Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İstiklal Marşının Kabul Günü

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İlk Meclis, 23 Nisan 1920 tarihinde toplanacaktır…
İlk Meclis, Olağanüstü Meclistir!
 “TBMM,  ‘Kurucu Meclis’ özelliğindedir. 
İlk Meclisin Gerçekleştirdiği Faaliyetler Arasında;
“Hıyanet-i Vataniye Kanunu,
İsyanlar bastırıldı,
Batı Anadolu’da düzenli ordu kuruldu,
Doğu, Güney ve Batı cephelerindeki zaferlerle Anadolu işgalden kurtuldu,
1921 Anayasası ve İstiklal Marşı kabul edildi,
Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı,
Lozan görüşmelerine başladı…”

12 Mart 1921 Tarihi… İstiklal Marşının TBMM’de Kabulü
İstiklal Marşının kabulünün üzerinden, “bir asır-yüz yıl geçmiş!”
Birinci Meclisin, tarih yazan kahramanlarına,  ‘merhaba’ diyorum!
12 Mart 1921 Meclis Oturumu! O tarihi oturumu bir daha tefekkür ediyorum!
O anı tahayyül ediyorum… 
O anı, bütün hissiyatımla/ ruhumu vererek yaşamak istiyorum
Bir büyük efsanenin yazıldığı o tarihi fotoğrafı gözleriniz önüne getiriniz!
Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey Kürsüde…
Vekiller pür dikkat kesilmişler… Meclis de, müthiş bir atmosfer…
Akif acaba hangi haleti ruhiye ile yazmışlar?
Milletin hissiyatını taşıyan eserini…“Kelimeler…” 
Milletimin üzerine bir, “takva elbisesi…” misali giydirilmiş!
Hamdullah Suphi Bey, İstiklal Marşının ilk mısrasını okuyorlar;
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;”
Vekiller, Vecd halinde;  kıyamdalar (ayaktalar)…
“şiddetli alkışlar…” Bu bir gönül alkışıdır!
Hakk’a dönen yüzlerin parıldayışıdır!
O gözlerdeki ışıklar; “cephelerde…”
Göğüslere ferahlık verecektir!
Mısralar… O deruni mısralar;
“Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal!”
Vekiller üzerinde; “öyle derin tesirler…” meydana getirmektedir ki;
Allah Resul’ünün (sav) O nurani hitabında;
“Hassan’ın beyitleri düşmana ok darbesinden daha tesirlidir”
Bu milleti, “iman ve aksiyon etrafında birleştiren…” 
Sözler ve onun manevi kıvılcımları…
O kıvılcımlarda,  “hürriyet güneşinin…” doğuşuna müjdedir!
İstiklal Marşının o etkileyici mısralarında,
Bir yanardağın infilakını hissedersiniz?
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?”
Fedakârlığın zirvesinde; “şehadet!”
Onlar, Allah nezdinde de; “en kutlu ve bahtiyar insanlar…”
Hadis, “Vatan sevgisi imandandır!”
O iman ve ondaki nurani halkalar; “ihlâs ve tevhit boyasıdır!”
O mısralarda, Anadolu Coğrafyasının “kutsiyetini…” dinlersiniz!
Ve bütün cisminizle, ruhaniyetinizle; “kendinizi dinlenmiş…” hissedersiniz!
“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda”
(Meclis sıralarından tok seslerle; İnşallah Sözleri)
O sözlerde, gönülden yükselen hoş bir seda; “yakarış ve dualar…” görürsünüz!
Mısralar, “hilal nakışlı…” yüz hatlarının yansımaları!
Bir milletin, “topyekün ayağa kalkışı…”
Anadolu’nun kaderi ilahisi…
Şefkatin, merhametin;  rahmet bulutları halinde kümelenişleri!
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet
Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal”
Vekiller ayakta; sürekli alkışlar…
O alkışlarda, bu milletin gönül yakarışları duyulur!
Bu millet, tarihin en kadim milleti!
Akif’in, “İstiklal Marşı için ifade ettiği sözler…”
Bu sözler, ifadeler; “milletimindir!”
Bu sözler, “milletimin hissiyatıdır!”
Akif ne diyor;
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı”
İstiklal Marşını, “duyarak!” 
Onu, “hissederek!” okuyalım
O hissiyat bizleri derin bir vecde taşıyacaktır
Kâh kendinizi, “Sevr Mağarası’nda…”
Allah Resul’ünün (sav); Hz Ebubekir’e söylediği o dokunaklı sözlerde;
“Korkma! Ya Ebubekir” nurani sedasında bulacaksınız…
Kâh en sıkıntılı anlarda, 
 “Onlar ki, (bir kısım) insanlar kendilerine; 
“Şüphesiz insanlar (düşmanlarınız) gerçekten size karşı toplandılar;
 İşte onlardan korkun!” dediler de (bu) onların imanlarını artırdı ve 
“ Allah bize yeter! Ve (O) ne güzel Vekildir!” dediler.” (Âl-i İmran, 173)
Ayetinin manevi ruhaniyetinde bulacaksınız!
Bütün mesele, “İstiklal Marşını…” yaşayarak okumak!
Ve yüce Dinimiz İslamiyet’in; 
“hürriyetsiz ve istiklalsiz…” yaşanamayacağı idrakine sahip olmak!
“Ezan-ı Muhammed-i” günün beş vaktinde bizlere, Bu çağrıyı ifade eder…

