Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ahmet Kabaklı Hoca'yı anlamak

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ahmet Kabaklı Hoca, kendi insanına, onun gönül dünyasına dokunabilen
bir erdemli şahsiyet…
O bir, Harput Beyefendisiydi. Asrımızın,  ‘Dede Korkut’u ve de Bilgesiydi…
1924 yılında, Harput Göllübağ’da dünyaya gelen Ahmet Kabaklı, 2001
yılının 8 Şubat tarihinde aramızdan ayrılıyordu. Bu güzel insanın,
Hakk’a yürüyüşünün 23.ncü yıldönümündeyiz…
Doğumunun 100. yılında minnet ve şükranla anıyoruz…
Şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, Bir nesil üzerinde büyük emekleri vardır!
Ömrünü bu millete vakfetmişler/adamışlar dersek yanılmamış oluruz!
Kabaklı Hoca, “Ben annemin ninnileri ve masallarıyla büyüdüm…” derler.
Harput, tarihin efsanevi bir şehri… Günümüzde, “Açık Hava Müzesidir…”
Buradaki sohbetlerimizde bizler, bu milletin irfan kültürünü gelecek
nesillere taşıyacak iradeyi gösterebilen mütefekkirlere ihtiyacı
olduğunu anlatmaya çalışmaktır.
Ahmet Kabaklı’nın, İlk öğretmenlik yeri komşu ilimiz, Artuklu Beldesi,
Diyarbakır İlimiz olacaktı…
Diyarbakır Halkevi’nin çıkardığı, Karacadağ Dergisini yönetti!
Diyarbakır’dan çok verimli hatıralarla ayrılacaktı; Diyarbakır’ı
sevdi; Diyarbakır, Kabaklı’yı bağrına bastı… İnşallah 2025 yılında
hayata geçirilmesi düşünülen, Diyarbakır-Elazığ buluşmasında; Ahmet
Kabaklı Hocamızı doğumunun 100. Yılında, Diyarbakır’ın yetiştirdiği
mütefekkir insan; Şevket Beysanoğlu ile birlikte yâd etmektir
Şevket Beysanoğlu, bir hukukçu, Edebiyat ve Tarih araştırmacısı, bir
Halk Bilimci…
Kayseri’de Av. Nevzat Türkten, Elâzığ’da Av. Fikret Memişoğlu,
Kıbrıs’ta Harid Fedai…
Her biri kendilerini doğdukları şehirde hizmete adayan insanlar…
İnşallah, Diyarbakır’ın 2. Ali Emiri olarak da tanımlanan Şevket
Beysanoğlu ile Elâzığ Şehrinin Mütefekkir Kalemi Ahmet Kabaklı’yı
birlikte anma fırsatını yakalamış oluruz.
Ahmet Kabaklı Hoca öncelikle  “Eğitimci…” kimliği ile bilinir!
Öğretmenliğinin Diyarbakır İlimizden sonraki ikinci Durağı Aydın İlimizdir…
Kabaklı Hoca Aydın’daki görevinden sonra İstanbul’a, “Çapa Eğitim
Enstitüsüne” öğretmen olarak geleceklerdir. Bu arada, Hukuk
Fakültesi’nden de mezun olarak, avukatlık mesleğini de kısa bir süre
yapacaklardır. Ahmet Kabaklı Hocayı bizler; Anadolu insanı, Tercüman
Gazetesindeki, “Günışığı…” köşesinde tanıdı… Bir nesil, O’nun
yazılarıyla büyüdü, dersek elbet yanılmamış oluruz. Yazılarında,
“memleket sevgisini…’ dantel gibi işliyorlardı. Yazılarında, Cana
yakınlığı, esprileri, araştırmacı kişiliği, Yeni projeler üzerindeki
kıvrak zekâsı, Haklının, mazlumun yanında duruşu; Vatan, Millet,
Bayrak ve Ezan Sevdası, yazılarına tamamen yansıyacaktı!
O bir, Alperendi, O ruhu taşımaktaydı…
