Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Fetih Şuuru

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İstanbul’un Fethinin 568. Yıldönümündeyiz!
Kur’an da, “Fetih Suresinde” buyruluyor;
“İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ”
“Şüphesiz ki biz, senin için açık bir fetih
(zafer ve başarı yolunu) açtık” (Fetih, 1)
Allah Resul’ünün (sav), ‘fetihten 8 asır önce verdiği müjde’
Allah’a hamd-ü senalar olsun ki,
O müjde bu millete nasip oluyor!
Ecdadın açtığı yoldan yürüyerek fethi idrak edelim! 
***
Büyük bir aşk ile yürekten sesleniyorum;
Yüreğinizle ses veriniz, “Fatih olabilmek!” 
21. asrı, o ruha taşımak! Mümkün mü, elbette mümkün!
Bizlerin bu ruha hazırlanması,  “vicdani bir borcudur!”
O borcu, “eda etmeliyiz!”
Burada asıl olan nedir, bir neslin, ‘fatihleşmesidir…’
Bana göre fatihleşmenin zıddı nedir, ‘fakirleşmedir’
Lütfen, dikkat veriniz sesime; “sefilleri oynamıyoruz…”
Sefalet edebiyatı da yapmıyoruz…
Yüreğimizin coşkusundaki ahengi bugünlerde yaşamak istiyoruz!
Bizlerde bir söz vardır, “Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz”
Bir milletin topyekûn “asrın idrakine” hazır olması lazım!
***
Tebdil-i kıyafetle halkın içerisinde dolaşan Fatih’in kanaati bir hakikati resmeder;
“Ben bu milletimle değil Bizans’ı dünyayı bile fethederim!”
Fethi hazırlayan; O resim, O desen, O çizgi ve O boya;
Maddi ve manevi planda bir büyük hazırlığı ifade eder!
Kur’an’ın beyanıyla, “emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
Bir millet olarak, “sımsıkı Kur’an’ın ipine sarılmak…”
Fethin idrakinde, “Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklanmak…”
Bütünüyle, “Asrı Saadet terbiyesi…”
Söylerim, ‘fetih şuuruna…’ hazır mıyız? O kadar çok derslere ihtiyacımız var ki!
***            
Fatih’teki iradeyi, kararlılığı onun sözlerinden de okumanız mümkündür…
Bizlere ışık tutacak o sözlerden birkaçı;
“ İmparatorunuza Söyleyin. Şimdi ki Osmanlı Padişahı Öncekilere Benzemez. 
Benim Gücümün Ulaştığı Yerlere, Sizin İmparatorunuzun Hayalleri Bile Ulaşamaz.”
“ Ya Ben Bizans’ı Alırım; Ya da Bizans Beni.”
“ Fatih Olmasaydım Ulubatlı Hasan Olmak İsterdim”
“ Yapmak İstediğimi Sakalımın Bir Teli Bile Bilseydi,
 Sakalımın o telini hemen koparır ve yakardım”
“Bu Dünya ölümlüdür. Her fani gibi bende ölümü tadacağım.”
“ Dünya devleti ebedi değildir. Fani cihanda hiç kimse de ölümsüz değildir.
 İnsanların dünyada nefesleri sayılıdır ve ölümsüzlük kapısı kapalıdır.”
“ Hayatım boyunca Allah’ın emirlerinden dışarı çıkmadım. 
Allah’ın rızasını kazanmak için uğraştım. tek gayem bu İdi.”
“Şeyhim Akşemsettin Hazretleri ile beraber yaptığım zikrin lezzetine,
 Dünyaları bile değişmem. 
Eğer şeyhim izin verseydi zikir yolunu tercih eder, saltanatı terk ederdim”
Fatih, “kendisini…” bil akın tarif eder!
Zarafeti, sadeliği, inceliği, duruluğu, hukuku ve marifetiyle!
Kesinlikle, bir öfke değil; “tevazu abidesi…”
Hayatıyla bir, “aşk kasidesi…”
Bütün terennümüyle, “divan-ı hikmet rahlesi…”
***                
Fatih, Hocası Akşemseddin’e sorarlar; 
 “İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?”
Akşemsettin cevap verirler; “Ölünceye kadar!”
