Çömlekçilik, “kilin, çark veya elle şekillendirildikten sonra ateşte
dayanıklılık kazandırmak suresiyle pişirilip kullanıma hazır hale
getirilen üretim...” olarak ifade edebiliriz. Anadolu’da Hititler
döneminin özel yapımları olarak, ‘kabartma bezekli çanak çömlekler…’
müzelerimizi süsler.
Osmanlı dönemine ait sırlı ve sırsız olarak topraktan yapılmış, ‘su
küpleri, kavanozlar, su testileri gibi eşyalar…’ günümüze kadar
gelmiştir.
Türkiye'de hali hazırda Eskişehir, Manisa, Bilecek, Nevşehir, Avanos,
Adapazarı, Bursa, Balıkesir, Menemen, Kütahya, Konya ve Diyarbakır’da
halen çömlekçilik devam etmektedir.
Çanak ve Çömlekçilik konularında, ‘bilimsel araştırmalara da şahit olmaktayız’
Masamın başında başımı iki elimin arasına koydum, dakikalarca
düşündüm! Elâzığ Şehrinde, sıklıkla turizmden bahsederiz. Elâzığ bu
saydığımız iller arasında niye yerini almaz? Yıllarca şunu gayet iyi
biliyorum ki, “Sivrice İlçemiz sadece Gazi Atatürk’ün ismini verdiği
Küçük Hazar Gölü, Hazar Baba Kayak Merkezi ile sınırlı değil…” Sivrice
İlçesinin mevcut 50 köyü içerisinde öyle bir köyü var ki, “1200’lü
yıllardan bugünlere kadar 8 asır boyunca devam eden
çanak-çömlekleriyle sadece Elâzığ İlimizde değil Doğu Anadolu’da
bilinir…”
Bir Dönem Elâzığ Sivriceliler Dernek Başkanlığı da yapan
Eğitimci-Yazar-Şair Hadi Önal Bey ile sohbetimiz oluyor. Halen Çetin
Özmen’in Başkanlığında devem eden Elâzığ Sivriceliler Derneği
Yönetiminde, “Ali Koç, Cemil Erdem, Prof. Turgut Yılmaz, Psikiyatrist
Ömer Deniz, Prof. Erdal Yılmaz, Dr. Fethi Kılıç, Fethi Özbay, Ahmet
Bozkurt, Hadi Önal, İlhami Şahin!” gibi şehrin güzide isimlerinden
oluşan bir yönetimi var. Şimdiye kadar birçok nezih projeyi de hayata
geçirdiler. Bu projeler arasında, “Hadi Önal’ın kameramanlarla/ ve
fotoğraflarla Sivrice ve köylerini baştanbaşa anlatan kaynak eser…” O
eserde, en fazla dikkatlerimizi çeken de, Sivrice’nin Uslu ve Çanakçı
Köyleri olmuştu…
Şunu gördük ki, “Uslu Köyü yalnız Elâzığ İlimizde değil, Doğu
Anadolu’muzda toprağı ile ünlü ama zenginliğini değerlendiremeyen,
Sivrice İlçe Merkezine 25 km uzaklıkta yer alan bir köyümüz!”
Uslu Köyüne gitmenizi arzu ederim… Şöyle söyleyeyim, Elâzığ İlinin
rakımı, 1.067 m. Uslu Köyünün rakımı ise 1601 m. Uslu Köyünden,
Batı’ya doğru baktığınızda Fırat’ı dizginleyen Karakaya Barajının
eşsiz güzelliği gözlerinizi kamaştırır! Hadi Önal anlatıyorlar, “Uslu
Köyünün tarihi çok eskidir. 1200’lü yıllarında Molla Hasan ve Doruk
Han isimli iki süvari gelerek buraya yerleşmişler, kendilerine yurt
tutmuşlar. Toprağın çanak çömlek yapımına müsait olduğunu görünce de
kollarını sıvazlamışlar…”
Nesiller boyu devam edecek olan, ‘çanak çömlek üretimine başlamışlar’
Uslu Köyünün aksaçlıları bu tarihi geleneği bütün yönleriyle
biliyorlar. Geçmişin o güzelim hatıralarını günümüze de
naklediyorlar.
