Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Azerbaycan - Türkiye Üniversitesi

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

 Saygıdeğer Okurlar, Elazığ Şehrimizde insanımız tarafından sıklıkla dillendirilen, “2. Üniversitenin Açılması…” yönünde sohbetler. O sohbetlerde özellikle de; “Uluslararası Türkiye- Azerbaycan Üniversitesinin Elazığ Şehrimizde Açılması…” 

Elazığ Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş Beyefendi ile sohbetlerimizde de, Manas Yayınevi Koordinatörü Şener Bulutla birlikte, “Uluslararası Türkiye- Azerbaycan Üniversitesini” Elazığ Şehrimizde, 2. Üniversite olarak kurulması yönünde görüşlerimizi ifade etmiştik. Gayet sıcak karşılamışlardı. Bir şeyleri irade edeceksiniz! O yola, canla başla koyulacaksınız. Nefes tüketeceksiniz. Gerekçeleriyle birlikte tarihi bir realiteyi ortaya koyacaksınız.

13. Asra gidelim. Türk-İslâm Coğrafyasında 3 tane, “Kubbet-ül İslâm Şehri” vardır. Bunlar, Hz. Mevlana’nın dünyaya geldiği, Belh Şehri. Şimdiki Özbekistan’da yer alan, Buhara Şehri. Ve Sultan Alparslan’ın karargah şehri olarak da bilinen Ahlat’tır. 1085’lerden günümüze doğru gelindiğinde, tarihi buluşturan bir sevda şehri, bir ‘Vuslat Şehri Harput’u görmekteyiz! 

Harput Şehri, İstanbul’a yakındır. Harput Şehri, Kafkaslara yakındır. Harput Şehri, Basra ve Kerkük’e yakındır. 1836’lı yıllardan itibaren, “Mezire’ye taşınan” Harput’un tarihi mirasını, Elâzığ Şehri bir bakıma, “Erdemli İnsandan, Erdemli Şehre…” serüveniyle devam edecektir. 

1992 tarihinden itibaren ilki Av. Fikret Memişoğlu anısına gerçekleştirilen, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları…” 24 yıl boyunca istikrarlı bir şekilde devam edecektir: Elazığ Şehri, 24 yıl boyunca, “Türk Dünyasını Buluşturan tarihi Vuslat Şehri…” olarak anılmaya başlayacaktır. 

2003 Tarihinden itibaren de, “Türk Dünyası Hizmet Ödülleriyle…” Uluslararası Hazar Şiir Akşamları taçlanacaktır. Her yıl yapılan Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla birlikte; Elazığ İlinde, ‘bilimde, kültürde, sanatta, edebiyatta, musikide şenlik havası oluşacaktır’ 

Sohbetler, paneller, konferanslar, Şiir ve Musiki akşamlarıyla; ‘Gaspıralı İsmail’in hayalleri…’ bir bakıma hayata geçecekti. Elazığ Şehrimiz, “Bakü’de, Bişkek’te, Almatı’da, Aşkabat’ta,  Duşanbe’de, Lefkoşe’de, Taşkent’te, Kazan’da, Saraybosna’da, Priştina ’da…” Sanat ve Edebiyat camiası, Akademik camiada bilinen bir şehir olacaktı…

Özellikle de, “Elazığ- Bakü arasında o kadar canlı köprüler kuruldu ki…” Her iki şehir o kadar içiçe oldu ki, ‘tarihi buluşmalar birbirini takip ettikçe…’ birbirimize ne kadar yakın olduğumuzu inanınız gönül alkışlarıyla birlikte yaşadık. Stalin Döneminde Kafkaslardan Elazığ’a kopup gelen aileler oldu. 22-24 Eylül 2005 tarihinde gerçekleştirilen 13. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları Elmas Yıldırım Anısına Yapılacaktı!” O faaliyetle, Elazığ- Bakü arasında çok sıcak köprüler kurulacaktı…

Bu şiir akşamları bizlere, hayatı başlı başına bir roman olabilecek, ‘efsanevi bir kahramanı…’ tanıttı. O kahramanın Stalin döneminde başlayan çileli hayatı…
Şiirlerinde o hayatı bütünüyle sizlere yaşatabiliyor; Derbent, Şamilkale, Kasımkent, Kırım, Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz ve Elazığ… Hayatının özetinde, ‘sürgün ve gurbet…’

