Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

FETHİ GEMUHLUOĞLU ANISINA BİRKAÇ SÖZ!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bab-ı Ali’de bu abide şahsiyete, “Fethi Ağabey...” dediler

Hizmet sevdalısı bu yürekli insana, “Türkiye’nin Muhtarı...” dediler

Bir nesil üzerinde titreyen, ‘sevda muallimi...’ oldular

Tehlikelere, tehditlere karşı, ‘uyarıcı radar görevini...’ üstlendiler

Fethi Gemuhluoğlu’nun (5 Ekim 1977) Vefatının 43 Yılındayız...

Fethi Gemuhluoğlu ailesiyle ilk akla gelen, “Ağın’ın Gemuhu Köyü!”

Gemuhluoğlu, ‘ideal bir neslin sevdasıyla yüreği yangına döndü’

Bu güzel insanın, ‘aklı, fikri, zikri...’ dostluk üzerineydi!

Fethi Gemuhluığlu’nun hayat serüveninde; ‘bir dönemi yaşarsınız’

O sebepledir ki, ‘rol-model insanlar’ hafızalarda yaşatılmalıdır

Gelecek kuşaklar, ‘geçmişin erdemliğine iz sürmelidir’

Fethi Gemuhluoğlu (d. 1922- Vefatları 5 Ekim 1977 İstanbul)

 

Fethi Gemuhluoğlu’nda toprağın kokusunu aldım.

Anadolu’yu vatan yapan o asil ruha bir daha şahit oldum.

Anadolu Coğrafyasında,  huzurun sigortası mütevazı şahsiyetlerdir.

 Hayatı bilerek yaşamak, insana o kadar vakar veriyor ki! 

Hele yollarının üzerindeki işaretleri görenler, bil cümle alemin efkârını dağıtıyorlar.

Hadis, “Bir milletin efendisi, onlara hizmet edenlerdir”

Su taşıyan sakalar, omuzlamış cennet testilerini.

Bezm-i Elest süslemiş rüyalarını.

Cennet Mekan Gemuhluoğlu’nun gayretleri müthiştir.

Kendileri aslında,  ‘Hayratın görünmez payitahtı olmak isterler.’

Bilirler ecirlerinin Hakk katında olduğunu!

Bilirler şandan,namdan,şöhretten, makamdan daha evla bir makam olduğunu!

Bilirler de, onun için nefislerinden, nefsin bütün alametlerinden kaçarlar!

 

Fethi Gemuhluoğlu’nda devlet gibi bir yürek vardır.

Bir ömür boyu zevkle, huşu içerisinde, milletinin mihnet küreğini  çekmişlerdir. 

İsmi ile müsemma, irfan mektebinin fanusu olmak ne demektir?

Söz orucunda, gönül iftar eder. Hakk kuluyla iftihar eder.

Nefis dayanamaz, bu edep, bu vuslat karşısında intihar eder.

Böyle bir sima, elbet derdini ummana dökecek, elbette, asumana inleyecek!

Bize de, ‘dinle dinle hayatı elezberden’ diyeceklerdir.

Öfke sağılır mı? Yıldırımlarla bulutlar nasıl nar tanelerine dönüşüp dağılırsa,

İçimizde ki öfkeler, ‘himmet ateşinde kavrula kavrula’ dağılır! 

 

Beyim, beylerim; Düştü mü yolunuz Ağın’a!

Düşlerle büyür bir dünyanız!

Toprağa bulanır bünyeniz!

(orada)Bir hayat, damar damar solur.

O damarda kendin(izi )bulur.

Gemuh dediğiniz, bir ince söz! Sözün, kelamın tesbihi!

Burada, vatan kasidesi! Burada, Yesevi rahlesi! 

Burada Alperen duası! Dualar, bir kurra alayı!

Yürür Anadolu balayı!

Söz fırçası, Türkçe’m cilası!

Çeker, derviş gönül halayı!  

 

Türkiye’nin muhtarı Gemuhluoğlu ağabeyimiz,

“İnsana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak,

Kendi vücuduna dost olmak, komşuya dost olmak gibi kademe kademe,

Ama enteğre, bir bütün içinde bütün dostluklar söylenmeye mecburdur.”

Dost, bütün zerrelerin kemal halidir.

Sağımıza dönsek, solumuza dönsek, yanımıza dönsek, kendimize dönsek,

Hakk’ın esmasını görürüz.

Söylerim bu hali yaşayan bir kutlu zevatta, ‘gönülden gayri ne kalır’

Hayatı bütün çilelerine, bütün ezalarına rağmen göğüsleyen bu hamiyetli yarışıdır.

O hamiyetle, o muhabbetle vatan coğrafyasına hizmeti büyük bir gayretle,

Büyük bir arzuyla sarmış, sarmalamışlardır. 

Bab-ı Ali’nin usta kalemleri Sahâbi yürekli bu güzel şahsiyet için haklı olarak,

‘Fethi ağabey’ demeyi edepten saymışlardır.

‘Edep’ sözlerin en âlâsıdır. Fethi Bey’in sığındığı, sırlarında kalesidir.

 

Bir ömür, bir neslin yetişmesi için onun ahlakında; kendisini fani ikballerden ‘feda’ anlamına gelir.

