Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Güzel Bir Niyet!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Gerçek bir doğru vardır;
“Güzel bir niyet, salih bir amel ve istikamet!”
Ezan bir çağrıdır…
Biz insanlar için en anlamlı, bir davetiyedir…
İlahi bir rabıtadır, bu!
Adımlar ve yönelişimizde, “aynilik…”
Birlikte, “saf bağlamak…”
Birlikte, “gözyaşı dökmek…” ağlamak!
Birlikte, “cezbe gelmek/ veya coşmak…”, çağlamak!
Hayatın manevi ritminde, neler ve neler okunmaz ki?
    
İdealizmde, hayaliniz ve onu süsleyen ufkunuz!
Bir büyük aşk çağlayanı misali tutkularınız!
O tutkular,  “milletin tefekkürü…”
O tefekkürle, neleri düşünürsünüz?
Dağları ve sonrasında,  “dağlar ötesini…” düşünürsünüz!
Düşleriniz, “iç dünyanızın cezbe hali”
Gönül dünyanızı süsleyen,  “ışık denizi…”
O denizi taşıran da,  “aşk vaveylası…” 
“kalbe dolan ilham…”
O sebepledir ki şiire, “nutku ilahi…” diyoruz!
Şairlerin sözlüğünde, “hikmet dersleri…” bulursunuz!
Medine iklimi ve o iklimin “aşılayıcı rüzgârları…”
Rahmet bulutlarını, “Anadolu semalarına taşıdı!”
O rahmet damlaları, toprağın derinliklerine kadar süzüldü!
Ecdat, o manevi huzurla tarihin kutlu yürüyüşüne çıktı!
Bu, asırları kuşatacak; “fetih ve fütüvvet…” yürüyüşüydü!
9 asrı mısraların diliyle, “divan-ı hikmette” okudum!
O şuur bizleri 1992’lerde güzel bir iklime taşıdı;
“Uluslararası Hazar Şiir Akşamları…”
O akşamlar,  Gönül Coğrafyamın dört bir yanından gelen yüzler;
“Ses ırmağına…” dönüşür!
“Söz yağmuru…”  çoraklaşan toprağı emzirir!
Harput semalarını süsleyen, “sükûtun çığlığıdır…”  
        
Her şeyden önce/ ve de öncelikle; “güzel bir niyete…” sahip olmak!
Niyette,  “samimi bir başlangıç…”
O başlangıçta,  “ihlâs…” o kadar önemlidir ki!
Burada mutlaka ama mutlaka, “dürüstlüğe…” 
Fedakârlığa,  “ahdi-i vefaya…”  dostluklara vurgu yapmak isterim!
Burada,  “kendimizi…” sorgulayalım!
Öncelikle de, “nefis mücadelesini…”
Kendi heveslerimizi bir kenara bırakalım!
Yusuf Peygamber, “Allah’ım beni nefsimle baş başa bırakma!” diyorlar!
Nefis, insana/ veya sahibine “kötülükleri…” emreder!
Biz neler çektiysek, “nefsi arzularımızdan…”
Onun doğruları örten, “heva ve heveslerinden…” çektik,
Ve hala da çekmekteyiz!
“İdealizm…” çizgisinden uzaklaşırsanız; Netice de hâsıl olmaz!
        
Şöyle bir vicdanlarınızda, “coğrafyamızın halini…” düşününüz?
Selçukludan, Osmanlıdan; 9 asır devam eden,
“fütüvvet coğrafyamdan…” ağlayan bir medeniyet mi çıkacaktı?
Bu bizim/ bizlerin en büyük vebalidir!
“gitmediğin yerler senin değildir!”
Bu coğrafyayı, “bir başkasının insafına…” bıraktık!
O bizlerden olmayanın, “zulümlerine…” kulaklarımızı tıkadık!
“Şairleri haykırmayan…” bir aydın vebal altındadır!
Burada, Cenab-ı Allah’ın; “Hay…” esmasını şöyle bir yürekten okuyunuz;
Bakınız, “neler…” ve de neler oluyor!
O sebepledir ki, “güzel bir niyet ve salih bir amel” diyoruz!
Vallahi! Bu milleti değerlerine “güzel bir niyetle…” yaklaşmaz;
Ve de, “ondan yüz çevirirseniz…” 
Sizlerde, inanınız ki, “aşksız ve rağbetsiz…” kalır, yalnızlaşırsınız!
“Sevmek…” kupkuru bir kavganın ifadesi değil;
Onu sürekli besleyen, “şefkat ve merhamet…” damarlarıdır!
O damarları nasıl kurutursunuz?
“Nefret, öfke, haset ve kıskançlık…” gibi duygu ve davranışlarla!
Hz. Mevlana ne diyorlar; “testinin içinde ne varsa dışına da o sızar!”
Tekrar ifade etmek istiyorum;
Gerçek bir doğru vardır; “Güzel bir niyet, salih bir amel ve istikamet!”
 

Yazarın Diğer Yazıları