Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

MEVLANA'NIN ANADOLU'YA İLK GELDİĞİ YER ELAZIĞ…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

17 Aralık tarihi, “Şeb-i Aruz Mevlana’yı Anma Töreni…”

O törenler Konya’da yapılırken bir tarihi gerçeği de bilelim;

Büyük Veli Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin,

Belh Şehrinden başlayan göç hikâyesinin,

 Elâzığ’ın Karakoçan İlçesinin Okçular Köyü’nde nihayetlendiğini görüyoruz!

Biz bunu 2005 yılında;

Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptığımız dönemde,

Tarihi bire teklifle birlikte dile getirdik…

15 yıl aradan sonra, ‘tarihi teklifimizi yineliyoruz!’

 

Mevlâna Celâleddin’i Rumi’nim Afganistan’ın Belh şehrinde 1200 tarihinde dünyaya gözlerini açar.

Mevlana, ‘Ulemaların Sultanı’ olarak bilinen babası büyük İslâm mütefekkiri babası,

 Bahaeddin Veled ve ailesi ile birlikte 1207 Tarihlerinde Belh ’ten Anadolu’ya göç ederler.

Bu göç yolu sırasıyla Nişabur ve Bağdat üzerinden Kâbe’ye uzanır.

Orada Hac görevlerini yerine getirdikten sonra,

 Şam, Halep, Malatya üzerinden Mengüşoğlu diyarına gelirler.

Mevlana, Babası Bahaeddin Veled ve aile efradı ile birlikte,

 Üç ila yedi yıla yakın bir süre Elâzığ’ın Karakoçan İlçesinin

Okçular (Bahşiş) köyünde mekân tutarlar.

Anadolu’yu aydınlatanlar arasında önemli yer alan 13. asrın büyük Türk-İslâm Mütefekkiri,

Gönüller Sultanı Mevlâna’nın özellikle çocukluk yıllarının geçtiği Karakoçan’ın Okçular Köyü’nde,

İlk derslerini aldığı mürşidi olarak da bildiğimiz Babası ‘Sultan’ül Ulema’ Bahaeddin Veled

Ve ailesi ile birlikte kalmaları, Elâzığ ve bölgemiz için tarihi bir zenginliktir.

 

Elâzığ kamu vicdanında güzel yankılar uyandıracağına inandığımız tekliflerimiz var.

Öncelikle, Mevlana’nın ailesi ile birlikte üç yıl ikamet ettiği vatan coğrafyasının bu nadide beldesine,

‘Mevlâna...’ isminin ve hatıralarının yaşatılması yönünde çalışmaların yapılması,

Konya Selçuk ve Elazığ Fırat Üniversitesi tarafından,

Mevlâna’nın ailesi ile birlikte Belh Şehrinden başlayan yolculuğunun manevi hatıralarını,

Günümüze yansıtacak bir bilgi Şöleninin gerçekleştirilmesini talep ediyoruz...

Burada şüphesiz her iki ilin Valilik, Belediye, Üniversite ve gönüllü kuruluşlarına;

 Hz. Mevlana’nın hayatının bir bütünlük içerisinde ele alınmasında

 Ve Anadolu iklimine kazandırdığı güzellikler açısından tarihi önem taşımaktadır.

Mevlâna ne diyor;

 “Sevgiden tatlıdır safileşir

Sevgiden bakırlar altın kesilir

Dertler sevgiyle derman olur  

Ölüler sevgiyle dirilir

Şah bile sevgiye kuldur, köledir.”

 

Mevlana, okuldur… Asrının ve asrımızın,  ‘hikmet okuludur’

Mevlana, “sesini değil, sözünü yükseltmeli insan

Çünkü gök gürültüleri değil,  Yağmurlardadır yaprakları yeşerten.”

1200 yılları (13. yy) Mevlana Asrıdır…

Günümüzden 9 asır öncesine yolculuk yapalım…

Tarih ilmi bizleri, o asrın hengâmeli limanına götürecektir!

‘Oku’ diyecektir!  ‘tarihi tefekkür et’ diyecektir!

Şu gerçekle yüzleşeceğiz;

13. asır, öyle her şeyin ‘süt liman’ olduğu bir asır değil…

Anadolu’yu vatan yapan ilk büyük zafer;

 Malazgirt Zaferinden hemen sonra,

1096 tarihinde başlayan; 270 yıl boyunca aralıklarla,

 Tarihe 8 büyük haçlı seferi olarak geçen,

Müslüman-Türk’ü Anadolu’da kuşatarak atma hareketi!..

Dönemin tarihi kaynakları, ‘Haçlı Seferlerini’  Anadolu’da çok büyük tahribatlar yapmış;

“her tarafı yakıp-yıkan çapulcu harekâtı!”  olarak tanımlar

Doğuda ise, Moğol istilası! Anadolu’da yaşananlar; Tarihi bir depremdir...