O bir, iman ve aksiyon insanıydı.
Onda, Türk Dünyası Sevdası büyük bir aşk derecesindeydi…
O sevda kendilerini, ‘gönül ereni…’ yapmıştı!
Yunusla, Mevlana ile sohbetleri vardır; O sohbetlerle, bu abide
şahsiyetleri,  nezih bir edebi söyleşi türünde günümüze taşımışlardır.
Ahmet Kabaklı’nın ilk yazıları, 22 yaşında bir Üniversite Öğrencisi
olduğu yıllarda; Son Saat Gazetesi’nde yayınlanacaktır!
Ahmet Kabaklı Hocayı asıl zirveye taşıyacak olanda; Tercüman ve
Türkiye Gazetelerindeki, “Günışığı…” köşesi olmuştur! Bütün
yazılarında, ‘Harput kokan’  bir ‘muhabbet iksiri…’ vardır.
Milletine, ‘yürekten seslenişi…’ sizlerde bir yakınlık hissi/
duyarlılığı uyandırır!
Ve Türkiye’nin, “edebi mahfili…” diyebileceğimiz; “Türk Edebiyatı
Vakfı…” Vakıf insanları bir araya getirecektir Türk Edebiyatı Vakfı,
Kabaklı Hocanın inanılmaz çabalarıyla, kendilerinin o engin
hoşgörüleriyle, ‘aydınlar okuluna…’ dönüşecekti!
Harput’taki, Kürsübaşı Sohbetlerini; Türk Edebiyatı Vakfında,
“Çarşamba Sohbetleriyle…” edebi kimliğe taşıyacaklardı.
Türk Edebiyatı Vakfı bünyesinde çıkartılan; “Türk Edebiyatı Dergisi…”
Cumhuriyet Tarihimizin en istikrarlı, “dergileri arasında…” yerini
alacaktır. Eylül 2024 Ayında, 611.nci sayısıyla okurlarıyla
buluşmuştur.
Türk Edebiyatı Dergisinde, kimler yazmadı ki? Dönemin bütün usta kalemleri…
Ne kadar bereketli bir sofraydı! 1980’li yıllarda ki, “Türk
Edebiyatının”  yazı kadrosuna şöyle bir göz gezdiriyoruz;  Ahmet
Kabaklı, Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç, Ayhan Songar,  Osman
Yüksel Serdengeçti, Mehmet Kaplan, Mehmet Çınarlı,  Erol Güngör,
Necmettin Hacıeminoğlu, İsmail Gerçeksöz,  Tahir Kutsi Makal, Bekir
Sıtkı Erdoğan, Yavuz Bülent Bakiler,  Sadık Kemal Tural,  Niyazi
Yıldırım Gençosmanoğlu vs. her biri sahasında deha isimleri görüyoruz.
Günümüzde, böyle bir edebi sofraya o kadar çok ihtiyacımız var ki!
Ve birlikteliğe! Ve sağduyuya! O sağduyudaki heyecana…
Ahmet Kabaklı Hoca, Beş Ciltlik Türk Edebiyatı Tarihi olmak üzere,
gelecek nesillere onlarca eser kazandırmışlar. Kendilerinden bu
millete, ‘miras…’ olarak kalanda; eserleridir!
Bir ömre sığdırılan yazılarında; “Edep Yahu…” demişlerdir!
Böyle bir çerçeveye günümüzde o kadar çok muhtacız ki!
O bir, idealist, aksiyon insanıdır,  O bir, dava adamıdır.
Şunun veya bunun değil; Milli menfaatlerin olduğu yerde durmuştur.
Biz gazeteciler için Ahmet Kabaklı’nın bu duruşu, tavrı ideal bir
çizgidir… Olması gereken çerçevedir…
Özetle şöyle derdi; “Gazetecinin görevi insanları kendi menfaatleri
doğrultusunda yönlendirmek değil, okuyucu ile değerleri birlikte
paylaşmak/ bütünleştirmektir!”
Rahmetli Ahmet Kabaklı Hoca, Kültür konusundaki hassasiyetleri halen
kulaklarımızın çınlatır; “Kültür, onu meydana getiren milletle beraber
