12 Mart 2025 Çarşamba Günü inşallah, TRT GAP Radyosu, Saat 11.50’de,
canlı bağlantıdayız.
Elâzığ’ın bilim ve irfan ocağı olarak da bilinen en önemli katma
değeri, Fırat Üniversitesi’nin 50.ci yıl dönümü, İl Yöneticilerinin
katılımıyla kutlanacak… 2025 Yılı, bir bakıma Elâzığ Şehrinde,
“Üniversite Yılı…” olacak. Analar-Babalar, Yaşlılar-Gençler, şehrin
sokakları, mahalleleri, ufuk ötesi bir güzel geleceği birlikte
konuşacaklar; “Fırat Üniversitesinin 50. Kuruluş Yıldönümü…”
Fırat Üniversitesi üzerine yazılan, ‘marşlar, şarkılar, türküler
söylenecek…’ İlim, hikmet, marifet ehli aksaçlılar bizlere, ‘maziden
atiye uzanan yollarda…’ her sözü, her kelamıyla ışık olacaklar… Fırat
Üniversitesi Rektörlüğünden yapılan açıklamada ise
“Üniversitemizin 50. yıl kutlamaları kapsamında; akademik ve bilimsel
çalışmalar, bilgi şölenleri, konferanslar, seminerler, paneller,
çalıştaylar gibi bilim dünyasına katkı sağlayacak etkinliklerin yanı
sıra, sosyal ve kültürel etkinlikler, konserler, tarihi ve turistik
geziler, yarışmalar, sportif etkinlikler, dijital ve yenilikçi
programlar gibi geniş bir yelpazede organizasyonlar
gerçekleştireceğiz. Bu etkinliklerle, üniversitemizin bilimsel ve
kültürel birikimini toplumun her kesimiyle paylaşmayı amaçlıyoruz.”
F.Ü. Şehrin müstesna romanıdır… Dile kolay efendim! Geçtiğimiz elli
yıl içerisinde toplamda, “190 binleri bulan Önlisans, Lisans, Lisans
Üstü Mezunlarıyla birlikte; Akademik ve İdari personel… Bu müstesna
romanın kahramanlarıdır…” İnanınız, bu muhteşem roman içerisinde 190
binleri bulan kahramanında unutulmaz hatıraları/ veya hikâyeleri
vardır… O hikâyeler bizleri Harput’un zengin tarihi, kültürel, edebi
ve özellikle de, “İlim muhitiyle buluşturuyor…”
Şemsettin Sami’nin (1850-1904) Kamus’ul Âlâm isimli eserinde
Harput’ta,“2670 ev, 843 dükkân, on cami, on medrese, sekiz kütüphane,
on iki han ve doksan hamamın olduğundan bahseder” Harput bir ilim
muhitidir… 1800’lü yıllardan günümüze doğru gelindiğine, “Saray
Kültürü de diyebileceğimiz divan edebiyatının önemli şahsiyetlerini
bağrından çıkaran Harput…” bir ilim, irfan, sanat, edebiyat ve
musikinin zirvelerinde bulunan bir şehir olarak anılır… O yüksek
kültür, günümüze de yansıyacaktır. Bu bir yoldur… Bu yol, bu şehrin
hayat felsefesidir… Büyük Dedelerimiz, Harput’ta okumuşlar… Bizim
ailemizde o iklim, nesiller boyu günümüze kadar devam etmiş/ ve
etmektedir… Harput İkliminde, müstesna bir insan dokusunu
görebilirsiniz… Beyazit Kütüphanesinde, 1800’lü yıllardan itibaren,
Harput’lu 150 civarında ilim adamının eserlerinden söz edilir.