İlim ve Kültür Merkezlerinin üzerine ‘ahtapotlar misali’ düşen en büyük kâbustur!..

Türk-İslam Medeniyet Dünyası Moğol istilasıyla çok ağır, vahim yaralar almıştır!

Orta Asya Türk İslam Dünyasının ‘bilim kaleleri’ yıkılacaktır

Kızıl kıyametlerin koptuğu, insanlığın katledildiği ‘zifiri karanlık’ bir dönemde;

 Anadolu’nun dört bir yanında,  meşalelerin yandığını görüyoruz!..

‘Gönüller Sultanı’ Mevlanaların,  Ahmet Fakihlerin, Ahi Evranların,

‘Dostluk, kardeşlik ve Sevgiye açılan kapı’ Hacı Bektaşi Velilerin,

‘Güldüren Gerçek’ Nasrettin Hocaların, ‘Doyulmaz sevgi’ Yunusların,

Emir Sultanların, Somuncu Babaların, Şeyh Edebalilerin,

Anadolu’nun, ‘kılıçsız ve kalkansız’ fütüvvet erenlerini,

Manevi fatihleri olduğunu görüyoruz.

21. asrın insanı mutlaka yüzünü bu asra çevirmelidir;

Bu asırdan,  bu asrın şartlarından kendisine dersler almalıdır.

Günümüzde, Harput ikliminin zenginliğinden bahsederiz.

Belek Gazi gibi bir yiğit hükümdarı çıkaran Harput;

Bir yanda Orta Asya’dan gelen Türkmen göçlerine bütün kapılarını açarken,

Batıdan yönelerek bütün İslâm Dünyasını tehdit eden Haçlı Seferlerine karşı;

Erzurum’dan Halep’e kadar bir ‘geçilmez bir güvenlik şeridi…’ oluşturuyordu!

Urfa Kontunun, Kudüs Kralının diz çöktüğü bir deha kumandan Belek Gazi!

 

Bu iklimi manevi anlamda zenginleştiren asrın uleması, mürşidi;

 ‘Sultan’ül Ulema’ Bahaeddin Veled,

Ve onun düşünceleriyle asırların ötesine taşan derya Evlat,

Büyük Veli Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin,

Belh Şehrinden başlayan göç hikâyesinin,

 Elâzığ’ın Karakoçan İlçesinin Okçular Köyü’nde nihayetlendiğini görüyoruz!

Bahaeddin Veled ve aile efradı Karakoçan’da 3 ila 7 yıl ikamet ederler.

Bu üç veya yedi yıl nedir; Bu yörenin manevi anlamda tenviridir!

İzzet ve ikram sahibi güzide şahsiyetlerle bezenmesi, gönüllerin cilalanmasıdır!

Hiçbir hadise sebepsiz değildir!

Sebepsiz olmadığı gibi de, tesadüfi de değildir!

Asıl hikmetleri üzerinde durmalıyız. Yazımızın başında,

“13. Asrın ne kadar kuşatıcı ve yakıcı olduğundan söz ettik!”

Bütün bunlara rağmen, Anadolu’yu, Anadolu insanını

‘şefkat hamurunda yoğurarak..’ bir büyük inkılaba taşıyan büyük Veliler!..

Her türlü şiddeti, dehşeti ve yangını başından savmasını bilen soylu,

Edepli ve asil duruşun manevi mimarları!

13. Asrın manevi mimarlarını bu coğrafyanın ağırladığını;

İnsanlığın aşk ve sevgi rehberi olarak bildiği,

Gönüller Sultanı Mevlana’nın Anadolu’da, yurt edindiği coğrafyanın da,

Elâzığ’ın Karakoçan İlçesinin Okçular Beldesi olduğunu;

 Düşünmek bile insana bir farklı haz veriyor. O hazzı bu şehir

O hazzı, o zevki, o büyük izzet ve keremi birlikte paylaşalım.

“Elazığ Sahipsiz…” diyenlere de, ÇAĞRIMIZ olacaktır;

Elazığ Şehri, ‘tarihiyle buluşmalıdır’

O tarihin içerisinde, Mevlana’yı bulacaksınız,

Ahilik Kültürünün can damarlarını bulacaksınız…

Bağdat Fatihi Genç Osman’ı bulacaksınız…

Tefekkür dünyamızın mimarlarını bulacaksınız…

İlim-Hikmet-Marifet Dünyasıyla hemhal olacaksınız…

Günümüzde dahi, “Tarihi Buluşturan Şehir” olabilmek!

 

Yazarın Diğer Yazıları