doğar, çoğalır ve gelişir. Yeniden kültür yapılamaz. Yeniden musiki,
yeniden dil, yeniden terbiye, yeniden hukuk, yeniden iman ve inançlar
yapılamaz.” Kültürel değerlerimize sahiplenme konusunda günümüzde de
elbette kayıtsız kalamayız. Ahmet Kabaklı bir, “Harput
Beyefendisidir…”
Harput’u/ Elazığ’ı bütün zenginlikleriyle, Türkiye’ye taşımışlardır.
Harput, Anadolu coğrafyasının müstesna bir, “İlim muhiti…” olarak bilinir.
Kabaklı Hoca, Harput’tan beslendiği o engin kültürle; geleceğe ufuklar
açacak bir kalem ve kelam ustasıdır. Aydınlar Ocağının öncülüğünde, 55
Dernek ve Vakfın birlikteliğiyle kendilerine; “Şeyhü’l Muharririn…”
unvanı verilecektir. Bir faniye nasip olabilecek, en değerli makam.
Ahmet Kabaklı Hoca, “Günışığı…” köşesinde; doğduğu ve sevdiği şehir,
Elazığ’ın meselelerini sürekli “Türkiye’nin gündemine…” taşımışlar.
Değerlerini sıklıkla dile getirmişler!
Harput’un efsaneleri, O’nun kaleminde kitaplaşmıştır
 Harputlu Divan Şairleri ve Zengin Musikisi, edebi lisanıyla sürekli
ifade edilmiştir.
Elâzığ’da istikrarlı bir şekilde devam eden Uluslararası Hazar Şiir
Akşamlarının, manevi mimarları arasında şüphesiz ki, rahmet mekân
Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı Hocamızın ismini anmadan geçemeyiz.
Elâzığ da ki, kültür, sanat ve edebiyat organizasyonlarındaki rolleri
büyüktür…
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarında, Çaydaçıra Bilim, Kültür ve Sanat
Ödüllerinde,
Şehrin birçok organizasyonunda, aleni desteklerini esirgememişlerdir!
4. Uluslararası Hazar Şiir akşamları iki kadim dava insanının
anılarına yapılıyordu; Doğu Türkistan Türklerinin Efsanevi Lideri İsa
Yusuf Alptekin ve Elâzığ’ın nadide şahsiyetlerinden Şeref Tan…
İsa Yusuf Alptekin’i, 1995 tarihinde Elâzığ’da Kabaklı Hocamız ile
birlikte misafir edecektik.
O, başlı başına bir, “Elazığ Lobisidir…”
 9.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, 27-28 EYLÜL 2001 yılında "Ahmet
KABAKLI" anısına düzenlenmiştir.
Elazığ’da, 1930 yılında yayın hayatına başlayan; “Turan Gazetesi…”
arşivlerinde; Ahmet Kabaklı, Cemil Meriç, Ali Rıza Alp, Av. Fikret
Memişoğlu,  Elmas Yıldırım, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Şeref Tan,
vs. İsimleri, o isimlerin imzalarını görebilir/ ve okuyabiliriz!
Aynı şekilde, 27 Ekim 1997 tarihinde yayın hayatında başlayan;
“Günışığı Gazetesi…” ismini Ahmet Kabaklı Hoca’nın; “Köşesinden…”
almıştır
Ahmet Kabaklı Hocamız, ‘günışığı’ köşesinde bir makalesinde şöyle
başlar;  “Üçlüleli, Arapbaba, Dere Hamamı,  Kayabaşı, Çatalkaya,
Ejderha Taşı, Anguzubaba, Göllübağ, Şüşnaz, Güney Çayırı, Ebcetli…
Türkçemizin lezzetine lezzet ve yüzüne teravet (tazelik) veren ne
şiirli isimlerdir bunlar…”Harput’u, irfan kültürümüzü büyük bir
hassasiyetle sürekli köşesinde işleyen bir deha insandı.