O bilir ki, o feda ahir zamanda ‘vefa bayrağı’ olarak kendisine teslim edilecektir.

Ferhat’ın feryadını duyar mısın? Aslı’nın nazını hisseder misin?

Yusuf’un yüzünde mum gibi eriyen Zeliha’yı görür müsün?

Mecnun’un ayaklarında kum tanelerinin ışıldadığını fark eder misin?

Bütün bunlar, milletin hafızalarından asla silinmez hikmet kıssalarıdır.

Elbette, Gönül pınarlarıdır, çağlayanlar!

Edepden arlarıdır, ağlayanlar!  Bir nefes tarlarıdır, bağlayanlar!

Gemuhluoğlu ‘türkülerimiz’ isimli makalesinde;

“Türküler ve şarkılar var. Türküler ve şarkılarda halk var. Millet var. İnsan var.

Türkülerde ve şarkılarda şiir var, hikmet var, yaşama kuralları var.

Türkülerde ve şarkılarda ahlak var, töreler var gelenekler var.

Ve asıl en mühimi yüreğimiz ve gönlümüz var.

Müşahhas olarak yürek, mücerret olarak gönül var.”  

 

Dağlar deriz, ‘yaslandığımız’ ona omuz verdiğimiz dağlar deriz.

Allah’ın Veli kulları, Hakk’a dost insanlar, milletin yaslandıkları, omuz verdikleri dağlar gibidir

Kur’an buyuruyor, “Dağlar, yeryüzünün kazıklarıdır.”

Tıpkı bir binayı ayakta tutan sütunlar gibidirler.

O sebepledir ki, “Bir âlimin ölümü, âlemin göçmesi gibidir”

Dağları, metanet ile biliriz. Dağları, sükûnet ile biliriz.

Dağları, Allah’ın azametinden en fazla korkan kâinatın ulu çınarları biliriz.

Dağlar bizlere neleri terennüm eder; yeryüzünü emziren ab-ı hayat kaynaklarını!

O kaynakları havadar eden mineralleri! Ve arzın nefeslendiği dokuz boğumu!

Kamil insanlar, kuvve-i can gibidirler!

 

Bir can, bir gönül dostunun aramızdan ayrılışının 43. Yılında elbette tevazu görevimizi yapacağız.

“Ben giderim adım kalır/ dostlar beni hatırlasın

Düğün olur, bayram gelir/ Dostlar beni hatırlasın.”

Hatırlanmak, sadece geçmişi değil bu toplumun geleceğini de bir manada okumaya çalışmaktır.

Kopacak fırtınaları, kasırgaları göğüsleyecek bir niyete, bir ihlâsa sahip olmaktır.

“Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı, dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı”

Bir gam ortağını, Anadolu’nun şefkat damarlarıyla beslenen irfan meclisinin,

 Kâh Aslı’m diyen, kâh Leyla’m diyen bir mütefekkirini anıyoruz.

Bu kişi, bu zat, ‘dost’ gibi sırra kadem basan bir ifadeyle anılır.

Bu öyle bir ifade ki, kendisinde; “Sıddık” “Sadık Dost” lâkabı ile bildiğimiz,

 Hazreti Ebubekir’in hayatımıza ışık veren sıfatını bulur.

İnancımınız, “Bir binanın iç içe geçmiş taşları gibi..” dost kavramını en âlâ bir makama taşır.

Bizim kimliğimiz dostluğa ezeli bir tarif getirmiştir; 

Burada, kendimizi vicdan terazisine alıp da, ‘ben bu terazinin neresindeyim?’

“Dostlukta ittifak, koltukta ihtilaf.” vardır.

“Ben yıkık çeşmeler gibi, göçük duvarlar gibiyim” diyecekler Fethi Gemuhluoğlu

Bu güzel insanın Hakk’a ruhunu teslim edişlerinin 43.yılında rahmetle anıyoruz.

Gemuhluoğlu’nda, bir milletin bahar muştusunu alırım.

Bu coğrafyanın şefkat damarlarında gezinirim.

Her kışın bir baharı, her gecenin bir gündüzü, her zorluğun bir kolaylığı olduğuna,

Bir daha kalbim gibi iman getiririm.

 

FETHİ GEMUHLUOĞLUNA ARMAĞANIMDIR!

Bir dost insana ancak onun yüreğiyle seslenebilirsiniz.

Nerede bir çığlık varsa, nerede bitap düşmüş bir yüz varsa, nerede bir gönül varsa

Orada kendisini bulduğumuz bir dost insana armağanımdır, bu şiir;

“Ben fakir,

Ben hakir,

Ben kimsesiz,

Bütün çığlıkların yurduyum!

 

Ben sabi,

Ben sefil,

Ben derbeder,

Bütün divanelerin yurduyum!

 

Ben masum,

Ben mağdur,

Ben çilekeş,

Bütün viranelerin yurduyum!

 

Ben kırık,

Ben dökük,

Ben yıkık,

Bütün gönüllerin yurduyum!

 

Bir gönül yapmaya

Geldim!

‘Bin ah! ’ İşittim

Ben ‘binlerin Ahı’yla,

Taht kuranların

Masumların yurduyum

Yazarın Diğer Yazıları