.
Utanmanın kaynağında, ‘Allah korkusu!” vardır.
Hak sesiyle titreyen, ‘vicdan…’ vardır. 
Ne derler, “Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır!”
Ecdat ne der, “Geciken adalet, adalet değildir!”
Bir realitedir, “Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur!”
Hadis, “Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir.”
Özümüzden taşan sözdür, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın!”
Biz insanı da; devleti de; ‘adaletle yaşatabiliriz’
Farabi, “sevginin kurduğu devleti adalet devam ettirir!”
Adaleti, ‘koruyucu bir zırh…’ olarak düşüneceğiz!
O halde, ‘zulme ve zalime…’ sadece ve sadece, ‘adalet dur diyebilir’
Ömer Hayyam ne kadar güzel söylemişler, “Adalet, kâinatın ruhudur!”
Kötülüğün/ kötülüklerin karşısında, ‘adaletle’ duracağız.
Sağlıklı, esenlikli, huzurlu, güvenli, istikrarlı, güçlü bir devlet olmanın temel kaynağında;
“Adalet…” ilk sırada yerini alır. 
Akıl sahipleri, İlim sahipleri, toplumun aksaçlıları, bilgeleri de, 
Hayatın her adımında, “adalet…” korunmalı derler…

Yazarın Diğer Yazıları