Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İlkeli Bireyler

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Her ülkenin tarihinde beslendiği,
‘Milli Hedefleri…’ Milli İdealleri vardır!
Sizler bizlere, ne idealsiz bir birey;
Ve ne de, idealsiz bir ülke söyleyemezsiniz!
İnsanlar, idealleriyle var olur/ idealleriyle yaşarlar!
İdealleriyle, varlıkları daha ilkeli hale gelir!
Tarih ve Kültürü birleştireceğiz!
Tarihiyle ve Kültürüyle bütünleşen,
İdeal nesiller en büyük niyetimiz, gayemiz, gayretimiz…
Böyle bir gayret bizleri İdeal bir geleceğe götürür!

Söyler misiniz?
21. Asırda bizler neyin veya nelerin mücadelesini veriyoruz?
Bunu lütfen, ‘bireye’ yani ferde de indirgeyelim!
İnsanlar, ‘idealleriyle…’ yaşarlar!
O idealler, o insanlara; yaşama arzusu/ yaşama zevki verecektir!
İdealler, insana en büyük ‘enerji…’ kaynağı!
Düşünelim! ABD’nin bir ideali var, değil mi?
Yahudilerin bir ideali var, değil mi?
Rumların bir ideali var değil mi?
Rusların tarihten gelen bir idealleri var değil mi?
Peki! Bu milletin tarihten gelen bir ideali yok mu?
Elbette ki var!
Ne yazık ki, artık o idealler seslendirilmiyor!
Belki bunun adına,
Selçuklu Bakiyesi diyenler olacaktır!
Belki bunun adına,
Osmanlı Bakiyesi diyenler de olacaktır!
5 bin yıllık bu milletin tarihinde;
21. Asırda,  20 milyon km2’yi bulan;
Bir büyük, ‘gönül coğrafyasından…’ söz edilmelidir!
Tarihi birliktelikler, ‘sıklıkla…’ dillendirilmelidir!
Yetişmekte olan ‘genç kuşaklarımız…’
“Büyük Türkiye…” idealini teneffüs etmeliler!
Orta Asya için bizler ne deriz?
“Ata Yurdu…”
Balkanlar için ne deriz?
“Evlad-ı Fatihan Yurdu…”
Kırım’ın, Kerkük’ün, Kıbrıs’ın sıcaklığında;
Vatan sevgisi, ecdat sevgisi vardır, değil mi?
O sevgiyi pekiştiren yegâne güçler arasında;
 “Dil, Tarih ve Kültür Birliğimiz…” 
Sadece, bir ‘Nevruz Bayramı…” o birlikteliğe yeter!
Nevruz’a,  ‘Yeni Gün…’ deriz!
Bu milletin, “Ergenekon’dan Çıkışı…” 
Türkülerimize bakınız?
O büyük coğrafyada, Sizleri büyüleyen ‘ses…’ nefes
Oyunlarımız hakeza!
Sadece, bizleri geleceğe taşıyacak olan, “İdeal bireyler…” diyoruz!
O bireyleri tarihlerimiz bizlere;
10. ve 11. yy’larda; “Horasan Erenleri…”  olarak tanımlandı!
“Gazi Dervişler…” olarak tanımlandı!
“Alp ve Eren…” olarak tanımlandı!
O tanımları, O sıfatları, Günümüze taşıyalım!
Günümüzün, ‘ideal insanlarıyla…’ pekiştirelim!

EFENDİ KİMDİR                
Sözlükte, Efendi adam; “Terbiyeli, edepli,  iyi insan”  olarak tanımlanır!
Hadis, “Milletin efendisi, onlara hizmet edendir”
Anadolu’da sıklıkla kullanılan bir söz vardır;
“Köylü, milletin efendisidir…”
Burada hemen, ‘hizmet…’ akla geliyor!
Nerede olursa olsun!
İster, aile içerisinde…
İster, çarşıda veya pazarda…
Velhasıl, toplumun her kesiminde;
Hizmetten âlâ ne olabilir ki!
Bir şey var ki, ‘hizmeti…’ Allah rızası için yapacaksınız!
Onda, ‘karşılık…’ beklemeyeceksiniz!
Ve hele, ‘başa kakmayacaksınız…’
Bir söz vardır;
“İyiliği sen deryaya at; kul bilmezse Halık bilir!”
“Sadaka Taşlarını…” bilirsiniz!
Bu millet, ‘hayır ve hasenatta…’ insan onurunu düşünmüştür!
O sadaka taşlarında; Veren el kimdir/ kimlerdir, bilinmez!
Alan el kimdir/ kimlerdir, bilinmez!
Bilinen bir şey varsa; 
Hayrın ve Hasenatın yapılmasıdır!
Görünmeye iki el vardır;
Bir el, “fukarayı sabirin” dir!
Bir diğer el ise, “şükreden zengin” dir!
Böyle bir toplum elbette ki,
Kendi içerisinden, ‘efendilerini…’ çıkaracaktır!
Sosyal Dokuyu güçlendirecektir!
O efendiler, ‘gönüllerde…’ yaşayacaktır!
Böyle bir toplumda elbette ki,
İnsan, insana saygı gösterecektir!
Birbirleriyle, ‘selamlaşanlar…’
Elbette ki, her iki cihanda da;
Varacakları yer, ‘selamettir…’
Bu ne güzel bir, ‘alamet…’ değil mi?
Şu sözünde altını çizmek isterim;
“Millete efendilik yoktur.
Ona hizmet etmek vardır.
Bu millete hizmet eden onun efendisidir!”
Hizmet, Allah rızası için düşünülürse, 
Gayreti bir meyve ağacına dönüşür…

Yazarın Diğer Yazıları