Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Eylül'de Doğdum

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ey gül dedim, bahtımın serinliği,
Estikçe bulut bulut ıslanırım…
Ey sonbahar, ufkumun derinliği,
Gök mavisi yürekçe seslenirim…

Eylül de, sonbaharın savruluşu,
İçimde yangınların kavruluşu, 
Takvimden yaprakların dökülüşü…
Hüzün kokan yürekçe hislenirim

Eylülü düşün, kıssalardan hisse
Yıkılırsın bir gönül size küsse,
Kalpler kırık, zaman vefasız düşse,
Gülkurusu yürekçe yaslanırım

Ben Eylül’de doğdum, özümde vuslat,
Durgun suların gizeminde haslet,
Ve renkleri gökkuşağında ıslat,
Adil yüzlü yürekçe seslenirim

Eylül sevincinde hayata erdim,
Sonbahar uyandı, gönlümü verdim
Benim türkülerim, Eylül’de doğdu
Bilir âlem, ‘Hakk sözle! beslenirim

DUY BENİ HAKİKAT!
Duy beni hakikat, dinle ey gönül
Kerem et, Aslı’na dön de gel gayri
Hani gül ikram eden dervişlerin
Ferhat yüreğini al da gel gayri!

Toprak ol, kum tanesi gibi dağıl
Bastığın yerleri bil de gel gayri
Ata’m “Oğul” der, şefkat dolu söz
Söz içre canları bul da gel gayri

Ömür bir roman gibi geçer hayat
Hayat iksirini iç de gel gayri
Dert dolabına su ver, edebiyle
Dönsün! Çileyi öğütte gel gayri…

Dertliyim, derdime derman ararım
Sabır ilacını iç de gel gayri
Ey dağlar, dinle feryadımı yol ver
Dervişlik hırkasın giy de gel gayri

Söylerim sözümü, yiğitten yana
Erenler duasın al da gel gayri
Şu âlemde, iyilik ağacı ol
Bir budayan gönül ol da gel gayri

DOĞDUĞUM ŞEHİR    
Bir hilal gibi, Harput semasından
Ovaya düşen ışık dantelisin…
Hazar Baba’da, kıyamda düşlerim;
Yıkanır Hazar’ın, mavi göğsünde… 
Efsunkâr şehir, idealimsin sen
Gönül dünyamın, Fırat’ta kaynağı
Türkülerim Fuzuli diyarından;
Yar elinden aşk kâsesi sunulur…
Şairler sofrasına bağrın açar!

Fırçası gönül olanın tuvali;
Sevgi ilmeğinde boyar âlemi

SEVDALARIMIZ YÜRÜR…
Sevdalarımız yürür Anadolu’dan
Alpler, Erenler, Veliler diyarından
Şecaat yürür, asrın bütün kalelerinden…
Vefa ve sadakat bayrağı dalgalanır,
Sıddıklar Ordusu’ndan…
Ey Sahabe meşrepli yüzler;
Ecdadın kutlu selamı ve salâtı üzerinize
Fırat’ta, Dicle’de abdestlerini aldılar
Kelam ettiler, kâmil bir ruha erdiler…
Şefkat dolu, “fetih yürekli” nazarlar;
Her biri yıldız olup aktılar Anadolu’ya…

BİR ULU MABETTE
Bir ulu mabette kıyama durdum
Sabırla sükût yolculuğu seçtim!
Asırlara hükmeden mabet yurdum
Bedri, o ruhani havayı içtim
Bütün tasalarım yerle bir oldu
Hak çağrısı sedalarıyla doldu
Yanmada gönül, derde derman buldu
Buldu da yar, acı devayı içtim

KALMADI VEFASI
Ne yareni, nede vefası kaldı dünyanın
Ne mahşeri, nede sefası kaldı dünyanın
Çarpmayınca yürek, nice fetihler için;
Ne seferi, nede kal ’ası  kaldı, dünyanın..

KİMİN FERMANI
Kimin fermanı, Islahat! ..
Yüz elli yıllık maslahat 
Yakarışımız Huda’dan, 
Bizi hayırla ıslah / et! ..

DUA MI BIRAKTIM
Halep’te, gözyaşımı;
Kerkük’te, gönlümü bıraktım!
Fırat Vadisinde, “hüznümü…”
Harput’a, “dua mı bıraktım…”

DERYALARA KARIŞTIM
Damla oldum, deryalara karıştım
Gonca oldum,  baharlara eriştim
Yürek oldum, sevdalarla yarıştım
Barıştığım gün, “bayramlar” merhaba 

Binler yıl, sizlerle anıldı yurdum
Sizlerle, ‘gönül köprüleri’ kurdum
Sırat’ı,  “köprülere âlâ”  gördüm
“Zalimler ameliyle düğümlenir”

DOST OL
Bedri, “kadri kıymet bilene” dost ol
Kişi, “dostunun yolu üzerinde”
Hayır işlerinde, sevgiden mest ol!
Gönül bağı, aşk yolu üzerinde… 

DOMANİÇ YAYLASINDAN…
Eski dünya, huzuru çimlendirmekte 
Yenidünya, mazlumu çiğnettirmekte 

Domaniç yaylasından Dalmaçya kıyısına 
Bizi taşıyan iklim, nal sesinde duyulur 
Her bahar sabahında, Türk’ün zafer muştusu 
Surlarda gedik açan, top sesinde duyulur. 

Gecenin karanlığı pusularla örülmekte 
O pusuları kıran gün ışığı görülmekte 
Gazi Süleyman Han’dan Rumeli sorulmakta 
Kırk yarenin nefesi, su sesinde duyulur. 

Edirne’den Üsküp’e, Kosova’dan Varna’ya 
Türk’ün yüceliğini sorun uçan turnaya 
Bir asma dalındaki akçeyle bakın Bosna’ya 
Yaraya merhem adlin gür sesinde duyulur
 

Yazarın Diğer Yazıları