O içli, yürekli, azim ve irade dolu mücadele 124 şiirle bizleri buluşturacaktı. O şiirler, Manas Yayıncılık tarafından bir esere dönüşecekti.  Elmas Yıldırım 1933-1952 yılları arasında bu şehirde, şehrin dört bir yanında görevler alacaktır. O bir idareci, eğitimci, halk bilimci, şair, mütefekkir tavrıyla bilinecektir. Elazığ’da, derlemiş olduğu “200’ün üzerinde mani…” şehrin kültürüne büyük bir katkıdır. Bir neslin yetişmesinde de, çok büyük katkıları olduğunu bilmekteyiz. ‘Destanların Efendisi’ olarak anılan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu üzerinde ki etkileri de bilinmektedir. O yıllarda, Ağın İlçemize, ‘tiyatro kültürünü sevdiren bir bilge kişi olduğu…’ anlatılır. 

2007 Yılı, Elazığ Şehrinde; “Elmas Yıldırım Yılı…” olacaktır. Bu yıl içerisinde Elazığ ve Bakü’de görkemli törenler düzenlenecektir. 25-27 Eylül 2007 tarihinde Bakü’de gerçekleştirilen törenlere her iki devletin en üst düzey yetkilileri katılacaklar. Elmas Yıldırım’a ithaf ettiğimiz bir şiirimizde şöyle sesleniriz;
“Gala’dan Gala ’ya köprü kurmuşum
Her iki Gala; yüreğim, can evim
Vatan sevgisi, imanım demişim
Tutuşturur tüm cihanı alevim”
Elmas Yıldırım’ın en büyük sevdası, “Türk Birliğidir!” Elazığ- Bakü arasında tarihi ve kültürel köprülerin kurulmasıdır. Elazığ-Sivrice’de bulunan ‘Gölcük Gölünün’ Hazar ismini almasını, Gazi Atatürk’e yazdığı mektupla teklif edecektir. Yıllar gelecek, Elazığ Şehrinden; “Küçük Hazar’dan Büyük Hazar’a tarihi yolculuklar yapılacak!” Bu kahraman şahsiyet bütün yönleriyle, “Elazığ ve Bakü’de görkemli törenlerle anılacak…” 
Elmas Yıldırım, “Kara Destan” isimli şiirinde, ‘yaşadığı asrı’ mısralara serpiştirir. 
“Azerbaycan dert içinde boğulmuş
Sevenleri diyar diyar kovulmuş
Ağla şair ağla, yurdun dağılmış
Nerde kopuz, nerde kırık keman hey!
Nerde büyük vatan nerde Turan hey!”
Hey güzel insan, şimdi bizler hangi yoldayız? 
“Bir Millet, İki Devlet…” olduğumuzu cümle âleme haykırıyoruz. Her iki ülkenin, “Uluslararası Türkiye- Azerbaycan Üniversitesi…” kurulması yönünde niyetimizi ifade ediyoruz. Bunu ifade ederken de, bu tarihi Üniversitenin, “Elmas Yıldırım” ismi olmasını teklif ediyoruz.

18 Ekim 1991 tarihi, “Azerbaycan’ın Bağımsızlık İlanı!” 
O tarihi günden sonra, 1991’lerden 2022’lere Elazığ-Bakü arasında o kadar sıcak, içten, köklü ve güçlü köprüler kuruldu ki, 11. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, “Bahtiyar Vahapzade Anısına!” Bakü’de yapılacaktı! 16. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları da, “6-8 Kasım 2008 tarihinde Bahtiyar Vahapzade Anısına…” Elazığ Şehrinde gerçekleştirilecekti. Bugün Elazığ Şehrimizde; “Elmas Yıldırım Sokağı…” yer alıyor. Bugün Elazığ’da, “Bahtiyar Vahapzade Bulvarı…” yer alıyor. 
Elazığ Şehri, Bakü ile arasındaki tarihi birlikteliklerde önemli adımlar atacaktır. Bu önemli adımlarla; 
Elazığ Manas Yayıncılık ile Bakü Ozan Yayıncılık arasında yapılan protokolle; Ozan Yayınları tarafından; “Elazığlı Şairlerin İçerisinde yer aldığı, ‘Elazığ Çelengi’ eseri yayınlanacaktı!
Manas Yayınları tarafından da, Prof. Dr. Arif Rüstemli’nin yazdığı, Doç. Dr. Süleyman Kaan Yalçın tarafından Türkiye Türkçesine aktarılan “Cafer Cabbarlı Hayatı, Sanatı, Mücadelesi” adlı eser, “Manas Yayınları arasında yayınlanacaktı!”

