Günümüz Türkiye’sinde üzerinde en fazla titrediğimiz iki kavram, “İtaat ve Asi Kavramı…”
Birbirinin tamamen zıddı olan kavramlardır.
İtaat, örfi ve dini bir kavram…
İtaat sözlükte, “Söz dinleme, uyma, alınan emre göre hareket etme”
Gedâyî bir şiirinde ne diyorlar;
“Ricâl ü kibârdan kalktı inâyet / Evlâd babasına etmez itâat”
Evliya Çelebi eserinde bir beldeyi anlatırken; “Ahalisi İslamiyet’e itaatli ve sadıktır” der.
İtaatin zıddı nedir; “Asi…”
Asi sözlükte, “yasa ve kurallara karşı gelen, başkaldıran, dik başlı”
Asi, “isyankâr” anlamlarına geliyor.
Kur’an da, “İtaat ve İsyan ile ilgili 54 ayet yer alıyor!” Bu ayetler üzerinde dikkatle durulmalıdır. Tane tane okunmalıdır. İnancımız bizlere, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” buyuruyor. Şu kısa ve fani hayatta işlediğimiz, “zerre miskal iyilik/ veya zerre miskal kötülük…” karşısında hesaba çekileceğimizi bileceğiz.
Âl-i İmrân Suresi 132.nci ayette şöyle buyrulur; “Hem Allah’a ve peygambere itâat edin, Umulur ki merhamet edilirsiniz” Kur’an ve sünnete tabi olacağız. Hayatımızı bu çerçevede inşa edeceğiz.
Dikkatle düşünülecek olursa, İtaat ve merhametin/ veya şefkatin içiçe bir kavram olduğu gerçeğinde buluşuruz. Her iki kavram bizleri, “iç ve dış huzuruna…” taşıyor İtaat kavramının ruhi derinliğinde; “şefkat ve merhametle…” buluşursunuz. İtaatte felah/veya kurtuluş vardır. Elbette ki, Allah’a kul olacağız. Allah’a hakiki kulluk yapan bir Müslüman, ‘aklın, vicdanın sesini dinler’
İsyanda, zulüm ve azab vardır.
Nisa Suresi 13.ncü ayette de şöyle buyrulur; “Kim Allah’a ve Peygamberine itâat ederse, Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar”
Nisa Suresi 14.ncü ayette de şöyle buyrulur; “Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da, ebedi kalacağı cehennem ateşine koyar.”
“Allah’a ve Peygamberine itaat edin…” ayetlerini;
Nisa suresinin; 59, 69, 80, ayetlerde farklı nüanslarla okumaktayız.
Bu ayetlerin ışığında, “ihtilaflarımızı…” gideriyoruz! “kâmil mü’min olma özlemini…” yaşıyoruz.
“kötülüklerden…” sakınıyoruz. “bedbahtlıktan…” kurtuluruz. Rahmete…” erişiriz! “amellerimizi…” korumuş oluruz!
Nisa Suresi 69.ncı ayette de şöyle buyrulur; “Kim Allah’a ve Resul’e itâat ederse, işte onlar; Allah’ın kendilerine ni’met verdiği peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve salih kimselerle berâberdirler.
İşte onlar, ne güzel arkadaştırlar”
Kur’an bizleri müjdeliyor, “bu, Allah’dan (gelen) bir lütuftur!” Allah’a ve Resulüne itaat, “bizleri bir araya…” getiriyor. Kendi yol haritamız konusunda da, “ikaz ediyor/ uyarıyor
Enfal Suresi 46.ncı ayeti birlikte okuyalım; “Allah’a ve Resul’üne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de (size heybet veren) rüzgârınız (kuvvetiniz) gider; o halde sabredin! Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.” Fitneye, fesata, kine, adavete karşı; “kalbi ve hasbi bir saf…” olacağız! Birbirimize karşı samimi ve dürüst olacağız. Hakkı, hukuku, adaleti esas alacağız.