AKİF’İN VEFATI ÜZERİNE…            
İstiklal Marşı Şairimiz Akif’in vefatıyla ilgili yazılanlar;
Prof.Dr. Sulhi Dönmezer  5 Ocak 1987 de Tercüman gazetesinde 
 “ Akif’in Cenaze Töreni” başlıklı yazısında o günü şöyle anlatacaktır:
‘…O zamanların ülkemizde egemen tek partinin otoriter düzeni
İçinde kimse idare ile çelişkiye düşmek istemediği için basında
Mehmet Akif’in yurda dönüşü 
Ve hastalığının seyri hakkında,  pek fazla haber yayınlanmazdı…
Bizler alana geldiğimizde, namaz saatinin yaklaşmış bulunmasına
Rağmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. 
Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiğini gördük, 
İki kişi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler.
Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiğini düşünerek,
 Bir kısım arkadaşlar yardıma teşebbüs ettiler.
 Fakat tabutun Mehmet Akife ait bulunduğu anlaşılınca,
 Bir anda yüzler genç ağlamaya başladı. …
Gençler hemen Emin Efendi Lokantasının bayrağını alarak,
 Tabutun üstüne örttüler. 
Sonra merhumun bir kısım arkadaşları gelmeye başladı.
 Ama ne vali, ne belediye reisi,
 ve ne de tek partinin zimamdarlarından hiç kimse ortalarda yoktu.” 

O tarihlerde Milli Türk Talebe Birliğinde görevli bulunan 
Prof.Dr. Abdülkadir Karahan da cenazeye katılmış ve bir konuşma yapmıştı.
Karahan cenaze töreni sonrasında başına gelenleri şöyle anlatıyordu: 
“Burada bir olaya daha değinmek isterim. 
Benim o eşi az bulunur Milli Marşımızın eli öpülecek şairimizin kabir başındaki hitabemi, 
Takdir yerine adeta tekdirle karşılanmak istenmesini ben bugün bile,
 Bir muamma gibi çözemediğimi de işaret etmek isterim. 
Çünkü 3 gün sonra beni Yüksek Öğretmen Okulundan Emniyet Müdürlüğüne istediler. 
Bir şube müdürü beni sorguya çekti. 
“Ne sıfatla resmi makamların törene gerek görmediği bir şairin kabri başında konuşma yaptığımı sormuştu. 
Cevabım yaklaşık olarak şöyleydi: 
Ben herhangi bir şairin değil, 
Türk Bayrağı göndere çekilirken, 
Yazdığı İstiklal Marşı ile göklere seslenen bir zatın kabri başında milletimizin duygusunu, saygısını dile getirdim. 
Beni buraya çağırmakla hata işlemiş bulunuyorsunuz.” 

Yazarın Diğer Yazıları