Elazığ Şehrimizde, “Azerbaycan Parkı ve Şehitlik Anıtı!” görkemli bir toplantı ile açılacaktı.
Son bir asrın tarihini okuduğumuzda, “Azerbaycan ile Türkiye içiçe aynı kaderi, sevinci paylaşan iki ülke olmuştur…” Azerbaycan’ın, “Karabağ zaferiyle…” bu birliktelik taçlanmıştır. 
“Elazığ’dan Karabağ’da Tarih Yazan Kahramanlarımıza Mektup!” 27 Ekim 2020 Salı Günü, Gün boyu ; “Elazığ Öğretmenevi önünde düzenlenen tarihi imza günü…” Türkiye’de yankılanacaktır. 
Bütün bu sevdayla, bu yürek seslenişiyle bir çağrımız olacaktır; Uluslararası, “Azerbaycan-Türkiye Üniversitesi…” Elazığ Şehrinde inşa edelim. Bu Üniversitemize de, “Elmas Yıldırım…” ismini verelim. Bu isimler, ‘her iki ülke arasında tarihi köprüler kuran şahsiyetler…” Asrımız, “Bilgi ve İrfan Çağıdır…”  Günümüzde, “Türk Konseyi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi”  tarihi bir kararla; “Türk Devletleri Teşkilatı” ismini almıştır. Gelinen nokta önemlidir. Bundan sonra atılacak adımlarda, “Türk Birliğine Doğru…” atılacak adımlar olur, inşallah.

Gazi Atatürk, bir büyük coğrafyayı, o coğrafya üzerindeki medeniyetin mensuplarını dile getiren şiirinde gönüllerimizi titretir; 
“Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, 
Avrupa'nın Alpler' inde Oğuz torunları, 
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.”
‘Kendimizi biliriz’  sözünde, özüne güvenen yürekli bir ses vardır.  
Bahtiyar Vahapzade’nin, “Azerbaycan-Türkiye” şiirini ezbere okuyalım;
“Bir ananın iki oğlu/ Bir amacın iki kolu
O da ulu, bu da ulu/ Azerbaycan- Türkiye…

Dinimiz bir, dilimiz bir,/Ayımız bir, yılımız bir,
Aşkımız bir, yolumuz bir/ Azerbaycan- Türkiye…

Bir milletiz, iki devlet/ Aynı arzu aynı niyet
Her ikisi cumhuriyet/ Azerbaycan- Türkiye…

Birdir bizim her halimiz/ Sevincimiz, melalimiz
Bayraklarda hilalimiz/ Azerbaycan-Türkiye…

Ana yurtta yuva kurdum/ Ata yurda gönül verdim
Ana yurdum, ata yurdum/ Azerbaycan-Türkiye…”
Tarihte, aynı kaderi, aynı kederi, aynı sevinci paylaşmışız!
Kafkas İslam Orduları, ‘ata yurtla-ana yurdu buluşturmuş’
Nasıl mı buluşturmuş; “bir büyük gaza etrafında…”
Ata yurttan Çanakkale’ye, Ana yurttan Kafkaslara; Cihan şahittir, “Şehadete yürüyen Türk’üm…” 