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Birsel Beyefendi,
Üniversite bünyesinde bir çalışma yaparlar. Bu çalışma neticesinde,
“nüfusuna oranla Anadolu’dan İstanbul’a yüksek tahsil için gelen
İllerin başında Elâzığ Şehri gelecektir. Sayın Birsel, Elâzığ Şehrinin
İlme ve İrfana verdiği boyasını görürler. Prof. Dr. Cemil Birsel’in
öncülüğünde, 1942 tarihinde, Elâzığ Şehrinde, “Üniversite Haftası…”
düzenlenecektir. Bu müstesna hafta, Elâzığ Şehri ve insanı için bu
bir kıvılcım olacaktır. O kıvılcım, bir büyük gönül yangınına
dönüşecektir. Şehrin aydınları ayağa kalkacaktır. Bir büyük mücadeleyi
başlatacaklardır. O dönemin neşriyatı dikkatle incelensin! Şehri için
müşfik olan kanaat önderleri ve onların azim ve iradeleri her türlü
takdire şayandır. Bir büyük sevdayı, bir büyük milli şuur ve heyecanı
Ankara’ya taşıyacaklar…
1940’lı yıllardan itibaren Elâzığ Şehrinde bir Üniversitenin kurulması
yolunda bu şehrin insanlarının vefakârlıkları dillere destandır. Öyle
ki, bu şehirdeki her hane halkının hayatıyla bütünleşen/ veya
gelecekte de bütünleşecek olan bir Üniversite Kültürünün temel taşları
döşeniyordu…
1967 yılından günümüze doğru yolculuk yapmanızı arzu ederim. 1967
yılında, “Elâzığ Şehrimizde Yüksek Teknik Okul…” açılacaktı. Bu isim
1969 tarihinde, “Elâzığ Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi…”
olacaktı. 1982 tarihinde, F.Ü.’sinin bünyesinde, birçok bölümleriyle
birlikte, Mühendislik Fakültesi olacaktı… Elâzığ Şehrimizde, Ankara
Veteriner Fakültesi’nden sonra ikinci Veteriner Fakültesi 1970
tarihinde açılacak. Daha sonraki yıllarda, “Türkiye’nin birçok
Üniversitesinde açılacak olan Veteriner Fakültesine - her alanda-
kaynak olacaktı!”
Fırat Üniversitesi’nden bahsederken, 11 Nisan 1975 tarihinde,
“Veteriner, Fen ve Edebiyat Fak. İle birlikte…” Üç fakültenin
birleşmesiyle, “Fırat Üniversitesi” ismiyle, Türkiye’de 27 Üniversite
arasındaki yerini alacaktı… Fırat Üniversitesi’nde, 1980’li yıllardan
itibaren yeni fakülteler birbirine kovalayacaktı…
11 Nisan 1975 Yılında, F.Ü. kuruluş kararıyla birlikte, Şehir
gülümsedi, sadece bir kıvılcımla bütün yorgunluğunu üzerinden attı… O
kıvılcımla, gönüller ısındı… Umutlar yeşerdi…
Şunu da belirtmeliyim, 1970’li yıllar gerçekten farklıydı… Elâzığ
Şehri, Türkiye’nin sayılı metropoliten şehirleri arasında haklı olarak
yerini alıyordu. O yılları bizlere, 1970’li yıllarda Devlet Planlama
Teşkilatında önemli görevler icra eden, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş
anlatıyorlardı. 2025 Yılında, Fırat Üniversitesi’nin 50nci yılında,
‘şehri tekrar kenetlenmiş…’ Şehrin aksaçlıları, güzel ufuklar için
atlanmış! Bilirim bu şehrin vefalı dostlarını, ‘asıl onlar şehrin
derdine de, çilesine de katlanmış…’ Yürekleriyle, omuzlarını taşın
altına koymasını bilmişler
Günümüzde, F.Ü.’sinin bünyesinde; “16 Fakülte, 2 yüksekokul, 1 Devlet
Konservatuvarı, 9 Meslek Yüksek Okulu, 4 Enstitü, 24 Araştırma
Merkezi…”bulunmaktadır.
2025 yılı F.Ü. Mezun Sistemine şöyle bir bakıyoruz; “50 yıl içerisinde
47 bin 159 Önlisans,
119 bin 880 Lisans Mezunu, 18 bin 276 Lisans Üstü Mezunu vermiş…”
bulunuyor. Toplam olarak, “50 yıl içerisinde 185 bin mezun…” Bir
Üniversite için çok önemli bir rakam…
Hâlihazırda, F.Ü.’sinde, “9 bin 523 Önlisans, 30 bin 803 Lisans, 5 bin
339 Lisans Üstü olmak üzere 45 bin 665 Öğrenci eğitim- öğretim
görüyor.” F.Ü. bu eğitim ve öğretimi de, “1.862 akademik olmak üzere
1.511 idari personelle sürdürmektedir…”
1970’li yıllarda, bugünkü Fırat Üniversitesi Kampüsünde, “at yarışları
yapılırdı…” Ailelerin genellikle, ‘mesire alanı olarak…’ kullandığı bu
yerler, gençlerin de top koşturduğu yerlerdi. Şimdi, günümüzde sosyal,
kültürel altyapısıyla birlikte; “Türkiye’nin en müstesna Üniversite
Kampüsü olarak anılıyor!”