Açlık, onda aşkı ilahi vardır… 
Varlığın gayesini sürekli okumaya azmetmiş bir açlık!
***                
Fatih’e sorarlar: “İstanbul’u niçin fethettin?”
Zor soruyu kolaylaştıracak bir cevap;
“Çünkü o benim gönlümü fethetti!”
Tıpkı rüzgârın aşıladığı bulutlar misali…
O damlalarda gözyaşı vardır, O damlalarda hayatın kendisi vardır        
Fatih, çocukluğu cıvıl cıvıldır; Yaramaz mı yaramaz…
11.Murat dayanamaz, gözünden titrediği Fatih’e dönerek;
“Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Fatih’in yanında bulunan büyük Veli Akşemsettin gülümseyerek cevap verirler;
“Peder ne der, kader ne der!”
***            
Batı gözüyle bu Ulu Hakan’ı dinlediniz mi?
İşte sizlere İtalyan Zorzo Dolfin;
“Sultan Mehmet, çok az gülerdi. Zekâsı, daimi bir çalışma halindeydi. 
Çok cömertti. Her işte fevkalade atılgan, hatta cüretkârdı. 
Seçtiği hedeflere erişmek için çok ısrar ederdi. 
Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa tahammüllüydü.  Kesin konuşur, kimseden çekinmezdi.
 Zevk ve sefadan uzaktı. Türkçe, Yunanca ve Sırpçayı çok iyi konuşurdu. 
Her gün bir müddet okurdu.  Roma tarihi, başka devletler tarihi…
 Avrupa’daki bütün devletleri tanırdı. 
Özellikle İtalya’nın coğrafyasını en ince noktasına kadar bilirdi
 Ve bir Avrupa haritasını yanından ayırmazdı. 
Askeri ve coğrafi ilimlerle isteyerek meşgul olur. Araştırmalar, incelemeler yapardı. 
Tabiiyeti altında bulunan ülkelerin âdet ve şartlarını devletin, 
Ve bölgenin menfaatlerine kullanmakta maharetliydi.”
***                
Fransızların ünlü devlet adamı Napolyon’a,
 “Siz mi daha büyüksünüz yoksa Fatih Sultan Mehmet mi? 
Fransız Hükümdarının cevabı hayatın da, tarihinde gerçeğidir bir bakıma; 
“Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam,;
 Çünkü ben, kılıçla zapt ettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım.
Fatih ise fethettiği yerleri,
 Nesilden nesle intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.”
***                        
Oğlu Mehmet’in yaklaşan doğumu üzerine, II. Murad sabaha kadar uyuyamaz,
 Gece boyunca Kur’an-ı Kerim okuyarak müjdeli haberi bekler. 
Tam Fetih Suresi’ni okuduğu sırada oğlunun doğum haberi padişaha iletilir. 
Sultan bu müjdeli haber üzerine:
“Ravza-i Murad’da bir gül-i Muhammedî açtı” der. 
(Murat’ın bahçesinde Muhammed’in bir gülü açtı.) Asırların beklediği, fetih müjdesi… 
O müjdenin en sıcak ifadesi 11. Murat’ın sözlerinde tecelli edecekti…
***            
Fatih’in asrımıza kadar yansıyan vasıfları; 
Fatih Sultan Mehmed, soğukkanlı ve cesurdu. 
Ne istediğini, ne yapacağını, ne yapabileceğini bilen bir karaktere sahiptir.
Çok merhametli ve müsamahalıydı. 
Askeri ve siyasi sahada eşsiz bir deha idi. 
Sır saklamasını bilirdi; 
 “Sırrıma sakalımın bir tek telinin vakıf olduğunu bilsem, onu yolar, atarım” 
Çok başarılı bir diplomattı. Osmanlı donanmasının kurucusu Fatih’tir
Fatih Sultan Mehmed, ilme, sanata ve ilim adamlarına çok kıymet verirdi. 
Fatih Sultan Mehmed, kelam ve matematik ilminde devrinin en büyük otoritelerinden biriydi.
Fatih Sultan Mehmed, teşkilatçı ve imarcı idi. 
Fatih, asrın nöbetinde… Tarihin, odak noktasında… 
Yeni bir çağa kapı açacak kadar donanımlı adil yüzlü devlet adamıdır, O!
 

Yazarın Diğer Yazıları