07-17 Aralık 2024 tarihleri Mevlana Haftası olarak idrak edilir.
Özellikle de, Hz. Mevlana’nın yaşadığı asrı, 13.ncü asrı bizler çok
iyi tefekkür etmeliyiz. Bu asır, Anadolu’nun kendisini büyük fütuhata
hazırladığı asır olarak bilinir. Bu asrı en iyi yorumlayan şairlerimiz
arasında mutlaka Ali Akbaş’ı şiirleriyle birlikte hafızalarımıza
taşıyalım; “Gördüm ki, / Her şehrin bir sahibi var/ Her sahibinin bir
naibi var./ Hacı Bayram, Hacı Bektaş/ Adım adım, taş taş/ Mülkü
tapulamışlar/…Ve bizi himmetlerine alıp,/ Bekleye durmuşlar”
Bir şiirimizde şöyle diyoruz, “Seyreyle aşk nehrini, / Bozkırlara can
verir!” Bir Veli insan ne der; “toprağın çoraklaşması gibi gönüllerde
çoraklaşabilir!”
O sebepledir ki ne diyoruz; “13.ncü asır, ‘fütüvvet dilinin…’
kullanıldığı bir asır olmuştur. Öyle bir asır ki, Anadolu sizlere
toprağıyla, havasıyla, suyuyla ve de insanıyla tebessüm ediyor.
O tebessüm eden havada bizler, “Ahmet Yesevileri, Yunusları,
Mevlanaları, Hacı Bektaşi Velileri, Ahmet Fakihleri, Nasrettin
Hocaları, Ahi Evranları…” soluklarız.
Sizler, 13.ncü asırda Anadolu’nun genel fotoğrafını biliyor musunuz?
Bu dönem, Anadolu’nun en sıkıntılı, en sarsıntılı yıllarıdır.
Malazgirt-1071 tarihinden hemen 25 yıl sonra başlayacak (1096-1270
yılları) 8 Haçlı Seferinin ilk hedefi, Türkleri Anadolu’dan
çıkarmaktır!
Anadolu’da büyük tahribatlara sebep olacak Moğol İstilası, 1241-1243
tarihinden itibaren başlayarak, 1335 tarihine kadar (İlhanlıların
düşüşü) devam edecektir. Bütün bu zorlu şartlar içerisinde, milleti
birleyen/ derinden derine derleyen/ birleştiren/ kaynaştıran manevi
kıvamında yoğuran güçlü nefesler vardır.
Hz. Mevlana’nın yedi düsturunda neler vardır; “Cömertlik ve yardım
etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü
gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülükte
deniz gibi ol. Ya Olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”
Hz. Mevlana’nın aramızdan ayrılışının 17 Aralık 2024 günü, 751. Şeb-i
Aruz gecesini idrak edeceğiz.
Yıllarca dile getirdiğimiz bir konuyu tekrar kamu vicdanında paylaşmak
istiyorum…
15 yıldır yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz;
Hz. Mevlana’nın Anadolu’ya gelişlerinde ki, “İlk durak, ilk mekân
kurdukları yer, Elâzığ’dır…”
Hz. Mevlana’nın çocukluk yıllarındaki ilk hatıralar; Elazığ
Karakoçan’ın “Okçular Nahiyesidir…”
Bu Nahiyede, Hz. Mevlana’nın “akrabaları” bulunmaktadır.
Her 17 Aralık tarihinde, Hz. Mevlana’yı, “Elazığ-Karakoçan İlçemizde
de…” analım diyoruz.
Bu çağrımızı bu yılda, gelecek yıllarda da yapacağız! Bu çağrımızda ne
diyoruz?
“Mevlana çağrısında Karakoçan
Anadolu’m, gönlünü sana açan
Sevgide, barışta harman olalım
Toprağında gonca gül gibi açan
Çelebi duruşlu gülzar olalım
Okçular, yedi asrın müjdesinde
Bir bahar dirilişinde olalım”
Anadolu’yu manevi kıvamında yoğuran o ruhun asaletini; Konya’da
Mevlana ile Kırşehir’de Ahi Evran’da, Nevşehir’de Hacı Bektaşi Veli
de, Ankara’da Hacı Bayram Velide, Bursa da Emir Sultanda, Söğütte Şeyh
Edibali’de, Divriği’de Somuncu Babada velhasıl bütün şu aziz
toprakların her karışında büyük Velilerin ‘gökçe çadırlarında’ gören
gözle, işiten kulakla; coğrafyayı vatan yapan erenlerin hayatıyla baş
başa, aynı vecdi duyarak yaşamınız mümkündür.
Bu edeple, düne, bugüne ve geleceğe emin ve kararlı bir yürekle bakıyoruz.
Hazreti Mevlana’nın ailesi ile birlikte 1200’lü yıllarda, Babası
Horasan Erenlerinden, ‘Sultanu’l Ulema’ ismiyle anılan Bahaeddin Veled
ile bugünkü Afganistan’ın Belh Şehrinden Anadolu’ya geliş hikâyesi
vardır.
Şeyh Attar, o yolcular hakkında keşifte bulunur. Babası Bahaeddin
Veled ’in arkasında yürüyen çocuğu görünce; “Suphanallah, bir derya,
bir ırmağın peşine düşmüş gidiyor” Böyle bir deryanın yolculuğu
Malatya’dan sonra Mengücek Beyi’nin Yurdu olur. Burada, üç- beş yıl
misafir kalırlar. Mevlana’nın kaldığı o bahtlı belde; Elazığ’a bağlı
Karakoçan İlçesi’nin, ‘Okçular Nahiyesidir’ Bu vesile ile yazmış
olduğum bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum;
MESNEVİ’DEN OKUR, NEYDEN ÇALARIZ!
Taht şehri, baht şehri, gönül şehrine
Akan nehir içinde Karakoçan!
Gökte yıldız, ışık seli mihrine,
O mihre sancaktır, kucak açan!
Bu yurtta, Mevlana sorula dursun!
Yüreğini verir, Anadolu'ya
Ki, coğrafya şefkat, vatan soluya
Moğol, Haçlı gibi kopan doluya
Neyden ses verir; kandan yoğrula dursun! .
Sultan Bahaeddin Veled atası
Okçularsa, canlara can katası
Yurt olur gönüllere han kıtası
Üç yıl mahreminde aşkla gıdası
Çilesi dertlere sarıla dursun!
Mevlana’dır, vatanın aşk tapusu
Şems ile açılır gönül kapısı
Anadolu insanının yapısı
Özünde pişmeye varıla dursun! .
Bu yürek, kin ile dayanmaz zora!
İfrat, tefrika, şirk silinmez kara
Şiddet kirdir, pastır, kapanmaz yara!
Yaramız, acımız savrula dursun!
Mesneviden okur, neyden çalarız
Aşk ile mey ile Hây’dan dolarız!
Can çıkar huydan, bedenden solarız!
Gül yağı çıramız yakıla dursun,
Ecel şerbetimiz içile dursun…