AHMET KABAKLI HOCAYA

                           (Akrostiş Şiir?

“Ah desem, şu köhne günler için

Haykırabilsem içimdeki yangın,

Mazlum bakışlara, şefkat türküsü

Erdemli insan, Alperen Yolcusu

Tarihe adını düştüğün vakit;

Kahpe yüzlere dersini verdiğin,

Alnı açık, bir bilge tavrıyla hey!

Bayrağında, sağduyunun kalesi

Ağır yük, omuzlarında bir nesil;

Kelimeler, yağmur serinliğinde

Lisan-ı hal ile temayüz etmiş;

İnce elekten, geçirmiş zamanı”

Yavuz Bülent Bakiler "Ahmet Kabaklı ağabeyime veda" isimli yazısında
şöyle diyor:

 "Ahmet Kabaklı ağabeyim, yine Elazığ'ın çok de­ğerli evlâtları olan
Fethi Gemuhluoğlu, Niyazi Yıld­ırım Gençosmanoğlu, Fikret Memişoğlu
gibi tam bir Türkmen Beyi olarak yaşadı. Doğru dil, doğru din, doğru
tarih şuuruyla yaşadı ve yazdı."

İstanbul’da ilk uğrak yerimiz Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı
Hocamızın, Eyüp Sultan’da, Piyer Loti’de mezarı başında fatihalar
okumak…

Allah Resul’üne Mekke’den Medine’ye hicretlerinde, hanesini açarak
misafir edecek bir ulu Sahabe Eyüp Ensari’ye komşu olmak büyük bir
bahtiyarlık…

Şeyh-ül Muharririn Ahmet Kabaklı Hocamızın bir sözleri var ki,
ürperticidir ve uyarıcıdır, “gurbet yalnızlığından ancak insanın kendi
ilim muhiti ile kurtulabilir”  O ilim muhitine sahiplenme, Elâzığ
özlemi, Kabaklı Hocamızın bir bakıma bizlere ve her Elâzığ’a,
‘vasiyetleridir…’

Kabaklı Hoca bir şiirinde şöyle seslenirler;

“Karanlık çevrem dışıdır/ İrfan ilen eğleşiriz

Şairler sofran başıdır/ Sohbet ilen bilişiriz

 Sevda padişah işidir/ Usul iken sevişiriz…”

Şeyhü’l Muharririn Ahmet Kabaklı Hocamızı aramızdan ayrılışlarının;

23. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz… Mekânları Cennet Olsun…

Elâzığ, ‘Harput hıfzediyor…’  O hafıza da, hala en sıcaklığıyla,
‘Göllübağ’ yaşıyor. Günümüzde de, “sadakat bayrağını tevazuuyla
yıllarca taşıyan Ahmet Kabaklı gibi Alperen coşkusuna ihtiyacımız var”
Bu şehrin Destanını Niyazi Yıldırım, nesrini ise Ahmet Kabaklı Hocamız
yazacaklardı… Allah Rahmet etsin ve mekânları cennet olsun diyoruz

Biz Kabaklı Hocamızı, asrın  'Dede Korkut’u bildik. Ve Şeyhü’l
muharrir’in olarak anıldığı vakit, 'Alp-Eren'  tavrını selamladık.
Vakarı ve tebessümü bir Anadolu'yu kucaklamıştı. O sevdasına, 'Bilge
Kişiliği' ışık yakmış­tı kuşkusuz.

Evet! Ömrünü bu millete veren insan, sevenleriyle elbet  'gönüllerde
taht kurarak yaşayacak'.

Asrımız­da, 'Yunus'u soluklandıran'  o yürekle eserlerine imza atan
Kabaklı, 'gülleri soldurmayın', diyen şairin gönül zenginliğinde;
"Bırakmam, tutmuşum artık yakan­dan" diyen yolları açık bırakacaktır.

Elâzığ Vefalı bir şehirdir. Elâzığ Şehrinde, Harput’a giden yola;
“Ahmet Kabaklı Bulvarı…” ismi verilmiştir. Elâzığ Ahmet Kabaklı Fen
Lisesi’nde, ‘geleceğin bilge kişileri inşallah yetişecektir’

En büyük temennimiz, Ahmet Kabaklı’nın doğumunun 100. Yılında;
“Diyarbakır- Elâzığ Buluşmasının 2.ncisi,  her iki ilimizin
yetiştirdiği mütefekkir insan; Ahmet Kabaklı- Şevket Beysanoğlu
anılarına bir dönem yâd edilir…
 

Yazarın Diğer Yazıları