Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Batı'nın diliyle konuşursanız!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ortadoğu denilince ilk aklınıza ne gelecektir?
Tarihi bir gözlemle cevap vermeye çalışalım… Ancak o gözlemle bizler
coğrafyanın kılcal damarlarına dokunabiliriz. Tarihi realiteler
önemlidir. Onları hiçbir zaman gözardı edemeyiz.
Ecdadımızın hatıralarıyla dolu, ‘Gönül Coğrafyamız!  Bu mualla
coğrafyayı tarihi materyallerle gezmenizi yürekten arzu ederim. Büyük
Selçuklu Devletinin haritasına baktınız mı?
Bugün ‘problemli!’ gibi görünen; Suriye, Irak, İran, Filistin vs.
gönül coğrafyamızın ‘ana arterleridir’
Doğudan Batıya doğru geldiğinizde, yer alan isimler; Semerkant,
Buhara, Harizm, Belh, Horasan, İsfahan, Kirman, Kerkük, Musul, Halep,
Bağdat, Kudüs, Şam, vesaire tarihi hatıraların yükseldiği, ‘kadim
coğrafyamızdır!’ Bu isimlerle bir büyük medeniyetin ilim muhitlerine
de misafir olursunuz…
O sebeple diyoruz ki, bu millet öncelikle; ‘ilk Müslüman Türk
Devletlerini’ tarihiyle, coğrafyasıyla çok iyi bilmelidir…
Kültürümüzün, Sanatımızın, Edebiyatımızın; ‘İzleri üzerinde…’ yürümek!
O izler üzerinde tarihi tefekkür etmek, ufuklarımızı da açar… 9.
asırdan 21. asra doğru; O muazzam coşkuyu yaşamak, özellikle de,
‘asrın insanına’ yaşatabilmek! O sebepledir ki, “Batının diliyle…”
konuşmuyorum, “Batının yüreğiyle de” seslenmiyorum, Bizim dilimiz,
kültürümüz, kimliğimiz, bizim yüreğimiz var, bu coğrafyada… O yürekle
yaşadık ve yaşamaya da azmettik…
Yıllarca gönül coğrafyamızda çıkarılan , ‘yangını…’ gördükçe; içim paralanıyor!
Hey kahpe düşman,  çok değil, son 150 yıl, kininle, nefretinle,
öfkenle; içimize öyle girdin ki…
Öz yurduma, ‘ikilik tohumları…’ serptin! Sürekli fitne ateşini yaktın
ve hala günümüzde de yakmaya devam ediyorsun. Ama şurası da bir
hakikat ki, Anadolu insanının sağduyusu karşısında sürekli sille
yediniz, yüzünüz hiçbir zaman kızarmadı… Çünkü sizlerde ne kızaracak
bir yüz ve ne de utanacak bir ar damarı yok…
Bir daha sormak isterim; Ortadoğu Neresi!
Gönül coğrafyamın ‘en mümbit bahçesi…’
İşte, o bahçe ‘talan ediliyor…’
Nasıl mı? 150–200 yılı bulan, ‘yıkım projesiyle…’
Hemen sınırımızdaki, Suriye, Irak ve ötekiler; ‘yabancılaştırıldı…’
Yıllarca, akıl almaz bir misyonerlik çalışması…
Tarihi hafızalar, hatıralar birer birer silindi!  Ne yazık ki
köklerinden budandı…
Bu coğrafyanın, demografik yapısıyla o kadar sinsice oynandı ki, aman Allah’ım!
Batının sinsi pençesinde, ‘şark meselesi…’
Batıdan Doğuya, Kuzeyden Güneye Doğru; ‘Komplo Teorileriyle…’
bütünleşerek, ‘değişik isimlerle/ sıfatlarla’ yürüdü! Ve yürümeye
devam ediyor.
16. yy Türk Asrıdır…
Fatih Sultan Mehmet’le, Devletin Yüzölçümü, 2.214.000 km2’yi aşar…
Kanuni Dönemine geldiğimizde; Devletin Yüzölçümü, 14. 983.000 km2’dir…
111. Murat(1595) Döneminde, artık Doğal Sınırlarına ulaşmıştır, 19.902.000 km2…
Bizlere asıl acı vereni, ‘çekilişimiz’ olmuştur.  O çekilişle
birlikte, kaybettiğimiz, ‘canlar…’
Batının, ‘parçalama provası…’ Çanakkale’de yüz geri edilecekti!
İstiklal Savaşıyla da,  bir milletin, ‘kurtuluş destanı’ yazılacaktı!
Anadolu’da, bizleri rahat bırakırlar mı?
Gerçekten, ‘bedeli ağır…’ çok zor bir coğrafya,  bir yanda, Kafkaslar
ve Ötesi… Balkanlar…
Türk ve İslam Âleminin, ‘gözü ve gönlü…’ sende olacak!
Sendeki, silkiniş ve diriliş;  Onları yüreklendirecek…
Beri tarafta, ‘komplo teoriler…’ Ve acımasız tarihi suikastlar, 21.
asırda da, ‘sana yönelecek…’
Lütfen, son 30-40 yılın dramatik tablosuna bir bakınız…
Afganistan’daki, 1979 yılındaki; Sovyet Rusya’yı dize getiren direnişe…
Ve sonrasında, ‘kendi içindeki…’ Acımasız iç savaş…
Aynı yıllarda; Batının tahrikleriyle başlayan; İran-Irak savaşı,
yıllarca sürecekti…
Her iki ülke, bu anlamsız savaşlarla; ‘kendi milli kaynaklarını…’ tüketecekti!
Sonrası malumunuz, ABD’nin Irak’a, ‘Körfez operasyonu…’
Irak’ı, dilim dilim edecek; Siyasi belirsizliğe sürükleyecekti!
Önce Suriye’de, Sonra Irak’ta, ‘koruma altındaki…’ bataklık
Türkiye’ye yönelecekti, hedefte, Türkiye vardı! Maksat, ‘Sevr’i Hortlatmaktı…’
Asrın başında, ‘yapamadıklarını…’ yapmaktı!
1984–2025 yılları… Bölücülük/ veya Irkçılık Belasını;  başımıza
musallat edeceklerdi!
Hedef gayet açık; bu coğrafyada, ‘zayıf bir Türkiye…’
Batı dünyasına,  geniş bir sömürge alanı açacaktır!
Oyun belli… Son gelişmelerle saflar, ‘daha da netleşiyor…’
Batının çirkin tuzağı kendisini daha aşikâr bir şekilde belli ediyor…
Bu millet, ‘Batının dili veya yüreğiyle…’ değil;
Kendi diliyle, yüreğiyle bu coğrafyada konuşacak!
Kendi tarihi yürüyüşüne yönelecek!
Onlar istemese de, ‘tarih tecelli ediyor’
İnşallah! En uzun kara sınırlarımıza sahip Suriye bir Asır sonra
tekrar kendi tarihi iklimiyle buluşacaktır. Suriye’nin güvenliği
Ortadoğu’nun ve aynı zamanda Akdeniz’in güvenliğidir. Türkiye’nin en
büyük mücadelesi de, bu güvenlik adasının korunması üzerinde
olacaktır.
Selam ve Muhabbetle

Yazarın Diğer Yazıları