Tarihi bir şehri anlatırken ilk hafızalara gelen, “kütüphaneler…”
olmaktadır. Türk- İslâm Medeniyetinin asıl simgesi de, hiç şüphesiz
‘kütüphanelerdir’
1964 tarihinden itibaren ülkemizde Mart ayının son Pazartesi günü ile
başlayan hafta, “Kütüphaneler Haftası!” olarak kutlanır. Ben öncelikle
şunu arzu ederim, günümüzde artık her ilimizde, “Ali Emiri Efendiler…”
olmalıdır.
Ali Emiri Efendi, “17 Nisan 1916 günü yapılan bir törenle ismini
kendisinin verdiği ‘MİLLET KÜTÜPHANESİNİ’ hizmete açacaklar. Ali Emiri
Efendi, hizmete açtığı bu kütüphaneye, “içinde Osmanlı tarihleri,
padişah divanları, şuarâ tezkireleri ve fermanlar bulunan çoğu nâdir
ve tek nüsha olan 16 bin cilt kitabını bağışlayacaktır…”
15 Mart 2007 tarihinde dönemin Elâzığ Valisi Muammer Muşmal’ın büyük
gayretleri ile başlatılan ve özlenen hedeflerine de ulaşılan, “Elâzığ
Okuyor” kampanyasında, Sayın Valimize artık bu güzide şehrimize,
“Türkiye’ye model olabilecek bir Şehir Kütüphanesi…” oluşması yönünde
çalışmalar yapalım, demiştik… Bu bir, “Vakıf Kütüphanesi de…”
olabilirdi. Bir gazeteci- eğitimci yazar olarak, bu şehirle ilgili
kaynak eserlere ulaşabilmeliyim! 1880’li yıllarda, Harput’ta, “8
kütüphane…” bulunuyor. Harput, döneminde bir ilim ve irfan merkezi
konumundadır. Farabi’nin ifadesiyle, “Erdemli insandan, erdemli
şehre…” bizler, büyük bir ‘aydın hareketiyle…’ ulaşabiliriz. Bunun bir
yolu da, şüphesiz ki, “asrın bilumum ihtiyaçlarına cevap verebilecek
kütüphanelerden geçer…”
Türkiye’nin en iyi 5 Kütüphanesi arasında; “Beyazit Devlet Kütüphanesi
(İstanbul),
Atatürk Kitaplığı (İstanbul), Milli Kütüphane (Ankara), Milli
Kütüphane (İzmir), Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi (İstanbul)
olarak biliyoruz.
TUİK’in 2022 yılı verilerine göre Türkiye’de, Kurumsal olarak; “1
Milli Kütüphane, 1.257 halk kütüphanesi, 625 Üniversite Kütüphanesi ve
47 bin 654 örgün ve yaygın eğitim kurumu kütüphanesi olmak üzere
toplam 49 bin 537 kütüphane bulunuyor!” Bu kütüphanelerde toplam kitap
sayısı da,
“23 milyon 091 bin 168!” gösteriliyor. Kütüphanelere üye sayısı da, “5
milyon 568 bin 164!”
1980’li yıllardan 2025’li yıllara geldiğimizde, evlerimizde “Kitaplar
Soldu!” diyebilirim. Öyle ki, her geçen yıl biraz daha mürekkep
kokusundan uzaklaştık. Hani nerede bir milyon baskı sayısını aşan
gazeteler, hani nerede her ay büyük bir sabırsızlıkla beklediğimiz
dergiler… Hani nerede gazetelerin dikkatle takip edilen, ‘kültür sanat
sayfaları…’ Hani nerede o müstesna şiir, sanat, edebiyat ve musiki
sohbetleri…
“Her evin kütüphane odası vardı!
Kitaplar bizlere dost, bize yardı
Gönüller gibi evlerde üşüdü
Sanal bir dünya ruhumuzu sardı
Nağmesiz, öksüz ortama taşıdı
Kitaplar soldu, yaprağı sarardı!”