İtaat, kalbi bir sükûtla hayatı güzelleştirir…
İTAAT VE İYİLİK…
Nisa Suresi 36.ncı ayette şöyle buyrulur; “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın;
Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve sahip olduğunuz kölelere (Ve elinizin altındaki bütün canlılara) iyilik (edin.) Şüphe yok ki Allah, kendini beğenen ve çok övünen kimseleri sevmez”
Ne kadar mükemmel bir çerçeve… Bizleri, toplum olarak da, iç huzura ve sosyal güvenlik anlayışına taşıyor. Ferdi/ veya bireysel bir anlayıştan; “biz…” diyebileceğimiz bir anlayış. “Bir akıl, bir yürek olma davasında birlikte saf durmak/ veya safları sıklaştırmak! O halde, bizleri kuşatan çevremize; “dost…” olacağız! Bu dostluk nedir?
“Zayıfın ve mazlumun, garibin ve kimsesizin, muhtacın ve ihtiyaç sahibinin…” yanında olacağız!
Eksiklerimizi görüyoruz değil mi? Günümüzde, sorarım sizlere, ‘yakın komşumuzdan…’ haberimiz var mı? İçerisinde yaşadığımız sokak ve mahalleli ile ne kadar ilgiliyiz?
Nisa Suresi 86.ncı ayette de şöyle buyrulur; “Bir selâm ile selâmlandığınız zaman, artık (siz) onsan daha güzeli ile selâm verin veya aynı ile mukâbele edin!”
Selamda, “söz, sohbet, muhabbet ve kalbi yakınlık…” vardır. Selâmda, “akli, kalbi ve vicdani…” bir iletişim anlayışı yer alır. Selâmda, ‘güven, huzur, moral ve en önemlisi kalpleri yumuşatan sulh ve selâh’ vardır.
EMANETİ EHLİNE VERMEK!
Nisa Suresi 59.ncu ayette de şöyle buyrulur; Şüphe yok ki Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak Allah, bununla size ne güzel nasihât veriyor. Şüphesiz ki Allah, Semî (herşeyi işiten)’dir, Basîr (hakkıyla gören)’dir.” Emanetleri ehline vermek, Adaletle hükmetmek Yüce yaratıcının bizlere, “emridir!”
Bu ayet bizlere, “toplum hayatı içerisinde!” sorumluluklar getiriyor Hakkın, hukukun ve adaletin; “yanında olma!” sorumluluğu. Kuşkusuz, milletler, “adaletle…” yaşarlar. Hayat, “emanetleri ehline vermenizle…” güzelleşir.
İNANCIMIZ ŞİDDETE CEVAZ VERMİYOR
Nisa Suresi 29.ncu ayette şöyle buyrulur; “Ey iman edenler! Karşılıklı anlaşarak yaptığınız bir ticaret olması müstesna, mallarınızı aranızda haksız sebeplerle (haram yollarla) yemeyin ve nefislerinizi (kendinizi ve birbirinizi) öldürmeyin! Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhametlidir”
İnancımız, “helal lokma…” diyor! O lokmayla, “kendimizi ve insanımızı…” koruyalım.
Bir yere, “haksızlık ve adaletsizlik…” girdi mi? Aman Allah’ım!
Nisa Suresi 93.ncü ayette şöyle buyrulur; “Kim bir mü’mini (katlini helâl sayarak) kasden öldürürse, artık cezası, içinde ebediyen kalıcı olarak cehennemdir; Hem Allah ona gazab etmiş, ona lâ’net etmiş
Ve onun için (pek) büyük bir azab hazırlamıştır!”
En fazla şaşkınlığımız neleredir? İnsanın, “şu fani hayat için…” ebedi hayatına tercih etmesidir.
İbadetler bizleri, “teslimiyete, itaate ve kurtuluşa…” götürüyor. Üzerinde geliniz, birlikte ‘tefekkür edelim’ Kendimizi, bariz hatalardan, geri dönülmesi imkansız yanlışlardan koruyalım.