Elâzığ Kanal Fırat çalışanlarından Semra Demirelli’de, “Kadın
Cinayetine Kurban Gitti!”
Her ne sebeple olursa olsun, kadın cinayetlerinin arkasında, ‘kopkoyu
bir cehalet!’ vardır.
O cehaletin insana arız olan zaafları… O zaaflar gün geliyor kendi
insanına en büyük felaketleri/ acıları/ toplumsal yaraları
yaşatabiliyor.
Furkan Suresi 68.nci ayette şöyle buyrulur; “Bir mü’mini kasten
öldürenin cezası ise, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona
gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için pek büyük bir azap
hazırlamıştır!”
Bizlerin kopkoyu cehalet dediğimiz budur… Bu ayeti sizlerden defalarca
okumanızı/ veya çevrenize de okutmanızı arzu ederim.
Bakara Suresi 178.nci ayette de şöyle buyruluyor; “Ey iman edenler!
Mallarınızı aranızda hırsızlık, rüşvet, faiz ve kumar gibi meşru
olmayan yollarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret
yapmanız ise elbette meşrudur. Kendi nefislerinizi de öldürmeyin.
Doğrusu Allah size karşı çok merhametlidir!”
En büyük üzüntümüz nedir, ‘okumuyoruz…’ Kendimize ait değerlerden bile
istifade etmiyoruz.
“Kadın Cinayetleri…” denildiğinde, donup kalıyorum! Bu nasıl bir ülke
olduk? Gerçekten anlamamız o kadar güç/ veya zor ki, bir an geliyor,
‘göğsünüz daralıyor’
Allah’ın Resulü (sav) buyuruyorlar; “Allah sizden; kadınlara karşı iyi
ve hayırlı olmanızı ister; çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız
veya teyzelerinizdir.” “Sizin hayırlınız, eşine hayırlı olandır. Ben
de eşime karşı sizin en hayırlınızım. Kadınlara ancak iyi insanlar iyi
davranır; onlara karşı ancak kötü kişiler ihanet eder.”
Bakara Suresi 228 nci ayette de şöyle buyrulur; “Erkeklerin, kadınlar
üzerindeki haklarına denk, kadınlarında erkekler üzerinde meşru
hakları vardır.”
Hakkı, hukuku, adaleti, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dürüstlüğü
kaybeden maalesef, zihni melekelerini de beraberinde kaybeder…
Karşınıza göz ve gönül körlüğü içerisinde hayati değerlerinden
uzaklaşan kopkoyu bir zihniyet tortusu kalır…
Kanal Fırat TV çalışanı Semra Demirelli’yi, bir başarılı gazeteci
çalışanımızı kaybettik. Yakınlarına ve Basın Camiasına başsağlığı
diliyoruz.
Kadın cinayetleriyle ilgili yıllara göre rakamları burada yazmak
istemiyorum. Tek isteğimiz bu ülkede, kadın cinayetlerinin bütünüyle
önlenmesi yolunda bir milli seferberliğin oluşturulmasıdır.
Cemal Süreyya şöyle der; “Bir kadını ortadan ikiye böl… Yarısı
annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgi, yarısı aşk…” Kadın, bu ülkede
iffetli duruşuyla, ‘hayatın kendisidir…’ O hayatın içerisinde sizler;
‘şefkati, merhameti, sevgiyi, muhabbeti…’ okuyabilirsiniz. Hz. Ömer,
“Kişiye imandan sonra verilen şeylerin en hayırlısı saliha kadındır.”
Neşet Ertaş ne güzel söylüyorlar, “kadınlar insandır, biz insanoğlu.”
Her kadın cinayetiyle, ‘insan/ veya insanlık öldürülüyor’ Yazık,
yazıklar olsun diyorum!
“Adalet Nefesiyle” isimli şiirimizle, vicdanların sesine kulak vermeye
çalışıyoruz.
“Hayata yürekten dokun,/ Kanayan yaraya değmesin okun!/ Merhamet,
serin esen rüzgâr gibi/
Gönül dalını incitme, dokun!/ Şefkat dolu gözlerle nazar et,/ Adalet
nefesiyle yüreğe dokun!”
Gazi Atatürk şöyle der; “yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir!”
O dokuz aylık şefkate, merhamete, hidayete, sevgiye ve bütün edepli
sözlere yürüyen, ‘hamallık var ya’
O kutsi hamallık, “Cenneti annelerin ayakları altına alıyor!”
Alphonse Daudet, “Kadınlar, erkeklere söyleyeceklerini gözleriyle
söylerler!” O mazlum ve o mahzun bakışlarda, ‘insafa…’ o deruni
kavramın içerisinde ‘sağduyuya çağrıyı…’ okursunuz!
05 Ocak 1975 tarihinde aramızdan ayrılan Bayrak Şairimiz Arif Nihat
Asya ne diyorlar;
“Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın!”
Buradaki çağrı, ‘yarınların yürekli analarınadır’
Onların, gelecekte tarih yazacak nazarlarınadır…
Her kadın cinayetinde, “Eyvah!” derim!
21. asırda ülkemi kuşatan asıl felaket budur, derim!
Abdülhak Hamit Tarhan, “eşine yazdıkları makber!” şiirinde ne diyecekler?
“Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,/ Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı/ Şimdi
buradaydı, gitti elden/ Gitti ebede gelip ezelden.”
Abdurrahim Karakoç, “Mihriban” şiirinde bütün yüreklere dokunur
“Bir kere sevdaya tutulmayı gör;/ Ateşlerde yandığının resmidir. Âşık
dediğin, Mecnun misali kör;/
Ne bilsin âlemde ne mevsimdir!”
Her kadın cinayeti, ‘sevgisizliğin bıraktığı dramatik bir cinnettir.’
İmanla, ilimle, ihlasla, tefekkürle beslenmeyen, ‘yürekleri katılaşır
ve de gözyaşından mahrum kalır’ Toprağın çoraklaştığı gibi gönüllerde
çoraklaşıyormuş meğer… Anlayana…
Kurtuluş mu, “erdemli insandan erdemli topluma yürüyüş…” Tavizsiz,
riyasız, nizasız bir yürüyüş…
Selam ve Muhabbetle