Onları dinliyoruz… Uslu Köyünde gelenektir, “çömlekleri kadınlar
yapar, erkekler satarlar!” Fabrikanın/ veya büyük imalathanelerin
olmadığı dönemlerde/ veya zaman diliminde; Şanlıurfa’dan Sivas İlimize
kadar geniş bir bölgenin her türlü mutfak gereci, Uslu Köyünden
karşılanırmış. Kadınlar tarafından üretilen çanak ve çömlekler,
erkekler tarafından katırlara yüklenen çanak çömlekler, katırlarla
Kürk Köyünde istasyona getirilir. Buradan Sivas’a götürülür,
katırlarla köy köy dolaşılır. Aldığımız bilgilere göre, ‘köylerde
değiş tokuş yapılırmış. Çanak çömlek karşılığında, buğday, fasulye,
mısır gibi ürünler alınırmış…’
Uslu toprağı, çanak çömlek yapımında/ veya dayanıklılığında o kadar
elverişli ki, “ateşe de dayanıklılığı bilinen Uslu toprağını
Eskişehir’den, Nevşehir Avanos’tan son zamanlarda götürmeye başlandığı
buranın sakinleri tarafından ifade ediliyor!”
Uslu’da, toprak çok çeşitlidir. “Güveç yapılan toprak su sızdırmaz.
Ancak suyu soğutmak için kullanılan testilerde kullanılan toprak su
sızdıran cinstendir.” 1960’lı yıllara gidelim, kendi evlerimize…
Buzdolabının olmadığı yıllara… O yıllarda, evlerimizde genellikle,
‘tel dolaplar bulunurdu’ Bakır ve toprak kaplar, tel dolapların
dekoruydu… “Toprak kaplar, günümüzün buzdolabı görevini görürler. Yağ,
çökelek, peynir, zahire, kavurma, velhasıl aklınıza ne gelirse
topraktan yapılmış küplerde saklanırdı!” Doğal olarak daha sağlıklı
diyebiliriz.
Güveç, hâlihazırda, Elâzığ’da, özelliklede insanımızın vazgeçilmez
yemeğidir. “Fırına güveç vermek, sonra da başına toplanıp ekmeği
güvecin suyuna bandırmak…” Bunun ayrı bir zevki, damak tadı vardır.
Uslu’da, “ayran yapmak için güğüm, zahire saklamak içi küp, suyu
soğutmak için testi, çeşitli boy ve ebatta çömlekler, yemek kapları…”
büyük bir maharetle yapılmıştır. Bütün bunlarla birlikte, çanak ve
çömlek yapımında ailelerin dayanışması da bilinen bir gerçektir.
Uslu Köyü bir dönemler, 250 hanelik büyük bir köymüş… Başta İstanbul
olmak üzere Uslu Köyünden de göçler aman vermemiş… İstanbul’da
yerleşen Uslu Köyü mensupları burada, ‘dernek kurmuşlar’ Uslu
Derneğinin üye sayısı 500’lerin üzerinde… 2024 yılına baktığımızda
Uslu Köyünde kala kala 50 hane kalmış… Bu hanelerde de toplam 137
insanımız yaşıyor. Uslu Köyünde artık, ‘yaşlı nüfus’ var. İstanbul’a
giden Uslu’lar, burada; “geçimlerini çömlek yerine plastik üzerine
kurmuşlar”
Elâzığ şehir merkezinde, ‘modern usullerle çömlek atölyesi kurulmuş…’
Uslu’nun geleneksel çanak ve çömlek üretimi devam etmektedir.
Sivrice’nin Uslu ile Yukarı Çanakçı Köylerinin bir farklı özelliği de,
“din eğitimi veren bir özelliğe sahip oluşudur’ Medreseleri ile çevre
köylere/ o köylerin insanına eğitim alanında hizmet götüren Uslu
Çanakçı Köylerimizde, birçok bilge insanın yetiştiğini biliyoruz.