Geçtiğimiz yıllara ait notlarımız arasında en dikkate çeken konu
başlığı, “Elazığ Halk Oyunları…”
Zaman içerisinde konunun uzmanlarıyla sohbetlerimiz oldu… Ve bundan
böyle sıklıkla da inşallah Halk Oyunlarımızı konuşacağız.
Araştırmalar, “60’a yakın” Elazığ Oyunu olduğunu belirtiyorlar!
Günümüzde “yaşayan oyunların sayısı, yirmi-yirmi beş arasında…”
Oyunlarımızdan, “yarıdan fazlası” unutulmaya yüz tutmuş durumda. Bu
bizlere sadece üzüntü değil; “ürküntü de” veriyor. Her bölgenin
oyunlarının; “karakteristik yapısı” söz konusu!
Elazığ Oyunları için ne söyleniyor; “tatlı sert!” Bu bir, “duruştur!”
O duruşta, şehrin insanının sahip olduğu “kimliğini” görebilirsiniz!
Şurası bir gerçek ki, bu şehrin çok zengin bir, “kültür iklimi” var.
O iklimde; sesimiz, sözümüz, sohbetimiz, muhabbetimiz… O iklimde;
“düğünümüz, derneğimiz, şölenimiz…” Bütün bunlarda, “bizleri bir araya
getiren” bilumum değerler. O değerlerde, ‘asırların yürüyüşünü mutlaka
okumalıyız…’ Şüphesiz ki, musiki ile birlikte halk oyunlarını birlikte
düşünürüz.
Bizim sizlerle bir daha paylaşmaya çalışacağımız; “oyunlarımız” isimleri şöyle?
“Çaydaçıra, Avreş Oyunu, Halay Oyunu, Bıçak Oyunu, Kılıç Kalkan Oyunu,
Delilo Oyunu,
Tamzara Oyunu,, Güvercin Oyunu, Gelin Oyunu, Temirağa Oyunu, Leblebici Oyunu,
İsfahan Oyunu, Ağır Halay Oyunu, Üçayak Oyunu, Çepik Oyunu, Büyük Ceviz Oyunu,
Fatmaalı Oyunu, Sarhoş Oyunu, Karaçor Oyunu, Düz Halay, Dik Halay,
Pisik Oyunu vesaire
Bu oyunların bilinen isimleriyle, “50’nin üzerine” çıkarabiliriz!
Elâzığ Şehrimizde, 1960’lardan bugünlere faaliyet gösteren, “EFTUD”
Halk Oyunları Konularında Çalışmalar Yapmıştır… Burada en önemli isim
rahmetli,; Av. Fikret Memişoğlu’dur!” Av. Fikret Memişoğlu’nun
hizmetlerini bizler; “efsanevi” bir mantıkla yaklaşabiliriz!
Memişoğlu, “Halk Edebiyatı Derlemelerinde” önemli bir misyonu da
üstlenmiştir. Av. Fikret Memişoğlu ve dönem çalışmalarını; “Halk
Oyunları Atölyesi” olarak değerlendirebiliriz!
Yıllar öncesinde, Yrd. Doç. Dr. Hüsamettin Kaya, Adnan Çamlıbel, Zülfü
Bircan, Şener Bulut, Kazım Atıcı… …dostlarımızla Elazığ Halk
Oyunlarını konuşuyoruz 1960’lı, 1970’li, 1980’li yılların büyük
emeklerini… Ve o emeklerin çok önemli kazanımları olan, Ulusal ve
Uluslararası Başarılar…
Bütün arzumuz ve niyetimiz nedir? O başarıları, “tekrar yakalayabilmek!”
Şehri, bu kültür ikliminde motive etmek!
Av. Fikret Memişoğlu’nun talebelerinden, Mustafa Turan, “1975 yılında
Devlet Halk Dansları Topluluğunun” kuruluşunda önemli görevler
üstlendi… Ve çok büyük hizmetler üstlendi…
Elazığ Şehrimiz; “sanat dünyasında” önemli kavşak noktasında yer alır!
O zenginliği çok iyi görebilmeli ve belki de en önemlisi; “gelecek
nesillere” taşıyabilmeliyiz
Sevgili Babamızın bizlere en güzel nasihatleri arasında; “Halk
Bilimine” önem veriniz!
Orada bizim; “oyunlarımız var!” Orada bizim, “musikimiz var!” Orada
bizim, “sesimiz ve sözümüz!” var, derlerdi. Bütün Oyunlarımızın
kaynağında; “insanımız…” Onun hayat serüveni okunur.
