Kızaran ufuklar, semalara taç
Şafaktan ötelere, TAN’ ı bekler
Gönül âlemi hoş sedalara aç
Türklüğe şevk olacak anı bekler.
Kale, kale burçlara nişan söğüt
Fetih sırları asrımıza öğüt
Yarab! İmanla bu nesli büyüt
Bize isim olacak şanı bekler.
Yollar, uzanıp giden yollar sağır!.
Alçalıp küçülen gölgeler, bağır!.
Zirveler, hani o zirveler, Çağır!.
Tuna, Nil öksüz! Fırat canı bekler.
İpek ki, kendi sahibine ölüm
Yumak! Hayata kement düğüm, düğüm
Kalem, kâinata ilahi çözüm
Sırlara aşikâr, o anı bekler.
Çatlayan toprak, bahara işaret
Maya olmuş ona, gönül şahadet
Hasrettir, o dolu rüzgâr ibadet
Ona baş koyan toprak, kanı bekler.
Obalı, otağlı hani kervanlar
Yesevi duasını yurt sayanlar
Göçtüler şarktan garba nice canlar
Gebedir, Türk’e zaman Hanı bekler.
ÜÇ KITAYA SÜRGÜN VERİR DALLARIM
Gecenin yarısı, mor karanlıklar
Üzerinde yürür mü hayallerim
Malazgirt’te başlar hayranlıklar
Gönül tuğlarını tutar ellerim
Malazgirt, dokuz asrın düşlerinde
Bir hilal gibi düşer kaşlarında
Olursa iman eri başlarında
Üç kıtaya sürgün verir dallarım
Seferimiz, ahir zamana kadar
Şehadetler dinin temeli kadar
Kutsi havaları tadacak kadar
Âmin der hep bir ağızdan dillerim
Kalbin ritminde ruhunu besleyen
Tekbirlerle varlığını süsleyen
Merhamet ufuklarına yaslayan
Dost kapısını bezeyen güllerim
Gecenin yarısı sessiz bir nağme
Ey hislerim var git, gönlüme değme
Sükûtumu ne talan et ne yağma
Vuslata ersin dilerim yollarım