Fırat Üniversitesi’nin 50. Yılında; Kurucu Rektör Mustafa Temizer (1975-1982),
Arif Çağlar (1982-1992), Eyüp G. İspir (1992-2000), A. Feyzi Bingöl
(2000-2004; 2008-2012),
Ahmet Hamdi Muz (2004-2008), Kutbettin Demirbağ (2012-2020)
Ve Fahrettin Göktaş (2012… Şehrin hafızalarında derin izler bırakan
kutlu bir yol… Bu yolda emek çekenleri de elbette isimleriyle birlikte
yad etmeliyiz.
1997-2002 yılları arasında, Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyet
Başkanlığı görevlerinde bulundum. Bu süreç içerisinde, “Elâzığ 1.
Ekonomik Kurultayı, Elâzığ 1. Sanayi ve Ticaret Fuarı, Elâzığ Kültür
Kurultayı, Çayda Çıra Bilim, Kültür ve Sanat Ödülleri, Uluslararası
Hazar Şiir Akşamları,
Elâzığ 1. Kitap Fuarı, Başarılı Gazeteciler Ödül Törenleri…” Bütün bu
faaliyetlerde, F.Ü.’sinin çok önemli katkıları olduğunu söylemek
isterim. 2003 tarihinden itibaren Elâzığ’da, “Şehrin Ödülü” olarak
verilmeye başlanan, “Türk Dünyası Hizmet Ödülleri…” ve bu ödüller için
oluşturulan jürilerde, gerekçeli kararlarda, F.Ü.’sinin katkıları da
takdire şayandır.
Hayali’nin nefis bir şiiri vardır;
“Cihân-ârâ cihân îçindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler”
Büyük bir sükûnetle bu şehirde yaşayan, havasını soluklayan
üniversitesi ’nde okuyan bir insan, “balık misali içerisinde yüzdüğü
deryadan ne kadar haberdardır?”
Fırat Üniversitesi’nde, eğitim gören 45 bin öğrenciden söz ettik… Bu
öğrencilerimizin neredeyse yüzde 65’lerinin Elâzığ Şehri dışından, 81
İlimizden geldiklerini ne kadar düşündük? Fırat’ta başlayan ilim
hayatı, aynı zamanda; “sosyal, kültürel ve iktisadi entegrasyonu da
/bütünleşmeyi sağladığını ifade etmeliyiz!” Fırat’ta okuyan her
öğrenci, üniversite yıllarında bu şehrin havasını soluklayan, ilim
muhitiyle sürekli içiçe olan birer elçisidir…
Fırat, ışık sende raks eder
Rüzgâr seninle fısıldaşır
Dağ seninle dizginlenir
Güneş cemalin seninle seyreder
Yakamozlar oynaşır
Bir içli asil toprağın aşısın
Taş duvarlar örülür önüne
Sular yedi renk olur nağmesinde
Fırat kâh nehir olur, kâh deryadır
“Fırat” ismi, bu şehre/ bu şehrin Üniversitesine o kadar yakışmış ki!
O isimle bütünleşiyoruz. Fırat Nehrini bizler, “1700 km2’yi bulan
uzunluğu ve 160 bin km2’yi bulan Havzasıyla, bir büyük medeniyet
havzasıdır…” Fırat’ın iki ana kolu; Karasu (Erzurum Dumlu Dağı’ndan
doğuyor) 460 km’dir. Murat Nehri (Ağrı İli Aladağlardan doğar) 722
km’dir.
Fırat, Harput, Şanlıurfa, Kerkük ile birlikte, “hoyrat esintisi
vardır…” Tarihi, o tarih içerisinde bir büyük medeniyet haritası
oluşturan, “ses nehridir…” Fırat Üniversitesi, bir bakıma Elâzığ
Şehrinde; ‘tarihi buluşturan bir Üniversitedir…’ F.Ü. Doğu
Anadolu’nun, ‘parlayan yıldızı…’ olarak da anılır. F.Ü. İlim
Dünyamızda, artık isminden sıklıkla bahsettiren bir akademik kimliğe
sahiptir…