Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kavga Bizim Neyimize

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

“Yetmiş iki millete bir gözle bakmak”
Su gibi duru berrak sözle akmak
Bizim dilimiz, ‘fütüvvet dilidir’
Andımız sevdamızdır, közle yakmak!
Özellikle şu sıkıntılı dönemlerde, ‘sağduyuya…’ ihtiyacımız var.
Her birimizin günlük hayatta kullandığı özümüzü titreten bir hadis;
“Müminin ferasetinden (üstün anlayışından) sakının;
Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar!”
Feraset sözlükte,  “Anlayış, sezgi, seziş”
Feraset,  “zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti,
Bir insanın ahlakını, kabiliyetini yüzünden anlamak melekesi…”
Ferasetin zıddı ne olabilir? “Ahmaklık, zekâdan mahrumiyet…”
İlim erbabı, ‘feraset’ için ne diyorlar;
“Gerçek Mü’minlerin feraseti, 
Yani derin ve doğru sezgisi ve kerameti vardır;
Karşısındakinin iç yüzünü, gizli maksadını anlar;
Yapılan hile ve oyunları sezer; gereken tedbirleri alır.”
“Hiss-i kablelvuku” diye bir söz vardır… Biz buna,  ‘özsezi’ diyoruz
“Bir şeyi olmadan önce hissetme duygusu!”
Feraseti bizler nasıl tanımlıyorduk; “Hemen anlama, çabuk kavrama, anlayış,
Mevlana, “Feraset yemi değil, tuzağı görmektir!”
150 yıldır, tuzağa düşürülen bir millet olduk… Ve hala başımız tuzaklarla dertte…
Allah’ın Resulü(sav) buyuruyorlar; “Mü’min bal arısına benzer;
Ancak temiz şeyi yer ve temiz yere konar!”
Bal arısındaki ferasete dikkat ettiniz mi?
Her türlü çirkef ve çirkinliklerden; tezgâh ve tuzaklardan uzak,  “temiz bir ortam!”
Bu ülke insanı en fazla kimlerden çekmiştir;
“Cahil mertebesi yüksek olsa da, basiret ehlini hakir ve aşağı görür.”
Her bakışta, nakışta, akışta; ders, ibret, nasihat…
İnsanıma,  ‘gönül insanı…’ Coğrafyama,  ‘gönül coğrafyam…’ diye telaffuz ederiz.
Ahmet Yesevi’den günümüze;  ‘hikmet derslerinde’ gönülleri besleyen bir ulu nehir görürsünüz
Mevlana,  “gönlümün sevmediğini gözüm neylesin,
Rabbim herkese gönülden seveni nasip eylesin!”
İlla ki, ‘gönül çeşmeleri kurumasın’ deriz
Marifet nedir,  insanlığa  ‘yürekten seslenmek’ 
Azim, gayret ve cesareti,  ‘yürekte taşımak’

Gözlerinizi 1970’lerden günümüze doğru çeviriniz!
“Dünyanın kıyameti, felaketi,
İnsan elinden; bak, gör melaneti!
Doğayı yakmak, canları yakmaktır!
Atiye miras kalır, sefaleti!”
Kötülüklerde, iyiliklerde, ‘kul eliyle işleniyor’
Her şey zıddıyla kaimdir. “helal ve haram, Hak ve batıl…”
İyiyi kötüden ayırt edebilme feraseti! 
O feraset bizlere tuzakları işaret eder! Bir dörtlüğümüzden; 
“Dost dersin, tuzaklarına düşersin
İkiyüzlü dünya saklar yüzünü!
Tebessüm eden yüzüne şaşarsın (!)
Marifeti oyun, çiğner sözünü…”
Şu garip dünyada, ‘öyle sözler çiğneniyor ki’
Aklınız, hayaliniz durur!
Sürekli tekrar ederim, “Yunus gibi olabilmek!”
Yüreğiyle insanlığa ders verenler! 
Çileye tebessüm edebilen bir deha insan…
Kahpeliklere meydan okuyan bir milletiz biz…
Sağduyulu, basiret gözü açık bir milletiz…
İnşallah, Türkiye hiçbir zaman Suriye olmayacaktır!
“Bizi korkutan Körlük…” şiirimizde ne diyoruz;
“Başıboş bırakılmış sürüye dalıp gitme
Kaptansız gemi batar, sakın aldanıp gitme
Bizi korkutan körlük, göz değil; gönül körlüğü!
Bulunduğun yeri göre, fazla ileri gitme!”
İnancımız bizlere, “haddini bil…” der!
Sürekli dualarımızda; “Rabbim bizleri haddini aşanlardan eyleme!”
Her hâlükârda; “kavga bizim neyimize…” deriz!
Varsa bir kavgamız, “nefsimizle olacak!”
En sevdiğim mısralar, “Vefalı Türk geldi yine; selam Türk’ün bayrağına…”
Hiçbir zaman ümitsiz olmadık, “yeise kapılmadık…”
Sürekli olarak, “umutsuzluk duvarlarını yıktık!”
Büyük Türkiye idealiyle hemhal olduk… O ideale de, inandık!
 

Yazarın Diğer Yazıları