Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Fırat için

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Fırat Anadolu’dur,
Şefkatin damlayan gözyaşlarıdır
Fırat’ta kana kana içtim zamanı
Fırat’ta dinledim, bin bir cennet masalını
Fırat’ta sevdim; hoyratı, maniyi, ninniyi
Fırat’ta tanırsınız,  şairin ruh güzelliğini
Şiirin ihlas gücü, Fırat’ta başlar,
Türk’ün Anadolu’ya sadakat yolculuğu!

FIRAT’IN KOYNUNDA
Fırat’ın koynunda bir ömür sürdük
Fırat boylarında nice yurt gördük
Suyla gelen kültür, bilge uygarlık
Işık ışık aktılar asırlara
Kıssalar aşikâr etti sırlara
Şehir şehir nebilerden çağrı var
Çağrıların mana yüklü bağrı var.

FIRAT’IN ÇIĞLIĞI
Halep’te, kelepçe kime vuruldu?
Haykır bir defa, insanlık vuruldu!
Çiğnendi tarihim, dilim, kimliğim;
Fırat’ın çığlığı, “Türkmen” vuruldu!

FIRAT’A
Fırat, ışık sende raks eder
Rüzgâr seninle fısıldaşır
Dağ seninle dizginlenir
Güneş cemalin seninle seyreder
Yakamozlar oynaşır
Bir içli asil toprağın aşısın
Taş duvarlar örülür önüne
Sular yedi renk olur nağmesinde
Fırat kâh nehir olur, kâh deryadır

FIRAT’TA HOYRAT
Fırat’ta hoyrat, gürül gürül akar
Yüzler, gönüller hep doğaya bakar
Asırların kervanı sanki yürür
Bu aşk Türkiye’yi taşır, Harput’a

FIRAT ÜSTÜNE
Fırat, bazen öfkeyle şaha kalkar
Bazen usul usul sessiz akarsın
Bazen, için için gözyaşı döker,
Feryadımı ötelere taşırsın
Fırat, coğrafyamın, ses ırmağısın!

FIRAT’TA
Fırat’ta kanatlanmış küheylan gibi
Işık olur tarihe, gönüllere…
Rabbim suyunu, ‘cennet ırmağından’
Akıtmış, nimete şükrünü eda…
Toprağa candır, berekettir Fırat;
Asırlar boyu, ‘türküler yakıldı’
Fırat, efsanelerle büyüledi…
Fırat’ın Kıyısında, ‘dost muhabbeti’
Bu vadi de içilir, söz şerbeti!
Bedri, ‘sulh ile bulanmış gönüler’
Şiir sözü, ‘nutku ilahi’ dua gibidir
Dua, ‘hayra döndürür’ akıbeti!

FIRAT İÇİN
“Fırat’ın suları akar, derinden”
Hasret gözyaşları döker, derinden
Dağlara çarpar feryadım, gayretim;
Yıkar surları hoyratça derinden.
Fırat’sın, cennet damlası taşırsın.
Maksadım sende doğdu, sen taşırsın
Tuna’ya eş, Nil’e kardeş bilirim;
Üç kıtaya fetih dili taşırsın.
Kâh gök mavisi olur, donatırsın!
Kâh yeşile boyanır, arıtırsın
Dağlar nöbette, vadiler yatağın;
Toprağımı rahmet rahmet bezersin.
Gece yıldız dökülür, sularına;
Seninle ışık olur, yollarına
Âşıklar izinde pervane ne gam;
Şüheda kanı dökülür surlarına…
Tarihim sen, medeniyetim sende,

FIRAT’TA ZAMAN
Boğum boğum kıvrılan dağlar omuz omuza
Ağrı’dan Toroslara taştan set oluşturmuş
Diz çökmüş eteğinde su gibi akan zaman
Malazgirt Ovasında tarihi buluşturmuş
Fırat Nil’in kardeşi, Tunaysa yay kirişi
Ok menzilinde takvim yapraklar tutuşturmuş
Afşin’i, Danişmend’i, Mengücek’i, Artuk’u
Edebi Devlet için dört yana at koşturmuş
Erzurum’dan Haleb’e,  Artukoğlu diyarı
Kartal Yuvası bize Belek’i çağrıştırmış
Coğrafyadan vatana bir kutlu ve uzun yol
Sade ok ve yay değil, güzel dil konuşturmuş
Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır
Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş
Erzurum’un barıyla, Elazığ’ın mayası
Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş
Asırların nağmesi Hayrilerin dilinde
Emrahlar, Zihnilerle ezgiler konuşturmuş
Fırat sen hazinesin, mazin kadar zindesin
“Yedi Küpeli Gelin” çehreler değiştirmiş

Yazarın Diğer Yazıları