Sevincimizle çığlığımızı birleştiren bir serüven… Tatlı ve Acı
hatıralarımızla dramatik öykü!
Oyunlarımızda, “omuz omuza” vererek bir araya gelişimizi; Orhan Şaik
Gökyay’ın şu mısralarıyla bütünleştiririm;
“Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır”
Şu mısralarda ki, “estetik ve incelik…”
“Sıradağlar gibi duranlarındır!”
Halk Oyunlarında, “bu milletin duruşu!” saklı
Bir şiirimizde;
“Yar elinde sallıyor mendilini
Kandiller yanıyor tabaklarında
Söyler türkülerde sevgi dilini
Diz vurmasıdır şafaklarında
Kızıllığına uyandık günlerin
Kandil kandil gönlümüzde güllerin
Oyunuyla savrulur kenküllerin
Aydınlık Türkiye'm ufuklarında “
Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ne diyorlar?
“Bunlar bu yerin sesi, bu göğün gürlemesi
Mayası aşk ateştir… Belki sarmaz herkesi”
O ses, Avrupa’nın içlerinde “yankılandı!” O ses, “köy meydanlarında…” yankılandı
Şairimiz ne diyorlar?
“Asırların feryadın dökülür gırnatadan…”
O feryat; bu milletin feryadı/ çığlığıdır!
Av. Fikret Memişoğlu’nun 1960 yıllarda çalıştırdığı halk oyunları
ekibi, İngiltere’nin Langolin kasabasında düzenlenen ve 59 ülkenin
katıldığı ‘Uluslararası Folklor Festivali’nde, Klarnetçi Mevlüt
Canaydın ve davulcu Hıdır Sezgin’in eşliğinde, “Çaydaçıra” oyunu ile
dünya üçüncüsü olur.
Dönüş yolunda Fransa’da da bir festivale katılan ve gösterileriyle,
“Çaydaçıra” oyununun Avrupa’da “Mumlu Dans” olarak hafızalara kazınır.
Rahmet Mekân Şeref Tan Ne diyorlar?
“Çalın, söyleyin gakkom, yadedelim eskiyi
Memişoğlu Fikret’i, Korukoğlu Şevki’yi,
Sunguroğlu İshak’ı ve daha nicesini...
Hatırlayıp çözelim gönül bilmecesini,
Hacı Hayri; “Sinemde bir tutuşmuş... ocağ” dır,
Bu ocağı göre nice “Hafızlar yahacahğdır!”
“Asırların feryadı döküldü gırnatadan,
Kalbimizin vuruşu duyuldu darbukadan,
Süzülürken civanlar meydana teker teker
Şavkıyan Elazığ’dır, şimdi ‘Çaydaçıra’dan “
Hele Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ’da;
“Konsun şamdanlara mum, olsun ergenler sıra:
İnsin davula tokmak, balasın Çaydaçıra!
Durur deryada balık, durur gökte turnalar…
Bizim Çaydaçıra ’ya başlayınca zurnalar!
Diz vur gakkoşum! Hey!.. de, kükresin halay kolu
Kövenk’in pınar başı, görünsün Saray yolu…”
İsmi ile müsemma; “bu oyunlar bizim…”
Asırlardan taşıp gelen nağmelerimizle bütünleşti!
Ve çığlıklarımızla, “yeri ve göğü inletti!”
“İnleyen nağmeler ruhumuzu sardı!”
O nağmelere, o heyecana günümüzde de, daha fazlasıyla ihtiyacımız
olduğunu söylemeliyim.
Günümüzde de, “Halk Oyunları konularında bilge insanlarımız…”
Üniversitelerde öğretim üyelerimiz bulunuyorlar. Bizim bütün ümidimiz,
‘genç nesiller/ gelecek kuşaklar…’ şüphesiz ki.
Elâzığ’da, Av. Fikret Memişoğlu, Kayseri’de Av. Nevzat Türkten,
Diyarbakır’da Av. Şevket Beysanoğlu gibi isimler… bulundukları
şehirde, ‘bir atölye havasında çalışmışlar…’ Kendileri birer ekol
olurken, yetiştirdikleri öğrenciler gelecek kuşaklara, ‘okul görevini
üstleneceklerdi…’
Belki, Halk Oyunları bizim alanımız değil ama, ‘sorumluyuz…’
İçerisinde yaşadığımız topluma karşı/ gelecek kuşaklara karşı
sorumluyuz… Selam ve muhabbetle