Ülkemizde 1964 yılından günümüze kadar, 61 yıldır, Mart ayının son
pazartesi günü ile başlayan hafta içerisinde, ‘Kütüphane Haftası…’
idrak edilir. 2025 yılında, “31 Mart- 06 Nisan 2025 tarihleri
arasında…” Kütüphane Haftasını geçmiş yılların hatıralarıyla şuur
dünyamızda idrak etmeye çalışıyoruz. Bir zat ne diyor, “İnsan kendine
sormalı; Evimde mutfak varken, çeşit çeşit yemekler yenirken, neden
bir kütüphane yok? Mideler gıda, beyinler ilim ve iman ister. Nasıl
evin bir mutfağı varsa, bir de kütüphanesi olmalıdır.”
Lokman Suresi 27.nci ayette şöyle buyrulur; “Eğer gerçekten
yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de (mürekkep olup) arkasından
yedi deniz daha ona yardım etse, Allah’ın kelimeleri (yazılmakla)
tükenmez. Muhakkak ki Allah, Aziz (kudreti daima üstün gelen)dir,
Hâkim (her işi hikmetli olan)dır” Kâinatı biz insanlar için ilham
kaynağı, idrak kaynağı, ilim ve hikmet kaynağı olarak düşünürüz!
Maalesef günümüzde tefekkür dünyamızda bir daralma/bir çözülme oldu/
olmakta!
Kitap sevgisi, her şeyden evvel ilkleri yaşadığımız, ‘ailede başlar’
Her anne-baba, evlatlarına rol modeldir. Geçmiş yıllarımızda
evlerimizde, mahdutta olsa, ‘kütüphane…’ bulunurdu. O kütüphaneleri,
‘okullarımıza…’ ne kadar taşıyabildik? Şehirlerimizde, ‘okuma
salonlarını…’ ne kadar oluşturabildik? Geçmişte, ‘kıraathane’ olarak
da isimlendirdiğimiz, ‘kahveleri…’ okuma kültürüyle ne kadar
donatabildik? Bu sorulara günümüzde de mutlaka cevaplar aramalıyız!
Kütüphane sözlük olarak, Arapça ’da ‘kitaplar’ anlamına gelen ‘kütüb’
ve Farsça ’da, ‘ev’ anlamına gelen ‘hane’ kelimelerinin birleşmesinden
meydana gelmiştir.
Kitap, ‘en iyi dosttur’ Kütüphaneler bu milletin en aziz, en muhterem
olarak da tanımladığımız, ‘kültür evleridir’ Bilgi kaynaklarımız
oradadır… Uygarlık yapısının temeli, kitaptır…
Kutsal Kitabımızda ilk ayet, ‘oku’ diyor. Bunun anlamı nedir, “ilme,
bilgiye, marifete yönel…”
Okan Bayülgen’in bir sözü dikkatimi çekmiştir; “Sabaha kadar açık
kütüphaneler olsaydı. Öğrenciler için bedava çay, kahve ve çorba…”
Kütüphaneyi, Kitabı, Okumayı, Okuma Kültürünü insanımıza özendirmek,
sevdirmek!
“Kütüphaneler Kültür Evleridir!” Şehirleri bizler, ‘yaşayan kültürle
birlikte…’ ifade ederiz!
Kupkuru kalabalıkların bir anlamı yoktur!
Günümüz evlerini nasıl tasvir edersiniz? “Milyar liralık elektronik eşyalarla…”
Peki, o eşyaların yanında, ‘kütüphane…’
Köroğlu, “demir icat oldu, mertlik bozuldu!” der. Günümüzde, ‘iletişim
teknolojileriyle…’ evlerimizi döşedik! Kütüphanelerimize, ‘elveda…’
dedik!
Cemil Meriç, “Kütüphane bütün çağların, bütün ülkelerin ölümsüzleri ile dolu!”
İlber Ortaylı, “Kütüphane nedir? Beşeriyetin hafızasıdır!”