Bakü’nün kalbi olarak yâd edilen, ‘şehitler meskeninde’ buram buram Anadolu kokusu vardır.
Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesindeki, Mehmet’in şahadetidir! 
Ne güzel bir yurttayız; "25 Mayıs–17 Kasım 1918 tarihleri arasında cereyan eden Kafkas harekâtında 1.130 kişi, Azerbaycan'ın bağımsızlığı için şehit oldu... Karabağ ve Dağıstan, düşman işgalinden kurtuldu... 16 Eylül 1918'de Bakü'ye girildi." Bu yıllar, sımsıcak duygularla Elli yıl. Yüz yıl. Yüz elli yıl. 
Silinmez hatıralarıyla nesilden nesile bilinecektir. 
İstiklâl Marşı Şairimiz Akif,  
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” sözlerindeki kükreyişi, 
Ahmet Cevat Ahundzade ’nin yazdığı mısralarda aynısıyla terennüm ederiz; 
Her iki ülke, ortak bir sevdaya gönül koyarak; böyle bir şahadet, 
Çanakkale’de, Kafkaslarda omuz omuza aynı mübarek şerbeti içerek yaşamışlardır. 
Azerbaycan’ın büyük Şairi,  Ahmet Cevat Ahundzade ‘nin yazdığı, 
“Çırpınırdın Karadeniz/ Bakıp Türk'ün bayrağına
Ah ölmeden bir görseydim/ Düşebilsem ayağına

Atatürk’ün, fikir babam dediği Ziya Gökalp’ın, ‘Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak’ kitabına isim de olan hedefi; Azerbaycan’ın bayrağında; bir milletin,  ‘hayat kumaşı’  oluyordu. 
Azerbaycan’ın nüfusu ve demografik yapısı da, Anadolu Türkiye’sine o kadar benzerlik taşır ki! 
Genç ve dinamik nüfusuyla, Azerbaycan, Uluğ Türkistan’ın parlayan yıldızıdır.
Azerbaycan’ın sanat, Edebiyat dünyası o kadar zengindir ki, bu topraklara bir nev’i hayat iksiri olmuşlardır. 
Getran TEBRiZi'dir. (1012–1088), Mehseti GENCEVİ'dir, Hakani ŞİRVANi (1126–1199)’dir, 
Nizami GENCEVİ'dir. (1141–1209), Nesimi’dir. (1369–1417), Abdülkadir MERAĞAI (1353–1435), 
Şah İsmail HATAİ dir. (1486–1524), FUZULÎ (1494–1556), SABIR (1862–1911),   
Hasan Bey ZERDABl (1837–1907), Abdürrahim Talib TEBRiZl (1834–1911), 
Necef Bey VEZiRLi (1854–1926), Celil MEHMETKULUZADE (1866–1932), 
Feridun Bey KÖÇERLi (1863–1920) Mehmet HADİ (1879–1920), Hüseyin CAVİT (1882–1944), 
Ahmet CEVAT (1892–1937), Cafer CABBARLI (1899–1934) ve Mikail MÜŞFİK (1908–1939),  
Üzeyir Hacıbeyli’dir. (1885–1948)
Kardeş Azerbaycan’la kurulan ilmi ve fikri köprüler zaman içerisine; 
Her iki ülkenin sosyal, kültürel, siyasi, iktisadi hayatında önemli roller oluşturmuştur. 

Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluş yılı, 1918’lere uzanır…
Azerbaycan Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı, Mehmet Emin Resulzade ’dir…
Bu güzel insanın mezarı Ankara’dadır… Resulzade ’nin,  tarihe geçen sözü,
“Bir defa yükselen bayrak bir daha inmez!”
Şairimiz, Bayrağın kutsiyeti için ne diyor;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!”
Mehmet Emin Resulzade ’nin, tarihin ruhuna kaydedilen sözü manidardır;
 “yükselen bir bayrak bir daha inmez”
Azerbaycan’ın, ‘üç renkten oluşan asil bayrağı…’
O bayrağın özünde, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” 
Muasır medeniyetler seviyesine yükselme azmindedir, Can Azerbaycan!
Türkiye- Azerbaycan’ın 21. Asır ’da, ortak bir kaderi tecelli edecektir;
“Türkiye- Azerbaycan Üniversitesi…” Tarihi köklerimizle birlikte,
Türk Dünyasına, “Merhaba!” diyecektir.
Bu kutlu yürüyüş için haydi, “Elele, Gönül gönüle diyelim!”
Tarihi birlikte yazalım… 

Yazarın Diğer Yazıları