Günümüzde, ‘karanlığa ışık tutan aydınlar isterim!’
Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşid; ilimdir, fendir.” Bu ülkenin,
“ilim, hikmet, marifet sahibi aydınlara ihtiyacı var!” Victor Hugo,
“Kitaplık kurmak, ibadethane kadar kutsaldır!”
Büyük hayaller, büyük idealler, ‘yüksek bir ilimle, moralle…’ olur.
H. Flecher, “Milletleri ilerleten ve yükselten zengin kitaplıklardır.”
Bu ülke de, “Okumayı…” teşvik edeceğiz!
Yunus’un diliyle söyleyelim;
“İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin/ Ya nice okumaktır”
Kültür ve Turizm Bakanlığımız, “Kitaba, Kültüre, Sanata, Edebiyata… Ne
kadar bütçe ayırıyor?
Ayrılan bütçe o kadar önemli ki! Günümüzde, mevcut kütüphanelerimiz,
kendilerini ne kadar ‘yenileyebiliyorlar…’ ABD’de, en güzel binalar
kütüphaneler… Gidenler söylüyorlar, ‘insanı cezbeden…’ kendisine çeken
mekânlara sahipler!
Bizlerde sürekli kendisini yenileyen, “Kahve ve Kafeler…”
2007’li yıllara kadar Ülkemizde, ‘Milli Eğitim Yayınevleri’ vardı!
Daha düne kadar, ‘Kültür Bakanlığı Yayınevleri’ vardı!
Okumayı sürekli teşvik ediyorlardı…
Sorumu tekrarlamak isterim; Bu şehirde, ‘kaç tane okuma salonu…’ var!
Sanat, Edebiyat ve kitap dostları iyi hatırlarlar; Elâzığ İlimizde,
2013 yılında, Ali Emiri Efendi’yi andık…
Bu muhterem insanın, hatırası bile iki şehrimizi, “Diyarbakır ve
Elazığ İllerimizi…” ilimde ve marifette buluşturuyordu! Bu ülkede,
‘okumayı seven’ ve onu sürekli yücelten zihniyetlere ihtiyacımız var!
Tarihe gidelim; 7 ila 13. Asırlar arasında; “en fazla kâğıt tüketimi…”
Bugünkü Ortadoğu’da, İslam coğrafyasındadır… 16. yy’den itibaren,
“kâğıt tüketimi…” Batı Dünyasına kaymıştır…
Bu nedir? Aynı zamanda ‘Batı Dünyasının siyasi ve iktisadi üstünlüğüdür…”
Bizim, bu milletin 9 asrı aşan bir kütüphane geleneği vardır. O güzel
geleneğimizi, Uygurlara kadar götürebilirsiniz! Bizim altın çağımız,
‘kitaplarla iç içe olduğumuz’ çağlardır!
Kitap ve fetih şuuru birlikte gelişmiştir…
Şimdi şöyle bir oturalım. Başımızı, iki elimizin arasına alalım;
Düşünelim… 2025 yılında, ‘nerelerdeyiz’
Kütüphane Haftası içerisinde, “Kültür ve Medeniyet Coğrafyamızın
bizlere bıraktığı sorumlulukları ne kadar dillendirebildik?” Kitaplar,
Gazeteler, Dergiler ve mürekkep kokusu… Biraz daha fazla içimize
sindirelim.
Sadık Kemal Tural Hocamızın şu nezih ifadeleriyle sözümüze noktayı
koyalım; “İnsanın zekâ merkezlerini kirleten kişi ve merkezler de,
araç ve yöntemler de, her yıl yeni güçlenmelerle gündemde oluyorlar.
Ne yapmalı ile kimler daha etkili olabilir sorularının cevapları çok
önemli yol ve yöntem anahtarları verebilir. Hikâyeciler, romancılar,
piyes ve senaryo yazarları ile şairler, Türk halkının, nükleer
silahlar kadar etkili savunma birlikleridir.”